Ben de onun üzüntüsüne biraz yardımcı olabilmek için ve zaman zaman gazetelerin bu tür işlere yaradığını bildiğim için Malibu'yu görenlerin, bulanların, Allah rızası için Sezen'i aramalarını öneren bir yazı yazdım.
Önce birtakım boş ya da kendince dalga geçtiklerini zanneden tiplerin, asılsız ihbarları geldi.
Kadıncağız daha da kötü oldu.
Çünkü her seferinde umutlanıyordu.
Koşturup söylenen adreslere gidiyordu, eli boş dönüyordu.
Tam kendisini köpeğinin kaybolduğuna gerçekten inandıracakken...
İnanmayacaksınız ama...
Urfa'dan bir ihbar geldi ve gerçek çıktı.
Meğer birileri Malibu'yu almış, orada bir çiftliğe satmıştı.
Fotoğrafını görenler de onu tanımıştı.
Ve Sezen köpeğine kavuştu.
Yani demek istiyorum ki, işler yolunda giderse, eğrisi doğrusuna denk düşerse, bu tür yazılar işe yarıyor...
*
Zaman zaman ‘‘herif’’ diye çağırdığı zaman zaman ‘‘çocuğum’’ dediği köpeğinin kaybolduğunu anlatırken Kutup'un ne kadar üzgün olduğunu görmemek mümkün değil.
Ve ben buna dayanamam.
Çünkü Kutup benim için arkadaştan da öte.
Sadece işimi değil, her şeyimi paylaştığım biri.
Bütün kahırları ve keyifleri birlikte yaşadığım biri.
Beceremedim ama söylemek istediğim şu, onun yaşadığı üzüntü aslında benim de üzüntüm.
Üstelik ben hayal bile edemiyorum kedimin kaybolmasını...
Biliyorum insana ne kadar koyacağını...
O yüzden bu yazıyı sadece yayınlamıyorum, okuyan herkesten ilgilenmesini, Tango'nun bulunması için gayret sarf edilmesini rica ediyorum.
Hadi hep birlikte bulalım şu yaramaz Tango'yu!
*
Aşağıdaki Tango yazısını Kutup yazdı.
Bunca yıldır birlikte çalışıyoruz, ben hálá fotoğraf çekmeyi öğrenemedim.
Ama Kutup, bu yazı işini kıvırdı.
Okuyunca hak vereceksiniz...
*
Tango, 4 yaşında Retriever cinsi dünya tatlısı bir köpek. Onu kızım Ecem'e almıştım. Çengelköy'de yalnız yaşıyordum o zamanlar, Ecem haftasonları bana gelip onu sevecekti. İyi mi etmiştim bir köpek almakla sanki? Hayatım altüst olmuştu. Sakin sakin yaşarken, bu oğlan hayatıma bir girmiş, pir girmişti.
Önce güzelim bahçemi yedi! Ortancaları yerken, kötü yakalandı ve dayak yedi! Böylece ortancalar kısmen kurtuldu. Güller de, dikenli olduğu için hayatta kalabilmişti. Ama o zavallı mazılar? Yatay çalışan bir giyotinle kesilmiş gibiydiler. Çam ağacının yere yakın dalları da gitmişti. Evin içi de dandiniydi. Halının uçları tırtıklanmıştı. Terlikler toptan kayıptı!
Ama her şeye rağmen Tango (özellikle de uyurken!) çok tatlıydı...
Tamam, bahçe sürekli kazıldığı için bombalanmış bir araziye dönmüştü ama biz birbirimize fena halde bağlanmaya başlamıştık. Bir gün olsun onu vermeyi düşünmedim. Zaten az olan gece hayatım, sayesinde sıfır oldu. ‘‘Evde bekleyen var’’ deyip gün batımından sonra hemen eve dönüyordum. Çünkü oğlum beni beklerdi, ben bir babaydım, gitmem gerekirdi!
Üç yıl sonra evden çıkmam gerekti. Ama bir dakika! Benim artık başka bir sorumluluğum daha vardı, herhangi bir ev olmazdı, Tango'ya uygun bir ev bulmak icap ederdi. Evet, yine bahçeli. Aylarca ev aradım ve sonunda normal apartman katı dairelerinden yüzde 50 daha fazla kira vererek Anadoluhisarı'nda bahçeli bir ev buldum. Kocaman bir daire. Koştur koştur bitmez. Tam bizimkine göre. Yalnız bir sorun vardı, bahçenin sokağa açılan kapısı çok kullanılıyordu ve oğlanın kaçma ihtimali yükseliyordu. Bir kulübe alındı ve Tango bağlandı. Ama içime sinmedi. Koskoca bahçede niye serbest dolaşmasın? Çözdüm. Çok mutlu görünüyordu bahçede. Ama kapısı kontrol edilmediği için habire kaçmaya başladı. Önceleri panik haline peşinden koştum. Yakaladım ve bağladım birkaç kez. Ama hep çözdüm. Kıyamadım bağlı kalmasına...
Önceleri kapı önünde minik turlarla yetindi. Sonra daha uzaklara gitti. Komşuların ‘‘Yazık olacak, ya çalacaklar ya da araba çarpacak!’’ endişeleri eşliğinde Tango'yu bütün mahalle tanıdı ve sevdi. Özellikle de çocuklar. Zil sesini tanıyan Tango, teneffüslerde soluğu okulun bahçesinde alıyordu. Çocuklar ona bayılıyordu. O gün kapalı kalmışsa, okul çıkışında çocuklar onu ziyarete geliyordu.
Bu arada bir de sevgilisi oldu Tango'nun! Komşunun köpeği Tarçın. Mahalleli dört gözle ‘‘Bir an önce yavruları olsun’’ diye beklerken....
Korkulan şey başımıza geldi...
Zamparalığa gitmişken kaybolmuş olabilir, çok uzaklara gitmiş dönemiyor olabilir. Ya da sahipsiz diye alıkonulmuş, çalınmış olabilir. Ama oğlum kayıp. Durum bu. Fotoğraflı ilanlar hazırlayıp, çevredeki okullara, muhtarlıklara, veteriner kliniklerine, seyyar satıcılara, hayvan barınaklarına, birçok eve, hurdacılara dağıttık. Geceleri fenerle gidebileceği her yere baktık. Mezarlık dahil. Ama yok. Sonra ihbarlar gelmeye başladı. Meğer onlar da başka ‘‘kaçak’’lardı. Yine de umudumuzu yitirmedik...
Ben insanlardan kolay kolay bir şey isteyebilen biri değilim ama oğlumu görenlerin 0542 413 21 65 ya da 0216 462 12 91'e haber vermelerini rica ediyorum. (Kutup Dalgakıran)