Karım Kadıköy İskelesi'nde adamın biriyle öpüşüyordu

Karım Kadıköy İskelesi'nin girişinde, adamın birisiyle öpüşüyordu...

Yirmi yılı geride bırakmış, orta sınıfa has evlilikleri bilir misiniz?

Alışkanlık, bıkkınlığa dönüşmüştür.

Eşler birbirine karşı, birer ölü balık kadar hissizlerdir.

Mevcut çocuk ya da çocuklar, ölü odasına dönmüş bu evlilerin tek bağlantı noktasıdır.

***

- Tanıştırayım... dedi.

Dişçisiymiş!

İki yıl önce, bir dişinin dolgusu düşmüştü de...

İşte o münasebetle, geçmişte, ablasının da dişlerini onarmış olan, o dişçiye yolu düşmüştü...

Üç bilemedin, dört randevuda da tedavisi sona ermişti.

***

Eşimle birlikte yola çıkmamız nadirdir.

Hatta birlikte görülmemiz, bir yıl içinde bir elin parmaklarını geçmez.

İşte o ender günlerden biriydi...

Jeton almak için üç beş metre önünden yürüyordum.

‘‘Nerede kaldı?’’ diye dönüp bakmamla, o çok samimi sahneye şahit oldum.

Resmen o adamla öpüştüler!

Evliliğim boyunca ilk kez, karımın bir erkekle öpücük mesafesine indiğini görüyordum.

***

Daima hazırlıklıyımdır.

Bana süpriz yapmak imkansıza yakındır.

Bozuntuya vermediysem de, bir tuhaf oldum...

Bal gibi bir sürprizle karşı karşıyaydım!

Konu, karımda açılmışkken biraz bilgi vereyim: Taşra kökenli bir bürokratın çocuklarından biridir. Tanıştığımızda hem çalışıyor, hem de devam mecburiyeti olmayan bir yüksek okulun derslerini takip ediyordu.

1.70 boylarında 55 kilo civarı, pantolon ve mokasenle gezen, hareketli bir tiptir. Esmerdir. Hiç makyaj yapmamasına rağmen, haftanın bir kaç gününü kuaförde geçirir. Yüz, el, ayak bakımını aksattığı görülmemiştir. İfadesine göre kendine olan saygısından. Her daim güzel koktuğunu da ilave etmeliyim.

***

Eşimin ailesi bizim evin iki sokak ilerisinde oturur.

Bizimki, öğle vakti annesine gider ve karanlık çökmeden de eve kolay kolay dönmez.

Di.

Yoksa... Ben onu... Annesinde zannederken...

O değil miydi?

Her ne kadar sıkı bir magazin takipçisiyle, bizim kızın okul durumlarıyla fevkalade ilgilidir ve kız onun üniversiteye onun sayesinde girdi.

Yiği öldürelim ama hakkını yemeyelim!

Yaşantımızdan verdiğim kesitler, sanırım bir analiz için yeterli.

Fesat kalple yorumlanırsa...

Bu kucaklaşma...

Nedensiz yere noktalanmış bir kaçamağın varlığının ispatı gibi.

Aradan bir zaman geçtikten sonra birlikte geçirilen hoş anlar gözlerde tüter olmuştur.

İki tarafa da, diğerini aramak küçültücü geldiği için, bir türlü bir araya gelinemez...

Ama işte sokakta karşılaşılınca, o özlemle, birdenbire hasretle sarılınır!

İçin için yanan saman, alev almak için bir yel beklemektedir...

***

Bizim hanıma göre ise...

İnsanın dişçi koltuğunda huzurlu olması için dişçisiyle yakın olması lazımmış!

Ve o dişçi onun evladı sayılırmış!

Ama gelin görün ki, bizim hanım 45 yaşında...

Evladı yaşındaki delikanlıysa kırkına merdiven dayamış!

Hem tanısam...

O kadar iyi bir çocukmuş ki!

HAMİŞ: Niyetim, krize nasıl asıldığınızı anlatmaya devam etmekti. Arada sırada belini kırdık bu krizin lafları çıksa da esas olarak devam ediyor. Ben de hayata nasıl asıldığınızı anlatmaya devam edeceğim. Fakat posta kutumdaki mail'lerin arasında Metin K.'nınkini görünce, dayanamadım. Eee onun ki de bir kriz! Başka bir kriz. Ama o da başa çıkmamın, aşmanın yollarını arıyor. İlgimi çekti. Biraz da Othello sendromu sanki. ‘‘Kadın erkek ilişkilerinin gizleri sizi ve izleyenlerinizi her zaman çekmiştir, biliyorum’’ diye yazmış. Ve eklemiş: ‘‘İşte size ve okurlarınıza iki bilinmeyenli bir denklem. Karımınki acaba masum bir öpücük mü? Yoksa...’’.
Yazarın Tüm Yazıları