Gündüz kemoterapide gece davette

Akıl alacak gibi değil. Hem kanser olacaksın. Önce biri sonra diğeri, iki göğsün birden alınacak. Senin için önemli olan kadınlık silahların elinden gidecek. Ve sen hálá...

Dünyanın kraliçesi gibi ortalıkta dolaşacaksın! Kanser seni yıkamayacak, yerle bir edemeyecek. Asla "zavallı" konumuna düşmeyeceksin. Kemoterapiden çıkıp, davete gideceksin. Hiçbir şey olmamış gibi sosyal hayatına devam edeceksin. Hangi ansiklopediye bakarsanız bakın, karşılığında yaşama azmi, yaşama sevinci yazar. İşte Meral Gökçaylı budur. İlk göğüs alınma operasyonundan iki sene sonra, karın kaslarından ona meme yapıldı ve aynı ameliyatta karnını gerdiler. İkincisinde ise meme takılırken, boyun germe işlemi yapıldı. Ben böyle bir şeye şapka çıkarırım! Savaşmak budur. Azim budur. Vazgeçmemek budur. Hayatın karşısında yenilmediğini ancak böyle /images/100/0x0/55eadecdf018fbb8f89bf84bkanıtlayabilirsin; dimdik, güzel ve bakımlı durarak...

Size doktor "Kansersiniz!" dedi. Ne hissettiniz?

- Tabii ki önce dünya başıma yıkıldı...

Duyduğunuzda yalnız mıydınız?

- Evet çünkü telefonda öğrendim. Biyopsi yapılmıştı. Parmağımın kalınlığında iğneler memeye saplanıyor, sıvılar alınıyor, sonra en sevimsiz süreç başlıyor, bekleyeceksin.... Ben dayanamadım telefon açtım. Bir an evvel öğrenmek istiyorum. Çünkü 3 gün sonra defilemiz var. Vural’ın arkasında dimdik durmam lazım. Ama göğsümdeki yumru da büyüdükçe büyüyor. Doktor, "Size nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama..." dedi, "Kötü çıktı değil mi" dedim. "Maalesef" dedi...

Ne yaptınız?

- Hayattaki bana en yakın insanı aradım: Kocamı. Ve onun sesini duyunca kendimi bıraktım, ağlamaya başladım. "Hemen eve geliyorum" dedi. Geldi. İkimize de birer viski koydu. "Biz neler atlattık birlikte. Bunu da atlatacağız. Kuvvetli olacağız. Hiç kendimizi bırakmayacağız. Ameliyatını en iyi doktorlara yaptıracağız. İstersen yurt dışına bile gideriz" dedi...

Siz ne düşünüyorsunuz o anda?

- Ölmeyeceğimi bilmiyorum aslında...

Nasıl bu kadar eminsiniz?

- Bilmiyorum, insan bir şekilde biliyor, daha doğrusu hissediyor...

Peki aklınızdan ne geçiyor?

- Ben fiziğime meraklı bir kadınım, bakımlı olmayı severim, göğsümün bir tanesinin kesilecek olma ihtimali beni dehşete düşürdü. "Tamam" diye düşündüm, "Ölmüyorum ama bu eksiği, bu açığı nasıl kapatacağım? Deformasyon olacak. Ben nasıl giyineceğim, bu kusuru nasıl gizleyeceğim?"

O kadar ağır bir durum karşısında bile insanın aklına geliyor yani "Nasıl görüneceğim?" diye...

- Gelmez mi? Kadınız biz. Kesecekler mi? Parça mı alacaklar? Hayatımın geri kalanında dekolte giyebilecek miyim? Hepsini düşünüyorsun... Sonra kemoterapi... Gerek görülecek mi? Gerek görülürse saçlarım gidecek mi? Peruk mu takacağım, ne yapacağım? Bütün bunlarla nasıl başa çıkacağım? Vural’a nasıl yardım edeceğim, işe nasıl devam edeceğim, davetlere nasıl gideceğim?

Bütün bu yaşadıklarınız eşiniz Vural Gökçaylı’yla ilişkinizi nasıl etkiliyor?

- Acı ve hastalık türü şeyler insanın ilişkisini müthiş güçlendiriyor. Kenetleniyorsunuz. Güç birliği yapıyorsunuz. Birbirinize destek veriyorsunuz. Müthiş bir sınavdan geçiyorsunuz. Bizde öyle oldu. Göğüslerim alınırken bile kendimi dünyanın kraliçesi hissettiysem kocam sayesindedir. Bana hep dünyanın en güzel kadını olduğum hissini verdi...

Doktorunuzu seçerken tereddüt yaşadınız mı?

- Başta yaşadım. Her zaman kontrollerimi yapan doktor, ameliyat konusunda bizi hiç tatmin etmedi...

Neden?

- Yenilikleri takip etmiyor hissine kapıldım. O arada rahmetli Sevgi Gönül durumumu öğreniyor ve Vural’ı arayıp şöyle diyor: "Medica’da Meral Demirel diye bir doktor var, karını mutlaka ona götür." Kalktık gittik, Meral Hanım, dünya güzeli bir kadın. Bir kere son derece bakımlı ve şık. Bu beni çok etkiledi, çünkü benim estetik kaygılarımı anlayacak biri. Gerçi göğsümün tamamını almayı düşündüğünü söyledi, ağlamaya başladım. Ama beni sakinleştirdi: "İnanın bana" dedi, "Göğsünüzün bir kısmını aldığım zaman, aynaya bakınca kendinizi daha kötü hissedeceksiniz. Dümdüz olursa, daha iyi olacak sizin için. Bunun çaresi var, göğüs yapan arkadaşlarımız var. Estetik olarak hiçbir sorun yaşamayacaksınız..." O kadar güven verdi ki, ameliyatımı ona oldum. Sorunsuz bir ameliyattı. Kemoterapi olup olmayacağımı bilmiyorum henüz. En istemediğim şey saçlarımın dökülmesi. Vural bu arada, "Sana dünyanın en güzel peruğunu alacağım merak etme" diyor...

Kemoterapi filmlerdeki gibi bir süreç mi? Çok acılı bir şey mi?

- Hayır değil. Meral Demirel, Süalp Bey’i tavsiye etti, Süalp Tansan. Hiç midem bulanmadan, iki yeni ilaçla 4’er seans kemoterapi yapacağını söyledi. "Metastaz riskini yüzde 5’e indiriyor" dedi. İkinci seanstan sonra saçlar dökülmeye başlıyor. Ama ben saçlarım tamamen dökülmeden, berbere gittim, saçlarımı kısacak kestirdim. Vural da sözünde durdu, gerçekten de bana dünyanın en güzel peruğunu buldu. Ama en büyük moral çöküntüsü kirpiklerim elimde kalınca yaşadım. Bir akşam davete gidiyordum, baktım hepsi elime geldi. Vural yine duruma el koydu, hemen bir makyöz hanım var tanıdığımız, onu çağırdı, davete upuzun takma kirpiklerle gittim.

Bu davetlere gitmekten de vazgeçilmiyor!

- Tabii ki vazgeçilmiyor! Davete gitmek, benim kanser oldum diye hayattan elimi eteğimi çekmediğimin göstergesi. Yenilmiyorum, yılmıyorum. Gündüz kemoterapiye ya da radyoterapiye akşam da davete gidiyorum. Eve kapanıp kalmıyorum. Sosyal yaşantımı ve iş hayatımı aksatmıyorum. En önemlisi ben kendime acımıyorum. Siz kendinize acımayınca, başkaları da size acımıyor. Çünkü en istemeyeceğim şey, ortalıkta bir zavallı gibi dolaşmaktı.

Kemoterapi ve radyoterapiden sonra...

- Üç ayda bir kontrole gittim, iki sene geçti. Ve artık o alınan göğsün yerine bir şey koyma zamanı geldi. Pek çok estetisyenle görüştüm. Hatta bir tanesi çok yakın aile dostumuzdu ama ona da güvenemedim, çünkü sırtımdan adale alıp, bana göğüs yapmak istedi. Yine Meral Demirel imdadıma yetişti: "Sırttan adale alınınca sizin kadar sosyal olmayan hanımlar bile zorlanıyorlar. Mayo bulabilmeniz bile sorun olacak" dedi. Doçent Dr. İsmail Kuran’a gitmeye karar verdim. O hemen karın kasımı kontrol etti, "Karın kaslarınız çok müsait" dedi. Ve karnımdan bir kas çevirerek bana göğüs yaptı. Bu operasyon esnasında karnımı da gerdirdim. Neredeyse, kanser olduğuma sevinecek hale geldim!

Peki diğer göğsünüz...

- Onda da bir kiste rastlandı. Biyopsi oldum, Allah’tan bir şey çıkmadı. Ama hep çıkma ihtimali vardı. Kafamda hep öyle bir şüpheyle yaşamaktansa, onu da aldırmaya karar verdim. İkinci ameliyatı da bir ay önce oldum. Onun yerine de protez taktılar. İki memeyi eşitlediler. Şu anda uçları yok, ama o da yapılacak. Ve ikinci meme operasyonu esnasında boynumu da gerdirdim...

Kanser karşısında prototip bir tavır var mıdır? İnsanlar başkalarından okuyarak, dinleyerek bir şeyler öğrenebilir mi?

- Bence öğrenebilirler. Mesela kontrollerini aksatmayacaksın. Bu kadar insan bunu söylüyorsa, ciddiye alacaksın. Bu bir. İkincisi, mutlaka sağlık sigortası yaptıracaksın. Eğer benim sağlık sigortam olmasa kesinlikle yanmıştık. Bir yerleri, bir şeyleri satmamız gerekirdi. Hissettiklerinizi ise anlatmak kolay değil. Meme kanseri, diğer kanser türleri arasında nispeten hafif olanı, diğerlerinde işin içine ölüm kaygısı da girecek. Allah kimseye göstermesin...

ANNEM DE KANSERDİ

Çevrenizde birbiri ardına yaşanan kanser vakalarını duyduğunuzda ne hissederdiniz?


- "Çok yazık" derdim, "Sen bizi koru Allah’ım" derdim...

Bir gün başınıza böyle bir şey gelebileceği, hiç aklınıza gelir miydi?

- Gelirdi, annem kanserdi. Ben de risk grubunun içindeydim. O yüzden hiç aksatmadan kontrole giderdim. 6 ayda bir ultrason ve elle muayene, senede bir de mamografi...

Bunu kaç senedir hiç ihmal etmeden yaptınız?

- Tam 20 yıldır! İyi ki de bu kadar çok kontrole giden biriymişim. O yüzden erken davranabildik. Üç sene önce bu zamanlar bir göğsümde bir yumru oluştu. Kontroller 3 ayda bire indi ve hemen akabinde, "Göğsü almak lazım" dediler...

Ailenizde anne dışında herhangi birinde var mı?

- Yok hayır. Anneminki oldukça kötü bir türüymüş. Onu ertesi gün hemen ameliyata soktular, ama o kadar çabuk hareket edildi ki, annemin göğsünün tamamı alınmadı ve Allah’a şükür sağlığına kavuştu. Ama annemin yaşı benden daha büyüktü, menopozunu geçirmişti. Meme kanserine menopoz sonrası, geç yaşta yakalanan kadınların çocuklarında kanser olma ihtimali azmış, yüzde 15. Menopoz öncesinde yakalanan kadınların çocuklarında kanser olma ihtimali ise yüzde 85’miş. Ben o 15’i yakaladım. Fibrokistik bir meme yapısına sahibim. Kız kardeşim de öyle. O şu demek: Bir sürü kistiniz oluyor, zaman zaman büyüyorlar zaman zaman küçülüyorlar. Mesela kızkardeşim, ameliyat kapısından döndü. Bir gün eline yumurta büyüklüğünde bir şey geliyor. Tam ameliyata girecekler, doktor geliyor muayene ediyor, yumru kayboluyor...
Yazarın Tüm Yazıları