Paylaş
Ülke meseleleri seni ne kadar rahatsız ediyor?
- Son üç-dört yıldır fena halde rahatsız ediyor. Özgürlük kısıtlama ve yasak koyma niye hızlandı yahu? Hani tam tersi olacaktı? Hani hükümet tarafsız olacaktı? Vaat bu değil miydi? Ortak hayalimiz bu değil miydi? Adalet ve hak, hukuk duygusu da kaybolmaya başladı. Ben biraz toplumu anlayabiliyorsam, belli kesimleri bile olsa, görüyorum ki rüzgâr çok değişti. İnsanlar kızgın, umutlarını yitiriyorlar ve korkuyorlar!
Sen istersen politik mesajlar da verebilirsin, “Yapayım” dediğin oluyor mu?
- Mesaj vermek için komedi yapmak benim formülüm değil. Daha ince ince eleştiri yapmaya, hicvetmeye çalışıyorum. İlginçtir, seyirciden en çok övgü alan yerler de buralar. Zaten ben, kişisel olarak şöyle veya böyle düşündüğüm için yapmıyorum. Toplumda hissedilir bir tepki varsa, insanlar kahvehanede, meydanda, kuaförde, altın gününde konuşuyorsa, bunu görmezden gelmek, konusu, günlük hayatta geçen bir hikâyede ikiyüzlülük olur. Ha insanların beğendiği bir şey varsa da aynı şey geçerli. Hükümetten çok kişinin dizinin seyircisi olduğunu biliyorum. Yerine gidiyordur umarım. Siyasilerin, mizahçıyı, hikâyeciyi, gazeteciyi “haber kaynağı” gibi, “anket” gibi, “barometre” gibi görmesi lazım. Bizim antenlerimiz açık, hissediyoruz, ölçüyoruz. Bir dert var ki, yazıp anlatıyoruz. Yoksa kişisel olarak gıcık olduğumuzdan, filanca partinin siyasetçilerinin takım elbiselerini sezon modası açısından beğenmediğimizden değil!
Deniz’e biraz haksızlık yapıyorum
Oyuncu olarak kendine torpil yapmıyorsun. Neden?
- Torpil ayıptır, ahlaksızlıktır. Bir de ne işe yarar ki? Sen biliyorsun ne yapıp yapamayacağını, torpille yükselsen içine sinecek mi? Hak ettiğimi yazmaya çalışıyorum. Evet, Deniz karakterine biraz haksızlık yapıyorum. Bu şartlar altında oyunculuk yapabilirse, karakteri yükseltebilirse bu kadın bir yerlere gelebilir diye düşünüyorum yazar olarak!
Türk insanını anlatan, sadece Türklerin anlayabileceği tikler, alışkanlıklar (terlik çıkarmak, değiştirmek gibi, temizlik merakı gibi) laflar, ‘kal geldi’den tut, çok sert, çok serin, Einstein gibi kız mala bağladı gibi... Nereden esiyor, geliyor bunlar...
- Bir yerlerde duyuyorum, yazarken aklıma geliyor, sohbetlerden çıkıyor, İstanbul’da kaynak biter mi?
Annen-baban ne kadar gururlu?
- Çok mutlular. Ama çok da gerçekçi insanlar, “Geçen bölüm daha komikti, şu sahne iyiydi, sonra tempo düştü mü biraz” filan diye eleştiriyorlar da...
Dizi seyredemiyorum
Nerelerden besleniyorsun? HBO mu seyrediyorsun? Oradaki dizilerde karakterler bu kadar iyi işleniyor...
- Dizi seyredemiyorum, vaktim yok. Aslında film bile seyredemiyorum. Yaz tatillerinde, açığı kapatmaya çalışıyorum. Diğer işlerden beslenilir mi bilmiyorum, gerçek hayat daha ilginç, daha tuhaf. Arkadaşlarımın başına gelenler, benim başıma gelenler, bir taksicinin muhabbeti, yan masadaki sohbet, hepsi hikâyelerle, karakterlerle kaynıyor...
Sen ne kadar gülüyorsun yazarken?
- Çook. Bazı karakterler yazarken sanki kontrolü benden alıyorlar, bildiğimi bilmediğim laflar ediyorlar, coşuyorlar. Bazen sabaha karşı odada tek başıma, sanki diziyi dışarıdan seyrediyormuşum gibi gülüyorum! Akıllı işi değil.
Hakan Günday hayranıyım
Yarattığın İzmirli abla-kardeş bu kadar mı İzmirli olur! Nasıl tanıyorsun İzmirlileri bu kadar iyi. Kocandan dolayı mı?
- Hem o, hem de yıllarca çok İzmirli arkadaşım oldu. Bora karakterini oynayan Öner (Erkan) de İzmirli, Sarp (Apak) da İzmir’de okumuş, onlardan da bilgi geliyor.
Sen kimleri, neleri okuyorsun, takip ediyorsun?
- Günlük gazetelerin çoğuna bakıyorum. Kurgusal olmayan kitaplar daha çok ilgimi çekiyor ama Türk edebiyatında da Hakan Günday hayranıyım birkaç yıldır.
Paylaş