Paylaş
Şikâyetçi miyim?
Asla!
Dünyanın en bilinen, en çok izlenen müzikali kalkmış ayağımıza kadar gelmiş...
E bir de nankörlük edecek halim yok!
İlk gece Alya’yla gittik, ikinci yarının sonlarına doğru uyuya kalmasın mı? Kalsın! E zavallı, sabahları 6’da kalkıyor, akşamları da 8 buçuk dedin mi uyuyor.
O kadar heyecan yapmasına rağmen bünye kaldırmadı tabii.
Gösterinin sonundaki alkışlarla uyandı ve kahroldu.
“Boş ver, üzülme” dedim, teselli etmeye çalıştım, ama nafile!
Kız travma halinde...
Ertesi gün okuldan mail geldi...
“Nasıldı Cats?” diye sormuşlar.
Ağlamaya başlamış.
Anneler niçin?
Travmaları onarmak için!
Çocuğumu kaptığım gibi, tekrar geçen pazar götürdüm, bu sefer matineye...
Arkadaşı Sera’yla sonuna kadar bayıla bayıla izledi.
Travmasını da aşmış oldu!
Bense bu aralar sürekli PSM’ye gidiyorum.
Birkaç gün önce de, orada sahne arkasında, Cats’in oyuncularıyla, dansçılarıyla röportaj yaptım, üstüne bir de kedi oldum...
Artık haşır neşir olduk, bayağı ekibi tanıyorum yani...
Hepsini çok sevdim...
PSM de sıkı bir yer.
Daha bir sürü sürprizli, heyecan verici gösteri gelecek, inşallah hepsini izleriz.
Bugün sizi Cats’çilerle yaptığım söyleşiyle baş başa bırakıyorum...
Cats’in parçası olmak nasıl bir şey!
Clare: Muazzam! Çünkü hem dans ediyorsun, hem oyunculuğunu gösterebiliyorsun, hem de şarkı söyleyebiliyorsun. Hepsi birden. Ve sahneyi neredeyse hiç terk etmiyorsun... Bir sahne sanatçısı daha ne ister!
Nicholas: Ben 98’de Cats ailesine katıldım. Ve bir daha hiç kopamadım. Bu benim 7. turnem. Evet, en yaşlılarıyım! Zaten bilge ve yaşlı kediyi oynuyorum. Başladığımda 35’tim, şimdi 52. Tıpkı sahnede izlediğin kedi kabilesi gibi, biz de bir kabileyiz. Her cinste, her yaşta kedi var aramızda...
Clare: Biz mi kedi olduk, o kediler mi artık bizleşti, bilemiyoruz. Ama hepimiz kediyiz!
Oliver: Benim ilk turnem. Zaten okuldan mezun olalı henüz 5 yıl oldu. Cats’te yer alabilmek bütün dansçıların hayalidir. Benim için de öyleydi. Hele “Rum Tum Tugger” gibi çapkın ve serseri bir kediyi canlandırmak şahane! Ben oyuncuyum; dans güçlü olduğum alanlardan biri değil ama işte burada adamı dansçı da yapıyorlar!
Müthiş gösterişli bir erkek kedisin! Bütün dişi kediler sana bayılıyor. Sahnede yelelerin filan da harika. Kız arkadaşların seni o kostüm içinde görünce n’apıyorlar?
Oliver: Sevgilim zaten her gün görüyor! Gelip bacaklarıma sürtünüyor! Çünkü o da bizim kastın içinde, uzun boylu kırmızılı kedi “Bombalurina”yı canlandıran Melissa James...
Ve işte karşımda meşhur Grizabella!
Joanna: (Utangaç bir şekilde gülümsüyor) Bu kabilenin bir parçası olabildiğim için ben de çok mutluyum. Müzikal dünyasının içinde olan herkesin gözü “Grizabella” rolündedir. Benim de öyleydi. Ama kolay oldu desem yalan olur. Tamam, ben şarkı söylüyorum, başka müzikallerde de söyledim “Miss Saigon” gibi, hem 5 yıl ama ben dans insanı değilim. Fakat burada, onu da öğreniyorsun...
Sesine âşık olduk! Baktım sen “Memory”i söylerken herkesin gözleri dolu doluydu. İnsanları sesinle, yükseltebiliyorsun, indirebiliyorsun, resmen duygularıyla oynayabiliyorsun...
Joanna: Ne güzel bunları duymak! Bence işin sırrı, ne yapıyorsan dürüstçe yapmak ve bütün duygularını yansıtabilmek. Çünkü duygular insanlara geçiyor. Ve “Memory” duygulu bir şarkı, dinleyenlerin etkilenmemesi mümkün değil. Ama çok bilinen bir şarkı ve dünya çapında starlar tarafından söylenmiş. Bu da haliyle bir baskı yaratıyor insanda. Fakat aynı zamanda müthiş bir meydan okuma...
İnsanın aklını alıyor
Bu seviyeye gelmek için ne kadar çalışmanız gerekti?
Clare: Çok. Ama her iş için geçerli değil mi bu? Ben çok erken başladım dansa. Dans dersleri, müzik dersleri, drama derken, bu işin okuluna gittim. Ben kendimi dansla ifade edebiliyorum hayatta. Başka bir şey olabilmem, yapabilmem mümkün değildi. Fakat bu da öyle bir yolculuk ki hep devam ediyor, “Vardım” yok, “Oldum” yok. “En iyisi” diye bir şey de yok...
Binlerce kişi dans ediyor, oyunculuk yapıyor, neden sizin kadar iyi olamıyorlar?
Oliver: Disiplin, tutku, azim ve ölene kadar çalışmak! Tek başına yetenek değil yani. Zaten o kadar zor ki, “Ben devam edemeyeceğim!” diye bırakanlar çok. Yetenek sizi bir yere kadar götürüyor, gerisi çalışma. Sürekli çalışma...
32 yıldır Cats’e bu yoğun ilgiyi neyle açılıyorsunuz?
Clare: Bu gösteri insanın aklını alıyor. Sahnedeki kedileri pür dikkat izlerken dünyanın geri kalanıyla ilişkini koparıyorsun. Üç saatliğine sürreal bir dünyada yaşıyorsun. Ne Grease ne Jersey Boys gibi. İnsanlar birini canlandırmıyorlar, resmen kedi oluyorlar...
Oliver: 81’de sahnelendiğinde, bütün müzikal dünyası şaşkına dönmüş. Daha önce yapılmamış, görülmemiş bir şey! Haliyle önce şok geçirmişler, sonra fenomen olmuş. Anne ve babamız da gidip izlemiş. Kuşaktan kuşağa taşınmış...
Clare: Düşün, ben 13 yaşındayken okulla gitmiştim. “Aman Allah’ım benim gelecekte yapmak istediğim işte bu!” demiştim. Ve yaptım!
HAMİŞ
Clare Rickard, “Jellylorum” ve “Griddlebone” kedilerini canlandırıyor. Nicholas Pound, yaşlı ve bilge kedi “Old Deutoronomy”yi, Oliver Savile yakışıklı “Rum Tum Tugger”ı ve şovun müzikal yıldızı Joanna Ampil ise önce dışlanan sonra seçilen kedi “Grizabella”yı...
Bütün bu insanlar dünyanın en alçakgönüllü insanlarıydı, sanki dünyanın en normal, en sıradan işini yapıyor gibiydiler... Pek alışık olmadığım için, şaşırdığımı itiraf etmeliyim!
Paylaş