Köpeğini doğurtan kadın

“Ben Esra” dedi. “Memnun oldum, ben de Ayşe” dedim. Hafta sonu bir partide tanıştık.

Haberin Devamı

Enerjisi iyi, tatlı, havalı bir kadın. Ama yeni tanışmışız, öyle aval aval duruyoruz. Henüz birbirini tanımayan iki kadınız. Bir ara telefonunda köpeği Pastil’in fotoğrafını gördüm. “Ne şahaneymiş” dedim, “Labrador mu?”

Birden muhabbetin rengi değişiverdi.

“Ya evet, yeni anne oldu” dedi, “A öyle mi?” dedim. “9 tane miniğimiz var, ben de ebeleriyim!” dedi. O anda durdum, “Nasıl yani?” dedim. “Sen mi doğurttun?” “Evet” dedi. “Pardon, sen veterinerlik eğitimi aldın mı?” “Yoo almadım.” “Peki nasıl?” Valla seviyorsan her şeyi yapabiliyorsun” dedi. Ve bana cep telefonunda, şu altta linkini verdiğim videoyu izletti.

*

Var ya... Öldüm. Ben erkek olsam Esra Türker’e hemen âşık olurdum. Bayıldım. Siz de izleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız. http://www.youtube.com/watch?v=pcUN5yAI6Ao Biliyorum, bazıları “İğğğğğğ... oğğğğğğ” diyecektir. İğrenç gelecektir. Köpeği doğum yapıyor, o da bebekleri köpeğinin içinden çıkarıveriyor. Daha keselerinin içindeler, keselerini patlatıyor, yavruları alıyor, her adımda anneye yardımcı oluyor.

Bence dünyanın en sevgi dolu, en romantik görüntüsü. O köpeğin kendini ona teslim etme hali. Güveni. Onun, köpeğine yardım ederken ki sakinliği... Aşk bu... Aşk, birbirine bu kadar teslim olabilmek... Aşk için illa kadın ve erkek olmak, illa sevişmek şart değil. Esra’nın Pastil’e duyduğu da aşk.

*

Haberin Devamı

Videoyu yeniden izlerken yanımda Leman vardı, onun da askerden dönen bir oğlu var. Çok tatlı bir nişanlısı var. Dedim ki, “Ne yap et, bir erkek çocuk annesi olarak, karısının doğumuna girebilen bir erkek yetiştir.”

Benim için bunu yapamayan, “Kan tutuyor”, “Karımı o halde görmek istemem” “Dayanamam”, “Sonra onunla sevişemem” diyen erkek hödük. Erkek dediğin, koca dediğin, âşık dediğin, insan dediğin, o çocuğu birlikte yapmayı bildiği kadar, doğuma birlikte girmeyi, eşi doğururken onun yanında olmayı becerebilen erkektir. Resmen bunu yapamayanları küçümsüyorum. Gerçekten ciddi bir sorunu yoksa, içeriye girip en azından eşine destek olmalı. Öbür türlüsü korkaklık. Anladık, erkekler korkak ama kendilerini geliştirsinler biraz. Sizi Esra’nın videosuyla baş başa bırakıyorum. İyi seyirler!

Haberin Devamı

HAMİŞ: Tabii ki Esra’yı yakalamışken bir sürü soru sordum. Ama artık gazetedeki köşeler kısa. Buraya sığmadı. www.hurriyet.com.tr’de okuyabilirsiniz...

/images/100/0x0/55eac0f6f018fbb8f8948966

E S R A   T Ü R K E R: İçimde bir ebe yaşıyormuş da haberim yokmuş!

Köpek aşkın ne zaman başladı?

- Hep vardı. Kendimi bildim bileli. Sadece köpek de değil. Kedi, civciv, koyun, kurbağa, tavşan…

Pastil?

- 2009’da, bir gün canım sıkkındı, koşarak en yakın petshop’a girdim ve Pastil’i kucağıma aldım. Bir daha da bırakmadım. Geçen yıl da, ikincisine cesarete ettim: Mika.

Nasıl bir sevgi bu?

- Tarif yok. Çocuğum yok. Ama çocuk sevgisi de, böyle bir şey olsa gerek. Hayatımda başka hiç bir canlıya böyle bağlanmadım.

Sana ne veriyor?

- Koşulsuz bir sevgi ve bağlılık. Köpek muhteşem bir varlık, sen onu bırakmazsan o seni asla bırakmıyor.

Veterinerlik eğitimin var mı?

- Yok.

Köpeğini doğurtmaya nasıl cesaret edebildin?

- Birkaç veterinerden bilgi aldım, youtube’dan seyrettim, “Yaparım” dedim, oldu. Aslında maharet bende değil Pastil’de. Bana güven duyuyor. Kendini tamamen teslim ediyor. Aramızda sessiz bir iletişim var, “Dur!” dese, dururum. Ama demiyor.

Nasıl bir süreç?

- Süper! Doğdu doğacak diye sürekli gün sayıyorsun! Sonra o gün geliyor, sana bir şey anlatmak istercesine durup gözlerinin içine bakıyor. Elimi karnına koyarak yavruların hareketini hissediyordum. Sonra gerisi geldi, bir anda ıkınmalar başladı. Doğum başladı. Daha sakin, kuytu bir köşeye geçtik. Yavrular, kese içinde doğuyor ve Pastil, onu ağzıyla yırtmaya çalışıyor. İşte ben, o aşamada devreye girip, keseyi yırtıyorum. Ve yavru, ilk nefesini benim avuçlarımın arasında alıyor. Müthiş bir duygu! İçimde bir ebe yaşıyormuş da haberim yokmuş!

Başka hayvanları da doğurtabileceğini düşünüyor musun?

- Elbette neden olmasın?

Yavruları n’apmayı düşünüyorsun?

- Ooooo işte o ince mesele! En azından 50 gün anne sütü emmeleri gerekiyor. Sonra bakacağım duruma. Şu anda başvuruları topluyorum. Artık kimlerin gerçekten köpek bakabileceğini az çok anlıyorum. Dünya güzeli yavruları bakamayacak birine asla vermem.

Haberin Devamı

Ölen akılsız, öldürenin Allah belasını versin

YAZINIZI haklı bulmadık. Öldürülen bu kızcağız, çok üzücü ama ancak bu kadar “akılsız” olabilir. Onun gibi yapanlar da aynen öyle.

Şunları unutmayalım: Diyelim ki 15 katlı bin apartmanda oturuyoruz. Her katta 3 daire var. Apartmanın dış kapısından biri, zili çaldığında, kim olduğunu soruyoruz. İşimize gelmeyen birisiyse, asla kapıyı açmıyoruz. Haydi diyelim ki, kötü niyetli birisi ve başka dairelerin zillerine basarak, -nasılsa “akılsız” çok, sormadan kapı açanlar da var- açtırdı ve apartmana girdi ve diyelim ki daire kapımıza kadar geldi. Önce sessiz kalarak gözetleme deliğinden bakıyoruz. Daha sonra kapıyı, emniyet zinciri takılı olarak aralıyoruz. Bir kere her şeyden önce kapımıza telefon ederek gelmeyen birine zaten kapı açmıyoruz! Diyelim ki kargo geldi. Düşünüyoruz, kargo bekliyor muyuz? Bu kadar “yazık” bir olay olamaz! Neymiş adam internetçiymiş! Evlere internetçi diye gelen, servis veren kişiler yok. Daha bir ay önce Taksim’deki evime kablo tv ve kablo internet bağlattım. 3 kişi geliyor. İşini yapıyor, gidiyor. Hiçbir zaman birisi internetçi adı altında bir eve 4 kere gelip gitmiyor.

Haa, bu kız bu kadar “akılsız” da, adam akıllı mı? O da salak. Kapı zilini çalarken tependeki kamerayı görmüyor musun? Bugün sağında, solunda, neredeyse her yerde kamera var. Bu kadar beyinsiz olunur mu? Üstelik tesettürlü bir kız. Ne istersin? Bu kadar aç mısın? Bu kadar barbar mısın? Dağda mı, ormanda mı yetiştin? Allah inancı, korkusu yok mu içinde yahu? Ölen, pisi pisine gitmiş! Akılsızlığının kurbanı. Öldürenin de Allah belasını versin! (Semih K.)

Haberin Devamı

DERS GİBİ MAİL

Semih Bey, ağır yazmışsınız. Ama bir daha okudum. Doğru... Doğru lafa söyleyecek lafım yok. “Bu tür önlemleri almamızı gerektirmeyecek bir ülkede yaşamak dileğiyle...” yazamayacağıma göre, bu söylediklerinizin hepimize ders olması dileğiyle...

Yeni Hürriyet

Ve nihayet. Oldu. Hürriyet daraldı. İnce, uzun bir gazete oldu. Daha modern, daha şık, daha dinamik, daha hareketli, daha estetik. Üstelik okuması daha kolay.
Daha da önemlisi, okurken artık elimizi boyamayacak. Mizanpaj da değişti. Kâğıt kalitesi de arttı. Ben heyecanlıyım. Her gün, “Neresi, nasıl olmuş?” diye heyecan içinde bakıyorum. Emeği geçen herkese bir Hürriyet okuru olarak teşekkür ediyorum.

Haberin Devamı

444 1 444

YUKARIDAKİ numara benim yeni “Sapığım!” Dün kıyameti kopardım. “Bir daha beni ararsanız sizi polise vereceğim!” dedim. Böyle bir laf öğrenmişiz çocukken, o kadar sinirlendim ki çıkıverdi ağzımdan. Bağırdım, çağırdım, kendimi kaybettim.

Türk Telekom yeni “Sapığım”. Şaka gibi. Dün 12 kere filan aradılar. İstemiyorum kardeşim! Ne bankaların ne Türk Telekom’un ne Digiturk’ün ne de bunun gibi yerlerin bu kadar tacizkâr olmasını istemiyorum. Düşün yakamızdan!

Bir kere aradın, üç kere aradın, 5 kere aradın, arama daha.

Nasıl delirdiğimi, trafolarımın nasıl attığını, “Bu görüşme kaydediliyor değil mi, duysun bütün Türk Telekom yetkilileri, yeter artık sizden bıktık!” dediğimi anlatamam.

“Faturanız, bilmem ne yöntemine geçsin istiyor musunuz?” “Hayır!” Ama bu cevap onu kesmiyor, illa “Evet” yanıtı alıncaya kadar benim sınırlarımı zorlayacak. Zorlama! Benim enerjim bana lazım. İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorum. Seninle uğraşmak istemiyorum. Beni bir daha ararsan polise filan da şikâyet etmem, camlarını kırarım, arabanın lastiğini patlatırım. Beni rahat bırak. İçimdeki deliyi çıkarma.

 

Yazarın Tüm Yazıları