Paylaş
Aylin Nazlı Aka’nın söylediği bir laf idi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Şahin, “Ayşe Arman’ın, milletvekiliyle röportajında, ‘gazeteci objektifliği ve tarafsızlığı’ndan ne kadar uzaklaştığını üzülerek gördüm. Bir gazetecinin ‘N’apacağız? Pes mi edeceğiz?’ gibi kendini son derece taraflı hale getiren sorular sorması mümkün değildir” diye tweet atmış.
PES Mİ EDECEĞİZ TARTIŞMASI
Şimdi bakın, Aylin Nazlı Aka demiş ki...
“Bu ülkenin kadınları, sistematik hale gelen kadın cinayetlerini görmeli. 4+4+4 eğitim sistemiyle, kız çocuklarının okullaşma oranının % 10 düştüğünü görmeli. Kadın üzerinde baskı kuran bir yaşam biçimi dayatıldığını görmeli. Kadının birey olarak görülmediğini, aile içinde eritilmeye çalışıldığını görmeli. Şiddet, taciz, tecavüz, ensest sorunlarının kadını ‘eşya’ gibi gören anlayıştan beslendiğini görmeli.”
Ben de “Napacağız peki? Pes mi edeceğiz?” demişim...
O da, “Olur mu öyle şey! Kadın, mücadelenin adıdır. Kadın değişimin, dönüşümün adıdır. Bu gidişe ‘dur’ diyecek olan da biz kadınlarız! Ben, mücadeleme ödün vermeden devam edeceğim. Üstelik giderek çoğalıyoruz. Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz!” diye yanıt vermiş.
Eee ne var bunda?..
Kadın cinayetlerinden şikâyetçi değil mi Fatma Şahin?
Kadınların dünya kadar sorunu olduğundan habersiz mi?
Bizzat kendisiyle somut birtakım durumlarda temasımız oldu, o da olumlu anlamda müdahale etti.
O zaman o sorunlar vardı da, şimdi mi ortadan kalktı?
SORMAK İSTEDİĞİM SORULAR VAR
Asıl ben üzüldüm!
Fatma Şahin’i defalarca bu sütunda övdüm.
Yürekten katıldığım bütün icraatlarında -bırakın gazeteci olmayı- bu ülkede yaşayan bir kadın olarak, ona teşekkür ettim, “İyi ki varsınız!” dedim, “Helal olsun size!” dedim.
Bunu telefonda da kendisine ilettim.
Her konuşmamızda da, minik, sıcak bir telefon konuşmasının benim için yeterli olmadığını, kendisiyle dört başı mamur bir röportaj yapmak istediğimi söyledim.
Gerçekten de, Fatma Şahin’in icraatlarında desteklediğim bir sürü şey var, ama kafamın karışık olduğu konular da var.
Var yani...
N’apim, doğrusu bu...
‘Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan’ken, “kadın” sözcüğünün yok olup gitmesi bile, kafamı meşgul eden şeylerden biri.
Tonla daha böyle mesele var.
Bu sorularımın cevaplarını da yüz yüze konuşarak alabileceğimi düşünüyorum.
Bugüne kadar fırsat olmadı.
“Geçiştirdi” demek istemiyorum.
Çok yoğun olduğunu biliyorum, kim bilir belki tarzım da hoşuma gitmiyordur, onu da bilemem...
BU BİR AÇIK RÖPORTAJ ÇAĞRISIDIR
Ama arkadaşlar, ben de taş değilim.
Bir insanın, bakan bile olsa icraatlarını, beyanatlarını desteklediğiniz gibi, desteklemeyebilirsiniz de...
Çanakkale Savaşı’ndan söz ederken Atatürk adını anmamak, onun rolünü inkâr etmek, yok saymaya kalkmak olmaz!
Bu, her şeyden evvel “ayıp”tır.
Ben de bu konuda evet hassasım.
Bu ülkenin gerçeğinin, tarihinin tersyüz edilmesine karşıyım.
Bundan daha doğal ne olabilir?
Türkiye’de kadınların durumu konusunda da Aylin Nazlı Aka gibi düşünüyorum.
Ama bu, Fatma Şahin haklı olduğunda ona hak vermeme de engel değil.
Çanakkale Savaşı konusunda ona katılmıyorum, kendisine bir kere daha buradan açık çağrıda bulunuyorum, röportaj yapalım, her şeyi konuşalım...
SİZDEN GELENLER
MUSTAFA KEMAL BAŞKOMUTAN DEĞİLDİ
Aylin Nazlı Aka bilmiyor, Çanakkale’de başkomutan Mustafa Kemal değildi, bir Alman generali olan Von Sanders Paşa’ydı. Kamer Genç ve Aka da haklı. Ama haklılığını anlatırken, verdiğin bilgi de doğru olmalı. “Onlar Atatürk’ü siliyor” diye, sen de tarihi değiştirip abartmamalısın. Bir politikacı -kanaat önderi ya da bilimadamı- bir şey dediğinde, dediğini sahiden bilmeli... (Necdet A.)
Doğru söylüyorsunuz ama doğru söylerken, haksız duruma düşüyorsunuz! Atatürk’ün Anafartalar Grubu Komutanı olması, o savaşta gösterdiği başarıyı yok saymaya yeter mi? Dahası, o savaştaki üstün başarısı, sizce abartı mı?
KADINLARDAN KORKUYORLAR
Kürtajımız, saç rengimiz, ruj rengimiz, kıyafetlerimiz, içkimiz, evlenmemiz, çocuk yapmamız... Her şeyimiz, AKP’nin istekleri doğrultusunda değişiyor, değiştiriliyor.
Madem biz sarı saçlı, kırmızı rujlu kadınlar bu kadar tehlikeliyiz, bu kadar “yasaklanması” gerekeniz, o zaman bizden oy istemediklerini de beyan etsinler bakalım.
Bizim oylarımıza ihtiyaçları olmadığını da duyursunlar!
Bizi gerçekten “öteki” olarak gördüklerini açık açık itiraf etsinler. Bizden korktuklarını, hoşlanmadıklarını, eşitliğimizi sindiremediklerini, bizi görmek istedikleri tek yerin dört duvar arası olduğunu... En azından “Dürüstler, cesaretliler!” deriz. (Elçin A.)
Haklısınız. Ama Aylin Nazlı Aka’nın dediği gibi: “Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz!” Devam yani...
ÇAĞDAŞ VE LAİK GÜNLER DİLERİM!
Size kocaman bir “Pes!” diyorum. “Otomatik muhalif” olmak uğruna, bir kadın olarak Fatma Şahin’e edilen lafın savunucusu oldunuz ya, hakikaten “pes!” Gözünüz dönmüş artık sizin. Size çağdaş ve laik günler diliyorum! (Taner O.)
Taner Bey, Bülent Arınç, Aylin Nazlı Aka’ya “cinsel organ muhabbeti” yaparken nerelerdeydiniz? Yurtdışına gezilere mi gitmiştiniz! Sizin yaptığınız eleştiri değil partizanlık. Ayrıca Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndaki rolünü yok saydığınız için, ben de size “Pes!” diyorum.
ADINI ANMAMAK KASITLI
Çanakkale Savaşı’ndan bahsederken Mustafa Kemal Atatürk ismini anmamak, kasıtlı bir davranıştır. Aynı zamanda Türk milletinin gözünün içine baka baka yalan söylemektir. Ne yazık ki, son yıllarda böylesi şeyler gitgide şiddeti arttırılarak yapılmaktadır. Bunu yapanların bir yere varabileceğini kesinlikle düşünmüyorum. Onlar ancak kendini ve kendi gibileri kandırabilirler. Aslında söylediklerine, kendileri de inanmıyorlar. Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizin ve Türk milletinin üzerine doğan güneştir. Bunu kimse balçıkla sıvayamaz. (Seyfettin U.)
Ben de sizin gibi düşünüyorum. Ama o zaman, taraflı bir gazeteci olmakla suçlanıyorum.
Paylaş