Dubai sıcağında neşeli bir günümdeyim. İçimden başlığı böyle atmak geldi. Hoş görünüz. Ve lütfen gıcıklık yapmayınız. Görüşürüz...
GELİNLİĞİMİ GÜLE GÜLE KULLAN
Aksilik çıkmazsa, 6 Ağustos’ta evleniyorum, en çok gelinlik seçimi konusunda zorlanıyorum. Ben senin zevkine ve aldığın kararlara güvenen bir okurunum. Şimdi diyeceksin ki, ‘Yandık! Gelinlik isteyecek galiba.’ Hayır, başka bir şey istiyorum: Birinci evliliğinde giydiğin gelinliği çok beğenmiştim, ‘Tam benim istediğim gibi’ demiştim. Sanırım, Cemil İpekçi’ydi. Benim ona diktirme şansım yok. Ancak resmi olursa, belki buradaki gelinlikçilere benzer bir şey diktirebilirim. Gelinliğin bir fotoğrafını yollamak seni çok yorar mı? (G.)
- Hemen Leman’ı arıyorsun ve diyorsun ki, ‘Gelinlik, gardırobun en dibinde bir elbise torbasının içindeymiş. O bana verilecek, ben gelin adayı G.’ Sen tabii adını açık haliyle söylüyorsun. Parola gibi ismin var, başka birinin kendini sen diye yutturma ihtimali yok! Gelinliği bir şekilde Leman’dan aldırıyorsun; ister aynısını diktir, ister temizlet o gün giy, o artık senindir, ne yaparsan yap. Bol şans dilerim. Leman’ın numarası: 0537 587 01 68 (Makul bir saatte ara olur mu, kocası Mustafa Bey’den azar işitmek istemiyorum!)
ŞÖYLE KÜÇÜK BİR KÖŞE YETER BANA
Adanalıyım. Ben de köşe yazarı olmalıyım. Öyle önemli şeyler yazıp, dünyayı kurtarmak değil amacım. Her gün bir iki satır bir şeyler karalarım. Hayata dair, aşka dair, ilişkilere dair, erkeklere dair. Eğer gazetenizde bir köşe boşalırsa, haber verir misiniz? Şöyle küçük bir köşe yeter bana... (Gizem A.)
- Sevgili hemşerim. Gazete köşelerine kiralık daire muamelesi çekmeniz beni güldürdü. Ayıptır söylemesi kendinize güveniniz de... Sizi üzmek istemem ama zannettiğiniz kadar kolay olmuyor bu işler... Ne diyeyim, siz yine de boş köşeleri kollamaya devam edin!
HAZİRANDA DUBAİ’DE BALAYI MI
Merhaba güzel anne. Bugüne kadar sana birçok konuda yazma isteği duymuşumdur. Bazen karşı bir fikir bildirmek için, bazen hemfikir olduğumu söylemek için, bazen içten bir tebrik bazen de Alya’ya kucak dolusu sevgilerimi iletmek için. Kısmet bugüneymiş. 26 Haziran’da çocukluk aşkımla evleniyorum. Senden de ‘Dubai’de Balayı’ başlıklı bir yazı yazmanı bekliyorum. Ben de ne yapılır, ne edilir, nereye gidilir, nereye gidilmez öğrenirim. (Gülşah.)
- Ben nereye gidilmeyeceğini hemen söyleyeyim: Dubai’ye! Haziran sonu, temmuz ve ağustosta buradaki havayı şöyle tarif edebilirim: Fırını aç kafanı sok! O kadar sıcak yani. Gerçi o tarihlerde Dubai’de balayı yapmanın şöyle bir avantajı da var: Otel odasından çıkamazsınız! Seçim size kalmış.
İNSANIN KİŞİLİĞİYLE KURDUĞU KALE
Rekabet ortamı içinde olduğunuzu hissediyor musunuz? Yoksa, ‘Ben Ayşe Arman’ım, markayım’ gibi düşünceler içinde misiniz? Evet, belki insan kendi kişiliğiyle bir marka yaratabilir ama insan hayatında öyle bir an gelir ki, kendini besleyemez, yenileyemez, bir şekilde takılı kalır. Ya insan öyle bir dönemin içine girer de... Çıkmak için debelendikçe battıkça batarsa... O zaman insanın kişiliğiyle kurduğu kale çökmez mi? (Akar R.)
- Çöker. Çünkü sadece kişilik, sökmez. Çalışmak gerek. Hep. Yaratıcı olmak gerek. Hep. Kafayı farklı çalıştırmak gerek. Ama hayat da sadece işten ibaret değil be güzelim! Başka alanlarda beslenmezsen de, işte şişersin.
BEN BİR KADIN EŞCİNSELİM
1 yıl 11 ay sonra, 26 yıllık hayatımda, kollarında güven bulduğum tek insandan ayrıldım. Türkiye’de eşcinsel olmak o kadar zor ki... Önce kendinizle mücadele ediyorsunuz, sonra çevreniz ve ailelerinizle... Ve bütün bu gerginlikler ortasında siz... Kaybolup gidiyorsunuz, ilişkiniz de... Ben çok sevdim, çok mücadele ettim ama bir gün baktım ki, ilişkinin başındaki o etrafa neşe saçan kadın gitmiş, yerine her şeye kusur bulan, bir türlü memnun edilemeyen bir kadın gelmiş. Ben kendimden yoruldum, sevgilim de benden. Şimdi işyerindeki bilgisayarın başına geçmiş içimdeki bu acının dinmesini bekliyorum ve hiç tanımadığım birine hayatımın en özel anlarını anlatıyorum. Canı sıkkın olduğunda, geceleri uyurken dişlerini gıcırdatırdı pembe surat, ben de canı acımasın diye parmağımı ağzına sokar öyle devam ederdim uyumaya, parmağımı ısırırdı farkında olmadan, ama olsun. Ben onun için her şeyi yapabilirdim, o da benim için. Ama olmadı. Etrafımızdaki baskın heteroseksüel düzen bizi yıprattı. Herkes için önemli olan bizim bir an evvel ayrılmamız ve mümkün olduğu kadar çabuk çoluk çocuğa karışmamızdı. Gözleri baldan tatlı arımı -bunu söylemekten hep utanmış olsam da- eşimi, karımı kaybettim ben. Heteroseksüellerin zaferi bir kere daha kutlu olsun! (E.A.)
- Siz mutsuz olduğunuz için üzüldüm tabii ki. Ayrılık herkese koyar. Ama geçer. Allah yardımcınız olsun... Gibi palavralar sıkmak istemiyorum. Cinsel tercihinizden ötürü bu sorunlar hep olacak. Bu ülkede yaşadığınız sürece. Ya da bu ülke değişmediği sürece. Kısa vadede değişeceğe de benzemiyor... Kuvvet diliyorum.
BİR DAHA HAMİLE KALMAK MI?
Oğlumun hemen üzerine 2. kez hamile kaldım. Planlı değildi, kaza kurşunu. Ama ne yalan söyleyeyim, sevindim. Ya hemen bir tane daha yapacaksın ya da bu işlere asla kalkışmayacaksın. Gerçi 1. hamileliğim çok rahat geçmişti, bu da öyle geçer zannettim. Halt etmişim, hiçbir hamilelik birbirine benzemiyor haberin olsun, hepsini kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Ama sen zaten 2. hamileliği düşünmüyorsundur. (Sevgi B.)
- Uyarın için teşekkür ederim. Ama niyetim ikinciye de ulaşmak. Ben kardeşlerimle büyüdüm, Alya da öyle büyüsün isterim. Tabii sadece benim istemem yetmiyor, sevgilimin de onay vermesi gerekiyor. Şimdilik hiç oralı değil, bakalım.
TEYZENE ÜZÜLDÜM AMA ALYA DAHA ÖNEMLİ
Teyzenle ilgili yazıyı okurken boğazım düğümlendi, gözyaşlarımı tutamadım, ağladım. Allah teyzenin yardımcısı olsun, evlatlarının başından onu eksik etmesin. Sen de uzakta, çaresiz, kuzeninin ve teyzenin bu durumuna üzülüyorsundur. Kendine dikkat et, bu durumlarda üzüntüden insanın sütü kesilebilir. Aman ha evladım, dünya tatlısı bebeğin her şeyden önemli, annesinin sütünden mahrum kalmasın. Alya’yı ve seni öperim. (Hikmet Ö.)
- Bayılırım ve ölürüm size... Çok hoşuma gitti söyledikleriniz, beni derinlerde bir yerden yakaladınız. Allah sizden razı olsun!
YAPAMAM JALE HANIM
Bence bugünden itibaren köşenizde kullandığınız fotoğrafın yerine, şimdiki halinizi yansıtan bir fotoğrafınızı kullanmalısınız. Çünkü halihazırda olan fotoğraf gerçek sempatikliğinizi kamufle ediyor. O çılgın ve bence size çok yakışan özgür ve kendine güvenen bir kadını ortaya koyan saç modeliniz ve yaramaz şirin bir çocuğu çağrıştıran gülüşünüz sizi medyada markalaştırdı. Ben sizin gülümseyen gözlerinizi görmek istiyorum. Lütfen bu önerimi dinleyin. (Jale B.)
- Bıkmadınız şu resmimle uğraşmaktan! Değiştirmeyeceğim işte. Bir defa esrarengiz. O fotoğraftaki kadının neler yapabileceği meçhul. Kendi suratımdan sıkıldığım zaman o resme bakıyorum, oyalanıyorum. İzniniz olursa, yayın hayatıma o eski fotoğrafımla devam etmek istiyorum!
HAZİRAN GECESİ İNTİHAL Mİ
Pek fazla dizi müptelası değilim ama Haziran Gecesi’ni izleyeceğim tuttu. O günlerde de bir arkadaşım evini taşıyordu, fazla kitaplarından kurtulmak istiyordu. Elime Danielle Steel’in bir romanını tuttuşturdu. Sana ne diyebilirsin ama söylemeden edemeyeceğim: Haziran Gecesi, Danielle Steel’in Umutlar Yeşerecek kitabıyla oldukça benziyor. Hatta fazlaca benziyor. Hani öykü Özcan Deniz’e aitti? (Başak S.)
- İşte bir intihal iddiası daha. Bu kelime artık dilimize çok fena yapıştı. Başak’çığım, söz konusu kitabı okumadım, ama benim okumama gerek kalmayacak, meraklılar o kitabı hemen yakın takibe alacaklardır, için rahat olsun. Bu arada ben Haziran Gecesi’ni severek izliyorum...
SADUN TANJU YOĞUN BAKIMDA
Dedem, eski dostunuz, 55 yıllık gazeteci-yazar Sadun Tanju, çok sevdiği Turgutreis’teki yazlığında, ciddi bir koroner rahatsızlığı geçirdi. Bodrum Universal Hastanesi’nde yapılan ilk tetkiklerin ardından, İstanbul’a getirildi. 24 Mayıs’ta Alman Hastanesi’nde Op. Dr. İsmail Yüceltan ve ekibi tarafından by-pass yapıldı. Şu an yoğun bakımda. Ameliyattan önce en çok neye bozuldu biliyor musunuz: 35 yıllık ak sakallarının kesilmesine! Ameliyathanenin kapısına kadar el ele gittik. O anda bile espri yapmayı ihmal etmiyordu: ‘Ben bile kendimi tanıyamıyorum, sen beni nasıl tanıyorsun?’ Öpülesi ak sakallar, öpülesi al yanaklar oluvermiş, dedoşum 4 saatte gençleşmişti... (İpek Ustaoğlu, en büyük torun)
- Sevgili Sadun Tanju. Sakallarınızı kaybetmiş olabilirsiniz ama üzülmeyin, bunu sağlığınızı kazanmanızın karşılığında küçük bir bedel olarak düşünün. Sizinle Bodrum kıyılarında yeniden bir yürüyüş yapabilmenin keyfi tonlarca sakaldan kıymetlidir benim için. Ben sizin eski toprak olduğunuzu biliyorum. İyileşeceğinizi de... Hálá Dubai’deyim, İstanbul’a dönünce en kısa zamanda ziyaretinize geleceğim. Hem o zamana kadar sakallar da biraz uzamış olur. Acil şifalar diliyorum. Ve sizi çok seviyorum...