Ben de seviyorum Acun’un yarışma programını. Onu çok başarılı da buluyorum.
Ama Hıncal Uluç’tan farklı benim Acun’u başarılı bulma nedenim.
Uluç, "O yarışma sayesinde aile olmanın ne demek olduğunu tekrar hatırladık" diyor, Acun’un aile değerlerini ön plana çıkardığı söylüyor. Belki de öyledir.
Ama benim yakalanma sebebim farklı. "Süper-realist" bir program benim için. Herkes, her şey hakiki. Öyle duruyor yani. O yüzden ekran karşısından ayrılamıyorum ya. Korkular, sevinçler, endişeler, kaygılar hepsi gerçek. Sanki bütün o insanlar bir televizyon şovunda olduklarını unutuyor. O zaman da rol kesen kalmıyor. Ağdalı, abartılı hiçbir şey yok. Karşımızda hayatın kendisi. Bunda bence Acun’un payı büyük, o da sahici ve tabii bir adam, fazlasıyla bizden biri, öyle star edalarında oralarda zıplayıp durmuyor, tuhaf hareketler yapmıyor. Amaç hiçbir beceri sergilemeden, tamamen şansa dayalı olarak büyük para kazanabilme. Yırtabilme şansını da yabana atmamak lazım.
Ama ona ben bakmayayım, sosyologlar baksın...
* * *
Ben aslında bu yazıyı Acun’un "Evli kadınlar dekolte giymemeli" lafı üzerine yazmaya karar vermiştim, girizgáhı biraz uzadı, kusura bakmayın.
Tamamen şuursuzca edilmiş bir laf olduğunu düşünüyorum.
Ya da öyle olmasını umut ediyorum.
Ne demek şimdi bu: "Evli kadınlar dekolte giymemeli!"
O zaman evli kadınlar, bikini de giymesin.
Adamların ortasında denize de girmesin.
Dar pantolonlara da ellerini uzatmasın.
Askısız da giymeye kalkmasın...
İyi de bu listenin sonu yok ki!
Bir kadın evlendi diye mezara mı giriyor yoksa sadece hayatını biriyle mi paylaşıyor?
Neden değişmesi ve bir başkası olması gerekiyor?
Acun buna "kıskançlık" diyor.
Ben valla, "yasakçılık" diyorum.
Acun’un karısı "Sana kadınlar bayılıyor, hatta tahrik oluyorlar! Artık ekrana çıkma. İstemiyorum" dese tepkisi ne olur acaba?
İstanbul’da herkes antidepresan kullanıyor
Bu aralar sık sık İstanbul yaptım. Ve şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştım. Önüm, arkam, sağım solum sobe!
Herkes antidepresan kullanıyor.
Bir zamanlar bir kuşak yaratan Prozac vardı, maşallah şimdi çok çeşitlenmiş, şurubu, hapı. En yaygın olanı da Lustral. Dikkat çekici oranda kullanımı artmış.Bu kadar antidepresan varsa, inanılmaz bir seviyede de depresyon var demektir.
Yakın çevremde, gazetede, herkes bir süre kullanmış ya da kullanıyor. Karşı çıkanlar, "Bunu kullanmak iyi değil, beni ben olmaktan çıkardı, başka birine çevirdi diyenler" var. "Hayır bana çok iyi geldi, endişelerim ve agresifliğim azaldı" diyenler de...
Bu ilaçları doktor tavsiyesiyle alanlar var, kendi kafalarına göre takılanlar, arkadaş tavsiyesiyle kullananlar da var...
Netice itibariyle, bir antidepresan kaosu söz konusu.
Şişmanlattığı, cinsellikten soğuttuğu söylense de, bazı doktorlar sorunun ne olduğunu bile dinlemeden antidepresanı dayıyorlarmış. Anladınız, bir durum tespiti yapmak istiyorum.
Neden antidepresan kullandığınızı ve sizi nasıl etkilediğini yazarsanız, birlikte iyi bir iş daha çıkarırız gibi geliyor bana...
Sonra da bir uzmanla bu konuyu enine boyuna konuşuruz...
Okurlara rapor
Tijen’in oğlu Oğulcan artık zaptedilemez bir durumda.
Geçen hafta banyoda, bataryaya sert bir kafa atıyor, kafası yarılıyor, ensesi kan içinde, bir kez daha vurmaya hazırlanırken, Tijen yere yatırıyor, üstüne oturuyor ancak öyle engelleyebiliyor.
Ev sahibi evden çıkmalarını istiyor.
Koca gitmiş.
Küçük oğlu, orta okul sınavlarına girecek.
Oğulcan’ı biraz olsun sakinleştiren ilacı da elinden almak üzereler.
Çaresizliğin bir kademe ötesinde bir durum...
Geçen hafta yazdım, bunun üzerine sağ olsun, Sağlık Bakanlığı’ndan Mine Tuncel aradı. Kendisi de psikologmuş, "Bakan Bey’in talimatlarıyla elimizden geleni yapacağız" dedi. Şu anda Oğulcan ve annesi Bakırköy’de Akıl Hastanesi’nde. Dün bir ambulansla evden alındılar. Oğulcan’a hastanede bir takım testler yapılacak. Bakalım neler olacak, bekliyoruz.
Bu arada eksik olmasınlar, emekli öğretmenler dahi beni aradılar, "Biz ona madden yardımcı olmak istiyoruz, bir banka hesap numarası verir misiniz?" diye. Ben gazeteye yazamıyorum, ama telefon açanlara söylüyorum...