Paylaş
Kerim Abdül Cabbar röportajı onlardan biriydi. Çünkü o hiç şaşırmadı. Hiçbir şeye. Onun, o şaşırmayan, dünyaya “cool” bakan, kontrollü hali de beni şaşırttı. Üstelik böyle bir adam olabilmek için epey gayret sarf etmiş. Yazmış, çizmiş, okumuş, ders almış, bir samurayın hayatını hatmetmiş, bir sürü strateji ve taktik öğrenmiş. Yine de sevimli bir adamdı. İstanbul’u da çok seviyor, tekrar bekliyoruz...
6 kere NBA’de en değerli oyuncu seçildiniz. 1500 maç oynadınız, 38 bin küsur sayı yaptınız. Hâlâ kimse rekorunuzu kıramadı...
- Ya evet öyle.
Bu kadar mı söyleyeceğiniz şey!
- Ne diyebilirim ki?
Sizi şaşırtan, çok sevindiren ya da delirten... Demek istiyorum ki şu sakinliğinizi bozan bir şey yok mu hayatta!
- Kontrolümü kaybetmemeyi başarıyorum. Düşünmeyi bıraktığımız, olaylara duygusal yaklaştığımız zaman, kontrolümüzü kaybederiz ve hata yaparız. Ben kaybetmemeyi öğrendim. Bu, öğrenilebilen bir şey.
Nasıl öğrendiniz?
- Gençliğimde bir samurayın kitabını okudum: The Book of Five Rings/Miyamoto Musashi. Orada çeşitli taktik ve stratejilerden söz ediyordu. Ben de hayatıma uyarladım.
Ciddi misiniz?
- Tabii.
Neler öğrendiniz mesela o samurayın kitabından, hayatından...
- Hazır olmak, hazırlıklı olmak. Bedeninizi ve zihninizi hazırlamak. Her şey, bu kavramların içinde gizli. Eğer hazırsanız, şaşkınlık, sürprizler, aşırı reaksiyonlar olmaz. Musashi, gelmiş geçmiş en iyi samuray olmak istiyordu. Çalışıyor, çabalıyor ve sonunda oluyor. Ben de üniversitedeydim, gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu olmak istiyordum. Bu konu üzerine çalıştım. Yapmak istediğiniz ya da başarmak istediğiniz şeyin doğasını öğrenmeniz gerekiyor.
Pek çoğumuz kendimizi durumlara hazırlamaya çalışıyoruz ama yine de sizin kadar “cool” olamıyoruz? O kadar sakinsiniz ki, arada sizi silkmek istiyorum...
- Ben iyi bir caz dinleyicisiyim aynı zamanda. Cazcılar da cool tiplerdir. Yaptıkları işe hâkimdirler. Miles Davis, Charlie Parker, rol modellerim onlar.
Size ulaşmak, dokunmak da zor, sanki etrafınızda görünmez bir zar var...
- Bu biraz da kamusal figür olmakla ilgili. İnsan kendini korumayı öğreniyor. Ben mesela bir havaalanına girdiğimde, insanlar farklı reaksiyon gösteriyorlar, gereğinden fazla ilgi çekiyorum.
Bu sizi sinirlendiriyor mu?
- Hayır ama buna da hazırlıklı olmanız gerekiyor. Her şey, hazırlık gerektiriyor.
Siz hiç sarhoş olur musunuz?
- Hayır.
Müslüman olduğunuz için mi?
- Kontrolümü kaybetmemek için. Sadece arada rom içerim, o da çok nadir.
Sizi çocuklar gibi mutlu eden bir şey...
- Güzel bir müzik, dans etmek...
İyi dans eder misiniz?
- Evet. Fiziğime bakınca tahmin etmezsiniz ama salsa severim mesela.
İnsanlarla çok göz göze de gelmiyorsunuz...
- Boyum uzun olduğu için hep yukarıdan bakmak icap etti, o yüzden bazen göz göze gelemiyorum.
Basketbolu biraz erken bırakmadınız mı?
- Hayır tam zamanıydı. Yoksa, o beni bırakacaktı! 42’de bıraktım. İki yıl daha oynayabilirdim. Ama ben en tepede bırakmak istedim, yoksa gittikçe kötüleyecektim.
İnanılmaz paralar kazanmışsınızdır, öyle değil mi? Çok mu varlıklısınız?
- Varlıklıyım. Ama şimdiki basketbolcular kadar kazanmadım. Benim zamanımda maaşlar daha normaldi. NBA bu kadar havalı değildi.
Sizi Müslüman ülkelerde de tanıyorlar mı?
- Evet, 95’te Suudi Arabistan’a gittim mesela, orada bile tanıyorlardı.
Umre yaptınız mı?
- Elbette.
Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
- Seviyorum yazmayı. Hızlı da yazıyorum. Ortalama 18 ay filan sürüyor bir kitap yazmam. 7 tane yazdım. 4 tanesi New York Times’ın en çok satanlar listesine girdi.
Bruce Lee ile oynadığınız film de gişe rekorları kırdı...
- Doğru ama ben oyuncu değilim. Bruce Lee ile arkadaş olduk. Çok müthiş bir adamdı, ondan dövüş dersleri aldım, sonra da o filmi çektik.
10 yıl önce romantik bir ilişki yaşadım, evlenmek üzereydik ayrıldık
Siyasetle aranız nasıl?
- Obama’yı destekledim. Çünkü Mr. McCain’den daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Son zamanlarda Başkanınız çok eleştiri alıyor. Koltuğunun sallandığı bile söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ekonomik açıdan ülke daha da zora girerse, daha da fazla eleştiri alacak. Ama o eleştiriler, onun işiyle değil, durumla ilgili. Koltukla oturan o olduğu için eleştirileri onun göğüslemesi gerekiyor.
Arkadaş mısınız?
- Hayır ama iyi tanışıyoruz.
Usame bin Ladin’in ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Bin Ladin böyle bir sonu hak etti. Şiddet şiddet getiriyor maalesef.
Hak ettiğini sonu mu buldu?
- Evet, buldu. Ama biliyorsunuz, o kendine göre şehit oldu.
Siz, Arapça biliyor musunuz?
- Tabii, tabii. Kuran’ı da Arapça okuyabiliyorum. Arapça eğitim aldım.
62 yaşında bir de lösemiye yakalandınız?
- Evet, şanslıyım ki, hayattayım. 57 yaşındaki bir arkadaşım da lösemi oldu, benimkinden farklı bir türdü. Bir ay içinde öldü.
Nasıl çıktı ortaya?
- Normalden daha fazla terlemeye başladım. Doktoruma sordum. “Kan değerlerine bir bakalım” dedi, öyle çıktı.
Lösemi teşhisi konduğunda ne hissetiniz, yine bu kadar “cool” muydunuz?
- Olacak şey, olur, önüne geçemezsiniz. Bekledim. Tedavi edilebilen bir tür olduğunu söylediler. Rahatladım. Allah’a şükür şimdi iyiyim.
Anladığım kadarıyla sizin büyük ve güzel evleriniz var Los Angeles’ta. Kaç kişi yaşıyor sizinle? Aşçılar, yardımcılar, korumalar, şoförler...
- Ben basit bir adamım. Yalnız yaşıyorum. Evde başka kimse yok. Haftada birkaç kere temizliğe gelen biri var, o kadar. Onun dışında arada çocuklarımı görüyorum. Okuyorum, yazıyorum. Böyle bir hayat.
Ayıptır sorması niye yalnızsınız?
- Bunun da rasyonel bir cevabı yok. 10 yıl önce romantik bir ilişki yaşadım, evlenmek üzereydik, ayrıldık. Ondan sonra da kimse olmadı hayatımda. Yalnızlık o kadar kötü bir şey değil, hayatımdan memnunum.
Aşka ihtiyacınız yok mu?
- Herkesin var. Ama olmayınca, olmuyor.
Yoga yapıyorsunuz...
- Evet. Hayat boyu yaptım. Benim için çok önemli. Sağlıklı kalmamı sağladı. Basketbolu bu kadar uzun oynamama sebep, yogadır. Basketbolla birlikte hep yoga yaptım.
Beslenmenize dikkat ediyor musunuz?
- İslami kurallarına göre besleniyorum. Domuz yemem mesela. İnsan sağlığı için iyi olmadığını düşünüyorum.
Eşiniz de Müslüman mıydı?
- Evet. Benimle evlenince Müslüman oldu, ayrıldık hâlâ Müslüman.
Ezan sesi nasıl gelir size...
- Huzur verir. Ve Allah’la bağlantıda olduğumu hissettir. Sorup duruyorsunuz ya, böyle bir adam olmamı, İslamiyet’e borçluyum. Ama tabii bütün Müslümanlar cennete gidecek, cennete gidenlerin de hepsi Müslüman olacak diye bir kural yok.
Aynı anda bir film çektiniz. Yönetmenlik nereden çıktı?
- İnsanlar günümüzde artık pek okumuyorlar. Bir şey iletmenin en iyi yolu, film yapmak. Ben de dokümanter bir film yaptım. İsimsiz siyah kahramanları anlatıyor.
Amerika’nın bu hale gelmesi için uğraşan adsız kahramanlar. Onlar Amerikan hayatına çok şey kattılar, bunun genç nesiller tarafından bilinmesi benim için önemli. Okullara gidiyorum, filmi gösteriyorum, gençlerin sorularını yanıtlıyorum...
Siz artık hiç günah işlemiyor musunuz?
- Öyle bir yaştayım ki, günah işlemeye enerjim yok! Sakin, tatlı ve basit bir hayat yaşıyorum.
Paylaş