Paylaş
Sıradan bir isim değil çünkü. Partinin yüksek sesle konuşan, mücadeleci isimlerinden biri. Daha doğrusu idi... Kırmadı, sorularımı yanıtladı...
Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU
Kendinizi şu anda nasıl hissediyorsunuz?
Gayet iyiyim.
İstifa kararını nasıl aldınız? Zor olmadı mı?
Duygusal olarak kolay olmadı. Ama işin içine mantık ve sorumluluk girdi, o zaman kolaylaştı. Bir yanda ülkenin her geçen gün kötüye giden vahim tablosu ve Meclis’e sıkışmış bir siyaset anlayışı, diğer yanda ise çoğunun iyi niyetli olduğuna inandığım parti emekçileri...
Ve siz buna sessiz kalamadınız...
Evet! Birileri bir yerden başlamalı diye düşündüm. Kararım da anlık değildi. Medeni bir çabayla yaptığım kurultay çağrısı sonrası, bana karşı bir linç kampanyası başlatıldı. Her türlü hakarete uğradım. Ardından kurultay toplandı. Baktım, yol haritası çizmek gibi bir niyetleri yok, tam tersine koltuk kavgası, yer kapma yarışı, öfke hezeyanları, masaya vurulan yumruklar... Hamaset diz boyu! Şaşkınlıkla izledim.
Sizin talebiniz neydi?
Seçim öncesi bir yol haritası çizilmesini istiyordum. Ama o kurultay boyunca, iktidar olmanın lafı bile geçmedi. Oysa 2015 seçimleri çok önemli. İç ve dış tehditler, terör, şehitler, iş cinayetleri... Ama ne yazık ki bu konuda herhangi bir çaba yok!
İstifa fikrini ne kadar zamandır aklınızda taşıyordunuz?
İstifa, akılda taşınmaz. Benim tek istediğim CHP ile baskıya ve zulme karşı güçlü bir duruşu sergilemekti. Kadın temsilini güçlendirmekti ama olmadı. Çeşitli uyarılarda bulundum, bazen sessizce, bazen yüksek sesle... Ama bir sonuç alınamayacağını anladığımda da doğru bildiğimi yaptım.
Bazen bu tür istifalarda “ucuz kahramanlık”la suçlanıyor insanlar. “Kalmak” ve parti için mücadele etmek bazen “ayrılmaktan” daha doğru bir davranış olarak değerlendiriliyor. Siz ne diyorsunuz?
Kahramanlık az çok bilirim ama ucuzluk bilmem! Her zaman şeffaf ve net olmuşumdur. Yapaylıktan rahatsız olurum. Bunlar bir yana, aslında hepimiz biliyoruz ki, ülke siyasetini elinde tutan ve siyasi statüko oluşturan bir güç var. Bu güçler, birbirlerinden besleniyor. Sanki anlaşmışlar gibi ülkeyi yeni fikirlere, doğru politikalara kapatmışlar. Bu durumda, parti içi muhalefet seçenekleri çok fazla olamıyor. Sizin enerjinizi aşan bir çözümsüzlükle karşı karşıya kalıyorsunuz.
CHP’de sizin gördüğünüz temel sorun ne?
Aslında bir sorunlar zinciri! Ama benim için artık bu sayfanın kapandığını düşünüyorum, söyleyeceklerimi söyledim. Bundan sonra sadece ülkede gördüğüm sorunlar üzerine yürüyeceğim. Otoriterleşen tek adam yöntemine, çakma yeni cumhuriyet anlayışına, gelir dağılımındaki adaletsizliklere, eğitimde eşitsizliğe, durma noktasına gelen ekonomiye, tıkanan sosyal güvenlik sistemine, ellerinde patlayan dış politikaya ve benzeri meselelere... Bir de Anadolu’da unutulmaya yüz tutan kardeşliğimizi yeniden nasıl hatırlatabiliriz, bunu üzerine çalışmak istiyorum.
Yeni parti kuracak mı?
Sahne tozu gibi bir şey mi siyaset, alınca devam mı etmek istiyor insan...
Ben öyle bir şey hissetmiyorum, siyaset bir meslek değil. Bir şeyleri olumlu yönde değiştirebiliyorsanız devam etmelisiniz, değiştiremiyorsanız koltuklar beyhude...
Yeni bir parti kuracağınız söyleniyor doğru mu?
Siyaset, ülkeyi ve halkın karar alma süreçlerini etkilemek ve yönlendirmek için yapılıyor. Ben ‘Eğer iyi yoksa, bulmayız, icat etmeliyiz. Kaybolduysa da geri getirmeliyiz’ diyorum. Bu çerçevede, temsil ettiğim kitlenin yaşamını nasıl kolaylaştırabilirim, ihmal edilmediklerini nasıl hissettirebilirim onlara. İşte buna kafa yoruyorum. Siyasi yol haritam da bununla bağlantılı olarak şekillenecek.
HARCANDIĞIM DOĞRU DEĞİL
Sizi harcadıklarını mı düşünüyorsunuz?
Mümkün değil! Kendimle ilgili kararları ben veririm. Başkalarına verdirtmem. Birçok şeyi elimin tersiyle ittiğim de oldu.
Sizi fazla sert bulanlar da var. Fazla köşeli... Ne diyeceksiniz bu konuda?
RTE’den de mi sert buluyorlarmış? Bakın, ben neysem oyum. Ama evde de, sokakta da, gençlerle buluştuğumda da hep tam tersini söylerler. Ancak haksızlığa karşı olabildiğince de sert olmaya devam edeceğim.
Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilseydiniz, sizce seçilme ihtimaliniz var mıydı?
Ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması gerektiğini söylemiştim. Seçilme ihtimali, seçime girmeden anlaşılmaz. Seçime katılımın Cumhuriyet tarihinin en düşük boyutta olması toplumun da farklı seçeneklere açık olduğunun önemli bir göstergesiydi. Kitleleri heyecanlandıran, çalışma şevki veren bir aday, umudu ve dolayısıyla da katılımı güçlendirir, en azından seçimi ikinci tura taşırdı. Seçim bu, ikinci turda ne olacağını da bilemezdik. O zaman, 2015 seçimlerine bu umutsuzluk dalgasıyla girmemiş olurduk.
Sizce neden sizi aday göstermediler?
Sadece benimle veya CHP ile ilgili değil, diğer muhalefet partileri de kendi tabanlarında rahat kabul görebilecek adaylardan bilerek kaçındılar. O günün şartlarında bazı isimlerin yarışarak parlamasından çekinmiş olabilirler. Ama önemli olan ve yanlış olan, Cumhurbaşkanlığı’nın ilk turda ve kolayca hiç mücadele edilmeden, otoriter anlayışa hediye edilmiş olmasıdır.
STRATEJİK HATA
Aday gösterilmemeniz kadınlara güvensizliğin bir sonucu mu?
Ne yazık ki, siyasette kadınların geri planda tutulması, hatta yok sayılması gibi bir gerçek var, doğru. Ama ben bazı isimlerin öne çıkabilme ihtimalini yok etmek için yapılan ağır bir stratejik hata olduğunu düşünüyorum.
UMUTSUZLUK, İLGİSİZLİK HAT SAFHADA
Bir sürü insan artık umudunu kaybettiği için, tamamen ilgisiz davranıyor, Ankara’da olup bitenleri görmek, bilmek dahi istemiyor, gazete bile okumuyor, ne yapmak lazım…
İşte benim rahatsızlığım da bu noktada! Ülkemiz bir felakete sürüklenirken, adaletsizlik ve hukuksuzluk ülkenin yönetim şekline dönüştürülürken, yolsuzluklar kapatılırken, bunca yıpranmışlığına rağmen iktidarın değiştirilememesi derin bir umutsuzluk yaratıyor. İnsanlar, “Nasıl olsa bir şey değişmeyecek!” diye gelişmeleri izlemiyor, hatta sandığa gitmek bile istemiyorlar. Yanlış adaylar da, bu umutsuzluğu derinleştiriyor. Son seçimde, geçersiz oy kullanan ve sandığa gitmeyen seçmen sayısına bakın, bu sonuç okunuyor. Temsil edilmediklerini düşünüyorlar.
Paylaş