Duruyor. Geçici bir süre için. Ara veriyor. Kendini dinlendiriyor. Şarj oluyor. Bu, herkesin yapabildiği bir şey değil. Cesaret gerekiyor. Bugün özel hayat konuştuk, yarın durmanın ve bir adım geri çekilip kendi hayatına bakmanın felsefesine dalacağız...
Kadınlar sizi neden seksi buluyor? Hazırcevap ve zeki olduğunuz için mi?- Ayı ile insan arasındaki farkı değerlendirebildikleri için beni seksi buluyorlar!
Sizin dışınızdakiler ayı mı?- Öyle bir şey söylemedim. Sadece insan olduğumu anlatmaya çalıştım. Zaten, benim zeka tanımım da farklı. Bence gerçek zeka bir gösteriş değil. IQ testinin sonucu bilmem kaç olsa ne yazar? Gerçek zeka, akılla birlikte yürüyen, dünyayı kavramaya aracılık eden bir şey. Hazırcevaplılığa gelince... Elimden kaçıyor.
"Ağzımdan kaçıyor" demek istiyorsunuz?- Hayır, hayır elimden! Ağzımdan çıkan lafı elimle tutabilirim diye iddia etmiştim. Tutabilirim gerçekten, o kadar hakimim ama işte bazen kaçıyor.
Bu zeka oyunları mı sizi seksi kılan?..- Bilemiyorum. Kadınları anlamak kolay değil. İşin tuhafı göbeklendim ama kadınlar beni şimdi daha seksi buluyor. Belki de göbeğim sayesinde güven verici bir tip oldum. Artık acaba zayıflamasam mı diyorum...
İyi sevişen bir erkek olduğunuzu düşünüyor musunuz?- İyi sevişen adam yoktur, aşkla sevişen adam vardır. Öteki, ancak bir mesleğin mensubu olabilir. İşin içinde de aşk varsa, insan zaten iyi sevişir.
Peki iyi sevişmediğiniz biriyle, aşk yaşayabilir misiniz?- Seks bir yapıştırıcı. Olağanüstü güzel bir yapıştırıcı. Doğanın bize bir hediyesi. Ama bazen bu yapıştırıcının, insanları birbirine yapıştırmadığı da oluyor. Türlü nedenlerle kimyamın tutmadığı ama aklına fikrine aşık olduğum kadınlarla, hemen arkadaşlık yoluna dönmeye çalıştım. Tabii hayat kolay değil: Seviştiğin biriyle arkadaş olmak isteyebilirsin, hep arkadaşın olan biriyle de günün birinde durup dururken sevişmek isteyebilirsin ve sevişirsin.
O zaman ne olur?- Hiçbir şey olmaz, sevişmiş olursun. Dünyanın sonu değil. Bence hepimizin beslenmemizi, korkmamızı, kaçmamızı, saldırmamızı ve sevişmemizi terbiye etmemiz gerekiyor. Mükemmelliğe giden yol, bunların terbiyesinden geçiyor.
Öpüşmek sizin için ne kadar önemli?- Oooooo çok. O, bir tanışma. Bedenin zarif dansı. Gövdenin kendini takdim etmesi. O dansı iyi yapmak lazım. Aslında o ilk öpüştür, karşımızdakiyle iyi sevişip sevişemeyeceğiz hakkında ipucu veren, ten uyumu olup olmadığını kulağımıza fısıldayan. İyi öpüşemediğin biriyle muhtemelen iyi sevişemezsin de.
Okan Bayülgen olmanın size kadınlarla ilişki açısından ne faydası oldu?- Hiçbir faydası olmadı. Meşhur değilken de kadınlarla münasebetlerim iyiydi. En azından şu cümleyi duymuyordum: "Ben seni Okan Bayülgen olduğun için sevmiyorum!"
40’LAR SEKSÜEL OLARAK EN VERİMLİ DÖNEM
43 yaşındasınız. Bir erkek için 40’lı yaşlar ne ifade eder?- Yatak performansının en yüksek olduğu yaştır! Hedefi daha güzel tutturursun. Çünkü hedefin ne olduğunu artık anlamışsındır. Daha önce vaziyet şu: Uzun bir yolda hızla araba kullanıyorsun ama nereye gittiğini bilmiyorsun. 40’lı yaşlarda az çok biliyorsun, o yüzden seksüel olarak en verimli dönem. Ama ben yine de, yazan, çizen, üreten erkekler için asıl verimli dönemin 60’lı yaşlar olduğunu düşünüyorum.
Seksüel açıdan da mı?- Evet. Her açıdan...
Evlilik, aile kurmak, baba olmak... Bu tür şeyler için zamanınızın geldiğini düşünüyor musunuz?- Çocuk tamam da, doğurduktan sonra kadını ne yapacağız?! Şaka bir yana, evlilik mevzuunu üç kere denedim, beceremedim. Bu konuda benden başarı beklemek saçma. Ama tabii ki çocuk sahibi olmak istiyorum. Hatta tek bir kadından çocuk sahibi olmak yerine, aynı anda dünyanın farklı yerlerindeki bir sürü kadından çocuğum olsun istiyorum. Projemi anlatıyorum ama ilgilenen kimse çıkmıyor. Oysa benim herkese yetecek kadar büyük bir kalbim var.
8 kadını hamile bırakacaksınız, hepsi birden doğuracak...- Evet. Bir çocuk projesine kalkışacaksam, böyle olsun bari...
Baba olmak istemediğiniz için mi işi espriye vuruyorsunuz?..- Bilmediğim bir şeyi isteyemem. Baba olan arkadaşlarım, "Çocuk yap!" diye tutturuyor, evli arkadaşlarım "Evlen!" diye, şehrin dışında yaşayanlar "Şehir dışında yaşa!" diye. Ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim.
Üç kere evlenmiş biri dördüncü kez evlenmekten korkar mı?- Filmi daha önce seyrettiği için neler olacağını bilir diyelim.
Ama belki üçü yanlıştı, bu dördüncüsü doğru...- Ama bazen o müessese kurulduktan sonra doğru insan bile yanlış insana dönüşebiliyor. Evlilik insanları şaşırtabiliyor.
NE AYŞE EVLENMEK İSTİYOR NE AİLESİ ONU EVLENDİRMEK
Gazetelerin birinde sevgiliniz Ayşe Özyılmazel’in annesine "Anneciğim" dediğinizi okudum. Haberde evleneceğiniz de iddia ediliyordu...- Yarı şaka, yarı ciddi böyle hitaplarda bulundum. Ayşe’nin ailesiyle gayet iyi anlaştık. Ama bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Ortada ne kızlarını evlendirmek isteyen bir aile var. Ne de evlenmek için peşimden koşan bir kadın...
Aklınızdan "Ayşe’den bir çocuğum olsa" diye hiç mi geçirmiyorsunuz? Ya da birileri size akıl fikir vermiyor mu?- İki tane anneciğim var, biri babamla evli olan anneciğim. O tabii ki benim bu standart yollara sapmamı istiyor. Diğeri ise tatlı serseri bir kadın. O beni hiçbir şey için zorlamaz. Ama tabii ki aklıma geliyor. Ne var ki, bir plan yapmış değiliz.
Ayşe ile yaşadığınız şey, sizin için ne ifade ediyor?- Müthiş bir arkadaşlık.
İnsan yeni başlamış bir ilişkiyi biraz daha tutkulu tarif etmez mi?- Mahalleye yeni taşınmış çifte gidip "Nasıl gidiyor evlilik yahu!" desen utanırlar, sıkılırlar, "Eh işte" derler. "Kütür kütür sevişiyoruz, pek mutluyuz alimallah!" diye bir laf çıkmaz ağızlarından. Bizim durumumuz da buna benziyor. Anla işte...
Haşmet Babaoğlu’nun yerinde olsaydınız, Ahmet Hakan’la kavga eder miydiniz?- Önce Haşmet’le ilgili hislerimi söyleyeyim: Bana muazzam iyi gelen biri. Çok saygı duyuyorum. Gördüğüm zaman mutlu oluyorum. Ama Ahmet Hakan’ı da çok seviyorum. İkisinin arasında bir anlaşmazlık çıkmış olabilir ama ben o konuda Fransızım. Ne ben bir şey biliyorum, ne de Ayşe’nin anlatmışlığı var.
Bir erkek için şu andaki sevgilisinin bir önceki sevgilisinin kim olduğunun ne kadar önemi vardır?- Hiç yoktur. En azından benim için...
Yani o adamın Haşmet kadar akıllı, derin, filozof bir adam olması sizi etkilemiyor öyle mi?- 40’ını geçmiş bir adamım, Ayşe de 30’larına yaklaşmış bir kadın. Benden önce hayatında erkekler vardı, benden sonra da -çok dilemem ama- olabilir. Ben onun şimdiki zamanıyım. Ve şuna inanırım: Hiç kimse, karşısındakinin öncesi ve sonrasıyla ilgili hesap soramaz. Hatta soru bile soramaz. Hele hele söz konusu kişi Haşmet kadar değerli biriyse. Ben de tek bir soru bile sormadım. Tabii bunun çeşitli sebepleri olabilir, gereğinden fazla egosantrik bir adamım...
Bir zamanlar sevgiliniz olan bir kadının, başka biriyle birlikte olup "Hayatımın en büyük aşkını yaşıyorum!" diye ortalıkta dolaşması sizi rahatsız ediyor mu?- Etmiyor. Çünkü artık beni ilgilendirmiyor. Tam olarak kimi kastettiğini anlamadım ama...
Deniz Seki. Hüsnü Şenlendirici ile büyük aşk yaşıyorlar ya, daha önce sevgilinizdi. Cansu Dere de sevgilinizdi, şimdi Cem Yılmaz’ın sevgilisi. Gazetede bu kişilere bakarken tamamen başka birine bakar gibi mi bakıyorsunuz?- Bir tutumluluk içinde bakıyorum.
Nasıl yani?- Duygularımda tutumluyum demek. Tepkilerimde tutumluyum demek. Bir şey söylemeden bakar geçerim. Yanımdakiler de söylemez.
Hiç güldüğünüz, ti’ye aldığınız filan da mı oluyor...- Yok hayır. Ne gülerim ne sevinirim ne ağlarım, hiçbir şey yapmam.
YAŞASIN GALATA!
17 yaşındayken aşık olduğum kız, Galata’daki Doğan Apartmanı’nda oturuyordu. Bizimki uzun bir ilişkiydi. Nişanlandık filan. 23 yaşına kadar devam etti ve hep o Doğan Apartmanı’na gittim geldim. Sonra ayrıldık. Ama hiç kopmadık. Bu eski sevgilimin oğlu geçenlerde geldi bir hafta bende kaldı. İstanbul’da tatil yaptı, çünkü artık Viyana’da yaşıyorlar. Ben, oğlanın pek sevdiği bir amcasıyım. İşte o Doğan Apartmanı’ndan bir daire aldım. Muazzam bir yapı. Böyle tarihi bir doku içinde yaşamak bana çok haz veriyor. Bir de tabii Bebek artık yaşanmaz bir hale geldi. Bundan böyle Galata sakini olacağım.