İlk ne zaman karşılaştınız?
- 5 sene evvel Okan Bayülgen’in programında. Okan, kıza çok yüklenmişti, ben de onu koruyamadım diye kendi kendime sinir olmuştum. Bir tanışıklığım yoktu gerçi ama yine de biraz arka çıkabilirdim.
Niye çıkmadınız?
- Çünkü korktum. Canlı yayında, program sahibine karşı gelmek antipatik oluyor. Bir de sanırım, "Değer mi?" diye tereddüt ettim. Sonra başka bir programda yine bir araya geldik: "Merhaba, merhaba..."
Hiç mi aklınızdan "Keşke, bu kız sevgilim olsa" diye geçirmediniz?
- Yok hayır, çünkü bir sevgilim vardı o sırada. Ben sevgililerine sadık bir adamım. Genellikle yani. Üçüncü karşılaşmamızda ise özgür bir adamdım, telefonunu istedim, gayet çapkınca bir harekette bulundum.
Nasıl bir ilişki hayal ettiniz?
- Gerçeği mi söyleyeyim? Çağla, başta, tamamen erkekçe bir içgüdüyle yaklaştığım bir kadındı. Bir gece, bilemedin birkaç gece görüşürüz, birlikte oluruz diye düşündüm.
Peki sonra?
- Sonra... Tanımaya başladım ve inanamadım.
Nesine inanamadınız?
- Benim tanıdığım Çağla, gazetede haberleri çıkan o ünlü manken kızdan çok farklıydı. Magazin basınından tanıdığım Çağla Şikel’in ne ilişki ne da sadakat kavramıyla uzaktan yakından bir alakası yoktu. Her şeyi son derece yüzeysel yaşayan biri olduğuna iddiaya girebilirdim. Ama işte böyle önyargılarla yaklaştığım bir insan, çok kısa sürede, kilitlenip kaldığım bir kadın haline geldi. Ve kafam karıştı. Hangisi doğruydu? Magazin basınından tanıdığım manken Çağla Şıkel mi? Yoksa, benimle diz dize maç izleyen kız mı?
Tamam, bir ikilem yaşamışsınız ama magazin basınının suçu ne?
- Ama öyle deme. Hepimizi olduğumuzdan farklı gösteriyorlar. Bu bir düzen ve teknik. Söylüyorum işte, ben Çağla’yı kimseyi sevmesi mümkün olmayan, alevere dalavere bir kadın olarak görüyordum. Demek ki, bana satılan manken Çağla Şıkel imajına, ben inanmıştım. Ve karşımda inanılmaz iyi niyetli, hatta saf birini bulunca "N’oluyoruz?" dedim. Ben de öyle toy bir delikanlı değilim. Karşı cinsle 20 senedir ilişkisi olan bir adamım. Önce "Oynuyor bu!" diye düşündüm. Hatta Çağla’ya da, "Sakın ha, benimle uzun uzadıya bir ilişki düşünme çünkü ben böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmiyorum" dedim.
İtiraf edeyim ki, bu anlamada hiçbir kadına Çağla’ya davrandığım kadar kötü davranmadım. Ayrılıyorum, geri dönüyorum, "Hadi tamam birlikteyiz ama hayatı zindan ederim sana" diyorum, müthiş gel-gitler yaşıyorum. Ama sonunda ikna oldum. Ve ona çok ama çok aşık oldum.
Siz, pek çok kadının ilgi alanına giren bir erkeksiniz. Bir "sahibinizin" olması, sizce onları nasıl etkiliyor? Moralleri bozuluyor mudur?
- Çağla ile birlikte olduğum için mutlu olan hayranlarım da var, mutsuz olan da. Mutsuz olanlar için yapabileceğim bir şey yok. İşime aşkla bağlıyım, onlar da işimi yapmamı sağlayan topluluk, onlara saygısızlık yapmam mümkün değil ama bu da benim özel hayatım.
Bir erkeğin başının bağlı olması, kadınlar nezdinde daha az arzulanmasına yol açar mı?
- Zannetmiyorum. Benim evlenip parmağına yüzük takan arkadaşlarım var, onlarla birlikte olmayı talep eden kadın sayısı azalmadı, tam tersine arttı.
Sizin gibi star şarkıcıların, kadınlar açısından çok şanslı oldukları söylenir, doğru mu? Sizinle birlikte olmak için yanıp tutuşan bir sürü kadın mı var?
- Onlar sana değil şöhretine geliyorlar. Şöyle bir avantajı var tabii: Seni elde etmeye çalışan kadın, senin de elde etmek isteyeceğin bir kadınsa, değme keyfine, harika bir gece geçirebilirsin. Ama sevimsiz tarafları da var.
Ne gibi?
- Onlar kafalarında bir Emre Altuğ yaratıyorlar ve ona uymazsanız vay halinize.
Nasıl yani?
- Bir bardayız diyelim, gülüyoruz filan, bin yıldır tanıdığım arkadaşlarım, kendimi yanlarında rahat hissettiğim insanlar. Bir şey anlatırken bir küfür sallıyorum, bunun için de kimseden izin almam gerektiğini düşünmüyorum, birden orada duran kızlardan biri bana dönüyor ve "Hiç yakıştı mı? Lütfen başkası gibi olmaya çalışma, sen Emre Altuğ’sun" diyor. Hoppalaaa. Bir de azarlıyor. Neden? Çünkü kafasında yarattığı Emre Altuğ, efendi biri ve küfretmiyor. Ben nasıl Çağla’nın gerçek halini, kendi kafamda yarattığım haliyle örtüştüremediysem, bu da aynı hesap.
Sizin ilişkinizde ikiniz de arzu nesnesisiniz, hır çıkmıyor mu?
- Bir şekilde dengeliyoruz. Ben ilk başlarda Çağla’nın kıskanç olduğuna inanmamıştım, kıskançmış hakikaten.
Kimi ve neyi kıskanıyor?
- Her şeyi kıskanabilir. Ben de sevdiğim kadını herkesten ve her şeyden kıskanabilirim ama belli etmem. Domuz gibi ketumum bu konuda. Tipik bir Koç burcuyum. Benim bu tavrım onu dengeledi. Bir de tabii, güvenini kötüye kullanmadım.
En çok neleri kıskanıyor? Konserdeki hayran kadınları filan mı...
- Tehlikeli olduğunu düşündüğü bütün kadınları...
Eski sevgilileri?
- Yok, onlarla derdi yok. Geçenlerde yemek yiyorduk, eski sevgilim aradı, konuştum. Sorun yaratmadı. Sadece "Ne istiyormuş?" dedi. E onu da diyecek tabii.
Siz peki?
- Ben onu en çok Las Vegas’ta kıskandım. Orada ben bir hiçtim, kimse benimle ilgilenmiyordu ama yanımda yürüyen kadına bakmayan tek bir erkek yoktu. Aman Allah’ım nasıl baktılar, nasıl baktılar. Ne var ki, yere bakarak yürüyen bir kadın Çağla, bir kere bile bir başka erkekle göz göze bile gelmedi. Bizzat tanığım. Şu cümlenin karşılığını bana ilk defa Çağla yaşattı: "Gözü benden başka hiç kimseyi görmüyor." Gerçekten de öyle, bunu bana gösterdi, yaşattı, yaşatıyor.
Sizin dünyanızda ilişkiler, ne kadar derin yaşanabiliyor?
- Başkalarını bilemem, biz gayet derin yaşıyoruz.
Gece bir yere çıkıyorsunuz, bir süre sonra Çağla evine gidiyor, "Gitme, bu akşam bende kal" gibi hissetmez mi insan?
- Hissetmez olur muyum? Hissediyorum. Allah’tan o durumlarda başvurulan birtakım yöntemler var. Acil durum manevraları. Ama her gece kalamamasının da bir güzelliği var. Bir kere çok romantik.
İyi de insan aşık olduğu biriyle aynı evde olmak istemez mi? Birlikte uyanmak filan...
- İster. Söylüyorum o tip durumlar için bazı acil önlem paketi ve taktileri var. Bana da tuhaf geliyordu başta, üstelik ben 21 yaşımdan beri bütün sevgililerimle aynı evde yaşamış bir adamım. Neredeyse, ayrı evlerde yaşanan ilk ilişkim diyebilirim. Ama bunun da şöyle bir sonucu oluyor: Sürekli özlüyorum Çağla’yı, bu da hoşuma gidiyor.
Ya "Bir sürü kadın var beni arzulayan ve ben onları kaçırıyorum..." hissi?
- Çok şükür, bunu hissetmeyecek doygunluğa ulaştım. Zaten bunun sonu yok. Hakikaten yok.
Peki "Onunla da yatayım, bununla da, şununla da" gibi bir döneminiz oldu mu?
- Oldu. Özellikle de ilişkiler bittikten sonra. Hem kendimden hem karşımdakinden hem de ilişkiden intikam alır gibi.
Sıradışı bir güzellik de sonunda alışkanlık haline gelebilir mi? İnsan mesela, zamanla Türkiye’nin en güzel bacaklarından birine sahip bir kadınla birlikte olduğunu unutabilir mi?
- Unutabilir ama hálá Çağla’nın bacakları benim için çok özel. Ama bambaşka duygularla başladığım ilişkilerde, yanından nasıl kaçacağımı bilemediğim çok güzel kadınlar olmuştu. Bu tabii, iki tarafın da o aşkı nasıl yaşadığıyla ilgili. Bunun seks fantezileriyle aşılabileceğini filan da zannetmiyorum. Onun yeteceği düşünülür. Ama hayır, bu iş sadece seksten ibaret değil. İki tarafın birbirine gösterdiği önem, saygı, ilişkinin yıpratılmaması, karşı tarafa gösterilen anlayış, empati, bunlar aşındığı zaman, gözünüz o olağanüstü bacakları filan da görmüyor.
Şans mı Çağla ile birlikte olmak?
- Evet, büyük şans. Çünkü çok eğlenceli bir kadın. Çünkü çok güzel bir kadın. Çünkü çok iyi niyetli bir kadın. Çünkü benim çevreme çok uyum sağlamış bir kadın. Ve tenine dokunmaya kıyamadığım bir kadın. Daha ne olsun?
Evde geçen hayatınızdan bir kare...
- Bahçemiz var. Mangal takılıyoruz. Arkadaşlarımız oluyor. Yüzüyoruz. Eğleniyoruz, gülüyoruz. Herkes gibiyiz.
Ne kadar şefkatlidir, siz ne kadar şefkatlisiniz?
- Çoook. Aramızda özel bir dil var. Ben onu "Düdük" diye çağırırım, aşkım canım cicim yerine, böyle diyorum: "Düdüüük?" O da "Efendiiiiim" diye cevap verir. İşte bu, en doğal halimiz. Birbirimize karşı son derece şefkatliyiz...
MAGAZİN BASINI HAYATIMIZI YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞIYORNeden şikayetçisiniz magazin basınından?
- Çünkü magazin basını özel hayatımı yönlendirmeye çalışıyor. Bir sürü ünlü insana da aynı şeyi yapıyor. Biriyle mi berabersin, ilk önce senin o kadınla birlikte olduğunu ispat ediyorlar. Fotoğrafını basıyorlar, belgeliyorlar. Sonra iki kola ayrılıyorlar. Bir kol, "Bu hafta ayrıldılar" veya "Ayrılmalılar" haberleri yapıyor, ya sen aldatmış oluyorsun ya da sevgilin. Diğer kol da, "Evleniyorlar" haberi yapıyor. Çünkü esas olarak, normal seyrinde yürüyen bir ilişkiyi tasvip etmiyorlar. Orada haber yok. Çok iyiler, çok mutlular. Eee? Bir şey olması gerekiyor. Eski sevgilimi çağırmış olmam gerekiyor, Çağla bizi basacak, bas bas bağıracak, işte bu haber. Ve uyduruyorlar.
Mesela bu yaz, "Emre’den Çağla’ya sürpriz evlenme teklifi" diye bir haber vardı. Güya sürpriz bir evlenme teklifinde bulunacakmışım. İyi de akıl var mantık var, Çağla ile paylaşmadığım şeyi, neden bir gazeteciyle paylaşayım?
Siz peki ne yapıyorsunuz?
- Hiçbir şey. Hayatına müdahale edilmesini ve olmadığın bir insan gibi gösterilmeyi kabul edeceksin. Ama ben edemiyorum. Ve bu beni her seferinde üzüyor. Mesela benim Çağla ile ilk kez görüntülenme hadisem var. Bir komedi. Güya ben, "Bu fotoğrafı basarsanız, kariyerim mahvolur!" demişim. Demedim. Ama "Bu fotoğrafı basma, sabahın 4’ü, ben alkollüyüm, gözlerim kan çanağı gibi, sen de gizlice bu kulübe girdin, haince bir şey yaptın" dedim. Ama gerçekte ne söylediğinin hiç önemi yok. Onlar istediği şeyi yazıyorlar, bir de paslaşıyorlar. Ertesi gün 8 gazetede aynı fotoğraf ve aynı laf vardı: "Bu fotoğrafı basarsanız, kariyerim mahvolur!" Acı olan da şu: Kendimle ilgili bir yalan haber görüyorum, küfür ediyorum ama yanındaki habere inanıyorum. E o zaman demektir ki, bir sürü insan da benimle ilgili okuduğu şeylere inanıyor...
KUTU HAMİŞİ: Okuduğunuz gibi bu açıklamalardan magazinci arkadaşlarımıza söz hakkı doğuyor. Onlarla ünlülerin magazincilerle ilişkileri üzerine bir röportaj yapmak isterim. Mutlaka onların da söyleyecekleri vardır...