Öyle bir baktıki, anladım Bana bir şey olmayacaktı Sönmez ölmeme izin vermeyecekti!

BEBEK’te müthiş bir evde yaşıyor Filiz Akın. Girer girmez sofraya takılıyor gözüm, olağanüstü görünüyor.

Haberin Devamı

Mayısın ilk haftası piyasaya çıkacak yemek kitabındaki yemeklerden hazırlamış: Mozarellalı yufka. Kinoalı ve sebzeli bir yemek. Ve portakallı tavuk. Genellikle portakallı ördek yapılır, ama o bizim damak tadımıza daha yakın diye tavukla yapmış. İnanılmaz iyi olmuş, kesinlikle tavsiye ederim. Ve armut tatlısı. Parmaklarınızı yersiniz!
Ben Filiz Akın’ı çok çok sevdim. Dışı güzel, içi güzel, ruhu güzel, evi güzel, dostluğu güzel. Hayatının bu döneminde de belli ki kendini çok çok iyi hissediyor. Hep öyle hissetmesi dileğiyle...

Gelelim hastalığınıza... Kanser olduğunuzu nasıl öğrendiniz?
- Fransa’dan Türkiye’ye dönmüştük. İki kere zatürree denecek kadar ağır enfeksiyon yaşadım. Sonra boynumda minik minik kabarıklıklar çıkmaya başladı. Tahliller sonrasında o bezelerde kanser olduğu ortaya çıktı...

Haberin Devamı

Ne hissettiniz?
- İkizim kadar sevdiğim bir kız arkadaşımı kanserden kaybettim. Neler yaşandığını çok iyi biliyorum. O yüzden “Neden ben?” filan demedim, oluyor, sebebi yok. Zaten mütevekkil bir insanım. Burun arkası kanseriymiş, “Nazofarenks” diye geçiyor. Sönmez’le doktorun yanına girdik. Doktor öyle bir anlattı ki, boynumdaki bezeleri alacaklarmış, şuram yamru yumru kalacakmış, biyopsi yerimdekileri de çıkaracaklarmış ama o kası yapabilmek için göğsümden parça alacaklarmış. Omzumla bazı hareketleri artık yapamayacakmışım. Tüm bunları duyunca biraz sarsıldım tabii. Sönmez kibarca doktora, “Size saygısızlık etmek istemem ama karımı ikinci hekime de göstermek, onun da görüşünü de almak istiyoruz” dedi. Çünkü ilk gittiğimiz doktor hemen ertesi gün ameliyata almaktan söz ediyordu. Çıktık oradan, Bebek’te bir cafe’ye oturduk baş başa. Hiç unutmuyorum, Sönmez ellerimi tutup, gözlerimin içine baktı, sessizce gözyaşlarım akıyordu. Öyle bir baktı ki, ben o zaman anladım, bana bir şey olmayacaktı, ölmeyecektim, Sönmez izin vermeyecekti. Böyle bir güven geldi. O önde, ben arkada dışarı çıktık.

İkinci doktor ne dedi?
- “Filiz Hanım biliyor musunuz benim hiçbir Nazofarenks hastam ölmedi!” dedi. İnanılmaz mutlu oldum. “Ama ne yapıp edip Amerika’ya gidin” dedi. “Burada protokol (ilaç karışımı) yapılabilir ama radyoterapisi çok zor” dedi.

Haberin Devamı

Ve gittiniz...
- Evet. Hemen. Ver elini Houston.

Eşiniz sizinle geldi mi?
- Gelmez mi? Sönmez beni hiç bırakmadı.

/images/100/0x0/55eae15bf018fbb8f89c9b69

Orada nasıl bir tedavi uygulandı?
- Kemoterapi, radyoterapi. Bir masaya yatırıyorlar sizi, üzerinize sımsıkı oturan bir file geçirip, alçı sürüyorlar. Sizin kalıbınızı çıkarıyorlar. Sonra tedavi boyunca, sizi o kalıbın içine sokup, hiç hareket etmeyin diye fileyi de masaya raptiyeliyorlar ve ışın veriyorlar...

Çok klostrofobik değil mi?
- Öyle ama elden ne gelir. Göğsüme kadar yanmıştım, o derece ışın verdiler. Her yerim cılk yaraydı. Ama sonunda iyileştim.

Peki, hassas biri olduğunuz için mi geldi tüm bunlar başınıza... Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
- O da bir etken ama tek başına değil. Yanlış beslenme, gereken önlemleri almama, çok kimyasalın içinde olma, hepsi birer faktör. 6 ay sonra döndük.

Haberin Devamı

Kanseri yenebilmek için dirençli mi olmak gerekiyor?
- Elbette ama bu kanserin türüne ve hangi evrede teşhis edildiğine bağlı. Erken teşhis önemli. Ve mutlaka iyileşeceğinize inanmanız gerekiyor. Her şeyin başı moral. Moralle birlikte vücuda salgılanan hormonlar, iyileştirici hormonlar.

Sonra hayatınızı ne kadar değiştirdiniz?
- Çok büyük bir değişiklik yapmadım. Eskiden sadece bakıyordum, şimdi görüyorum.

Hastalığınızı yenmek için birlikte verdiğiniz savaş, ilişkinizi daha da mı güçlendirdi?
- Elbette.

Karı-koca nasıl bir uyum içinde yaşıyorsunuz?
- Yüzde 100 uyum diye bir şey yok. İnsan her zaman aynı fikirde olmayabiliyor. Mühim olan üslup ve birbirini geri dönüşü olmayacak biçimde kırmamak. Biz bunlara çok özen gösteriyoruz, aslında birbirimize özen gösteriyoruz.

Haberin Devamı

ÖMRÜMÜN GÜZEL BİR DÖNEMİNDEYİM

“Aşk” ne ifade ediyor şimdi?
- Aşk, hayatın belli bir döneminde yaşanıyor. İşin içine hormonlar da giriyor. Heyecan verici, bazen acı verici ama kalıcı değil. Bir tür delilik hali ama yine de mutlaka yaşanmalı.

Âşık sayılmak için illa delirmek mi gerekiyor!
- (Gülüyor.) Delirmeye gerek yok. Ben zaten sevgiyi tercih ediyorum. Sevgi daha kalıcı, daha besleyici, daha dingin. Şu an yaşadığım yoğunluktaki sevgi hepsinden güzel.

Siz şimdi hayatınızın hangi dönemindesiniz?
- Kendimle barışığım, mutluyum. Kendimi çok üretken hissediyorum. Yakında çıkacak kitabım için heyecanlıyım. Bir kitap projem daha var. Onun için de heyecan duyuyorum. Yemek kitabımı da çok keyifle yazdım. Türk, Fransız, Rus ve Tayland yemekleri var. Mönüler halinde tarif verdim. Bildiğim kadarıyla böyle başka kitap yok. Amaç, kadınların hayatını kolaylaştırmak.

Haberin Devamı

HAYAT KURTARICI 25 PRATİK MÖNÜ

Kitapta kaç mönü var?
- 25 giriş yemeği, ana yemek ve tatlı var. Hayat kurtarıcı, pratik ama çok şık tarifler.

Eski günlere özlem duyduğunuz oluyor mu?
- Oyunculuk günlerime mi? Hayır, hiç!

Bulunduğunuz andan mutlusunuz yani.
- Hem de çok. Ömrümün çok güzel bir dönemini yaşıyorum.

Eşimin bir tek şikâyeti var:
SOSYAL DEĞİLİM

Sokağa çıktığınızda sıradan giyiniyorsunuz. Filiz Akın havası basmıyorsunuz. Bu alçakgönüllülük hep mi vardı, sonradan mı gelişti?
- Ben hep böyleydim. Mevlevi bir tarafım da var. Mevlevilerde de övünmek, kendini bir şey sanmak yoktur.

Ne kadar sosyalsiniz?
- Ah sorma, eşimin bu konuda benden şikâyeti var, ben evden çıkmayı çok seven bir insan değilim. Herkes, Sönmez ağırbaşlı ben çıkmak istiyorum sanıyor, ama öyle değil. Yine kırmıyorum, çıkıyoruz.

En çok sizi ne yapmak heyecanlandırıyor?
- Her dakika proje üretirim. Olsun ya da olmasın. Beni diri tutuyor, bir de çok eğlendiriyor.

Sizi en sinir eden şey...
- Kendimle ilgili mi? Kırılganım. Ki “Hassasım” diyenleri “kendilerine dönük narsisler” olarak değerlendiririm ama gel gör ki, ben de kırılganım. Böyle de sevmediğimi bir huyum var...

FİLİZ AKIN İMZASI SOSYAL SORUMLULUKTA

Pek çok sosyal sorumluluk projelerine imza attınız...
- Evet. Bizzat yaşamış biri olarak, kansere odaklanmak istedim. Meme kanseri için sarı bileklik kampanyası yaptık, tüm geliri Meme Vakfı’na gitti. 1 milyona yakın yasal satışı oldu. Bir de işitme engelliler için bir kampanya yaptık, Türkiye genelinde 100 kişiye işitme cihazı taktık.

Fotoğraf: Zeynel Abidin Ağgül

Yazarın Tüm Yazıları