Erkek olduğumu anlayan adamların yüzde 40’ı kaçıyor, yüzde 60’ı flörte devam ediyor

Andrej Pejic geldi...Bütün planlarım altüst oldu!

Haberin Devamı

Bugün size Kuzey Kutbu’nu anlatacaktım.
Gazetecilik hırsım ağır bastı, Andrej gibi dünya çapında hadise yaratan bir modeli karşımda bulunca, Kuzey Kutbu macerasını, affınıza sığınarak bir hafta kaydırdım.
Bu girizgahtan sonra, lütfen Cem Talu’nun çektiği şu fotoğraflara bir bakın...
Hangi insan evladı, bu gördüğünüz muhteşem kadının aslında erkek olduğuna inanır?
Andrej Pejic, Jean Paul Gautier, Galliano ve Marc Jacobs defilelerinde parlayıverdi.
Bütün dünyanın gözü, bu erkek-kadına dikildi.
Her şeyi doğal. Hiçbir tarafı şişirilmiş değil. Hiçbir tarafından iğne, botoks, dolgu yok. Kendini o kadar kadın hissediyor ki, neredeyse hiçbir açığı yok. Penisi dışında! Çok da espritüel. Victoria’s Secret modellik teklif ederse, ondan da vazgeçebileceğini söylüyor!
Andrej Pejic, Jean Paul Gaultier’nin Haute Couture İlkbahar-Yaz 2011 Kadın defilesine ‘erkek gelin” olarak konuk oldu. Marc Jacobs’ın reklamlarında yer verdiği models.com’un ‘En İyi 50 Erkek Model’ listesine girdi. Aynı zamanda dünyanının en seksi 100 kadını arasında!
Ne var ki bu başarı da, gökten zembille inmiş değil. Çünkü o doğduğunda ülkesinde savaş vardı, annesi ve abisiyle Avustralya’ya iltica etti. Ve orada 17 yaşında McDonald’s’ta cheeseburger satarken, bir model avcısı tarafından, keşfedildi...
‘Forum Fashion Week’ kapsamında Türkiye’ye geldi, bu kadar güzel bir kadını bulmuşken ben de erkek olayım dedim...

AYŞE ARMAN RÖPORTAJI ERKEK KIYAFETİYLE YAPTI  - FOTOGALERİ

Haberin Devamı

Siz nesiniz? Kadın mısınız? Erkek mi?/images/100/0x0/55ea2e36f018fbb8f86ffc30
- Ne kadın ne erkek. İki cinsiyet arasında bir yerdeyim. Ya da aynı anda ikisiyim. Podyumda bazen biri, bazen diğeri. Ama şu anda kadınım. Hem de çok kadın...

Böyle yuvarlak lafları anlamıyorum. Trans mısınız? Gay mi? Biseksüel mi? Hiçbiri mi? Hepsi mi!
- Kendimi, ‘transgender’ olarak tanımlıyorum. Yani biyolojik kimliğimi reddediyorum, kendimi kadın gibi hissediyorum. Ama söz konusu cinsel tercihse, sınırlara, kalıplara, kurallara, kategorilere inanmıyorum. Aşkın cinsiyeti yok, sınırları da...

Haberin Devamı

Gündelik hayatınızda nasıl yaşıyorsunuz?
- Bu kadar havalı elbiseler giymiyorum ama kadınsıyım. Bazen de saçlarımı arkaya topluyorum ve daha erkeksi olmayı tercih ediyorum. Ama beyzbol şapkası takmam, öyle salaş, bol şeyler de giymem. Hep bir dişilik olacak.

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kadın gibi mi?
- Çok zorladın beni. Diyorum ya, ruhum kadın. Ama bir penisim var!

Bu, insanın içinde fırtınalar yaratmaz mı?
- Yaratmaz olur mu? Ama fiziksel açıdan maskülen olmadığım için, bedenimle barışığım. En azından büyük bir kısmıyla!

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Kolay değildi. Fonda savaş var, yokluk var, bombalar var, mülteci kampı var. Dünyanın başka bir yerinde, daha güvenli bir yerinde, çocuklarını büyütmek isteyen bekar bir anne var. Annem Sırp, babam Hırvat. Savaştan sonra boşanıyorlar. Bütün sorumluluk annemde. İltica etmek için ABD’ye, Kanada’ya, Avustralya’ya başvuruyor. Kabul Avustralya’dan geliyor. 9 yaşında Melbourn’a taşındık.

Haberin Devamı

ABİM BENİM TAM TERSİM ULTRA ERKEKSİ

Kim kim?
- Annem, anneannem, abim ve ben. Kendimi bildim bileli, Barbie bebeklerle oynayan bir çocuktum. Küçükken, sempatik bir görüntü bu. Mesele şu: Büyüdükçe erkekleşeceğinizi zannediyorlar. Büyük yanılgı! 9’dan 14’e kadar, ‘erkek’ gibi olmaya çalıştım. Öyle takıldım filan. Ama olmadı. Sonra bir gün dedim ki, “Amaaan, kim ne derse desin, ben kendim gibi olacağım. Hissettiğim gibi yaşayacağım.” Şu anda 21 yaşındayım ve kendimi bulduğumu düşünüyorum.

O kadar güzel bir erkeksiniz ki... Çocukluğunuzda erkeklerin dünyasında hiç problem yaşamadınız mı?
- Yok hayır. Çok şanslıydım, öyle taciz hikâyeleri yaşamadım. Problemim daha çok kendimleydi.

Haberin Devamı

Bizim kültürümüzde, kız çocuk arzulayan aileler, çocuk erkek olduğunda, onu kız gibi giydirirler, yetiştirirler... Sizin ailede de benzer şeyler yaşandı mı?
- Bunları kendi kendime yaptım! Annemin kıyafetlerini giymeye bayılırdım. Doğum günlerinde, kız oyuncağı alması için anneme yalvarırdım. Ne var ki, evde bir çocuk daha vardı: Abim. Benden iki yaş büyük, o da tam tersimdi. Hâlâ öyledir. Ultra erkeksi.

Abiniz sizden utanıyor mu?
- Yok canım. Bir dönem çatıştık ama artık çok iyi aramız. Utanacak neyim var? Aksine beni destekliyor, koruyor ve benimle gurur duyuyor.

Babanız peki?
- O yok. Üç sene önce gördüm ama hepsi o kadar. Aramızda hiç baba-çocuk ilişkisi olmadı.

Haberin Devamı

Anne ne iş yapıyor?
- Avukattı. Ama savaş sırasında ve sonrasında hayatta kalabilmek için bir sürü küçük iş yaptı. Makyaj malzemesi sattı, güzellik uzmanı, kasiyer oldu. Avustralya’da tekrar eğitim aldı, şimdi öğretmenlik yapıyor...
/images/100/0x0/55ea2e36f018fbb8f86ffc32

Bu durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şans mı, şanssızlık mı?
- İçinden çıktığım şartları düşününce... İnanılmaz şanslıyım! İşçi sınıfından geliyorum. Son derece zor şartlarda yaşıyordum. Her açıdan bir sıçrama yaşadım. Şanssız olduğumu söylemek nankörlük olur...

Kendi gerçeğinizin ne zaman farkına vardınız?
- Her zaman bir tuhaflık olduğunu biliyordum. 2 yaşında annemin eteğini giydiğimi hatırlıyorum. Hiçbir zaman diğer erkek çocukları gibi değildim. Ama kendimi gay gibi de hissetmedim. Bu daha farklı bir şey.

Bir sürü insan basbayağı gay olduğunuzu, bütün bu ‘gizem’in bir pazarlama stratejisi olduğunu söylüyor. Aslında milyonlarca gay’den farkınız yokmuş...
- Dediğim gibi, ‘transgender’ sözü durumumu tanımlıyor. İnsanların ne düşündüğüyle de çok ilgili değilim.

Peki hiçbir kadına aşık oldunuz mu?
- Daha bir erkeğe aşık olup olmadığımı bile bilmiyorum. O kadar güçlü bir şey hiç yaşamadım. Çok isterim. 21’im henüz.

14 YAŞIMDA SAÇLARIMA RÖFLE YAPTIRDIM

Ergenlik döneminizi nasıl geçirdiniz?
- Zor. Bir an geliyor, aile, toplum seni zorlamaya başlıyor: “Artık erkek olmalısın!” diye. Aynen öyle oldu. Sessizleştim. İçime kapandım. Denedim. Ama olmadı. 14’ te de, “Yeter artık!” dedim. Saçlarıma röfle yaptım, skinny jeanler giydim. Annem önce çok korktu. Başıma kötü şeyler geleceğini düşündü. Çok modern bir kadın olduğu da söylenemez. Ama bu öyle bir şey ki, söz konusu çocuğun olduğu ve onun canından çok sevdiğin için, her ne şart altında olursa olsun ondan vazgeçemiyorsun, her haliyle onu kabul ediyorsun.

Peki dünya çapında meşhur bir model olma hayalleriniz var mıydı?
- Hiç yoktu! Annem, daha iyi bir hayat yaşamamızın tek yolunun okul olduğunu kanımıza işledi. Çünkü birilerinden kalan bir şey yoktu. Para da yoktu. Eğitim alacaksın, doktor, mühendis ya da avukat olacaksın. Derslerim de iyiydi. Öyle dans, tiyatro, sanat lükstü benim için. Hep ikincil şeyler. Normal şartlarda, hukuk okuyup avukat olacaktım. Ünlü olmak umurumda bile değildi. Sadece kendim olabilmek istiyordum. Ama işte, kader ağlarını ördü, McDonald’s’ta çalışırken bir model avcısı tarafından keşfedildim...

 Kaç yaşında oluyor bu?
- 17.

O zaman da çok güzel bir kadın gibi miydiniz?
- Evet. Hayatımın hiçbir döneminde görüntüm problem olmadı. Hep dişiydim.

Peki sizi çok çekici bulan bir erkek, aslında bir erkek olduğunuzu keşfettiğinde ne oluyor?
- (Gülüyor) Şoke oluyorlar! Dalga geçtiğimi sanıyorlar! Bir süre durumu algılayamıyorlar, inanamıyorlar. Sonra... Sonra boş veriyorlar. Yüzde 60’ı flört etmeye devam ediyor, içki ısmarlıyor. Yüzde 40’ıysa korkup kaçıyor!

KİMSENİN ZAAFINI KÖTÜYE KULLANMADIM

 İlginçmiş...
- Evet, beni ilginç buluyorlar. Uzun uzun inceliyorlar. Durup düşünüyorlar. Hayret ediyorlar. Ama çok seksüel bir tip değilim. Kimsenin zaaflarını kötüye kullanmadım.

Nasıl yani?/images/100/0x0/55ea2e36f018fbb8f86ffc34
- Bana zaafı olan insanların zaaflarından yararlanmadım! En fazla içki ısmarlamalarına izin vermişimdir. Romantik bir tipim.

İnsanların sizin durumunuzla, cinsel tercihinizle, görüntünüzle ilgili kafalarının karışık olması ve sürekli soru sorması tuhaf geliyor mu?
- Yok hayır alıştım. Biz böyleyiz. İnsanları kategorize etmeye çalışıyoruz. Biraz ezber bozuyorum, “Ne şimdi bu? Kadın mı, erkek mi? Onu hangi kutuya sokmamız gerekiyor?” dedirtiyorum. Kariyerimi de, biraz bu gizemin üzerine kurdum. Tabii ki durumu biraz daha gizemli hale getirmeye çalışıyorum. Ve net cevaplar vermekten kaçınıyorum.

Şu keşfedilme hikâyenize dönelim. McDonald’s’tasınız...
- Evet biri geldi, “cheeseburger istiyorum” dedi. Tam paranın üzerini verecekken, beni baştan aşağı süzdüğünü fark ettim. Yine aynı şey, bir şaşkınlık, kız mıyım, erkek miyim karar veremedi, diye düşünürken birden kartını uzattı: “Modellik yapmayı düşünürseniz beni arayın!” Önce ciddiye almadım, birileri dalga geçiyor sandım. Ama sonra internete girip, karttaki web sitesine baktım. Doğruydu. Aradım, gittim, görüştüm. Çok heyecanlandılar. Onlara en çok parayı kazandıran kadın modele benziyormuşum. 17 yaşında onlarla çalışmaya başladım. Önce Avustralya’daki dergilere kapak oldum, 18’imde beni Avrupa’ya yolladılar.

Eğitim?
- Ne yazık ki yarım kaldı. Belki bir gün devam ederim.

Hem kadın hem erkek gibi olmak ne kadar zor bir şey? O rolden o role girebilmek... Ve bu, bir rol mü?
- Normal hayatımda tek bir kimliğim var, kadınım. Rolden role girmiyorum. Modellik yaparken giriyorum.


İSTANBUL’DA YAŞAMAK İSTERİM ANNEM BANA HEP BURAYI ANLATIRDI

Sizi gören herkes şaşırıyor. Şaşırtmak, sizi eğlendiriyor mu?
- Çoook. Ama ben da aslında, herkes gibi gayet normal biriyim. Sadece yanlış bedende doğmuşum!

Haklısınız. İnsan size bakınca, “O erkekse, ben neyim?” diyor.
- Espri anlayışına sahip kadınlar hep böyle söylüyor, beni güldürüyor.

Victoria’s Secret’ten teklif gelse, gerçekten cinsiyet değiştirir misiniz?
- Kim değiştirmez ki! Dalga geçiyorum, tabii ki isterim Victoria’s Secret’a modellik yapmak ama sadece bunun için gidip ameliyat olacak halim yok.

Her ne kadar şahane görünseniz de, kadın ve erkek bedeni farklı. Bikini giydiğinizde, belinizden, bacaklarınızdan, kalçanızdan, cinsiyetinizin gerçekte erkek olduğu anlaşılmıyor mu?
- Zannetmiyorum. Girintilerim çıkıntılarım çok yok ama maskülen değilim. Benimki tam model bedeni. Bir sürü kadınınki de benimki gibi.

Nastassja Kinski’nin bir yılanlı pozu var, siz de aynısından çektirmişsiniz. Valla, siz daha kadın duruyorsunuz!
- (Gülüyor) Bir özelliğim de bedenimin çok ‘masum’ olması. Seksi değil. Tasarımcılar ve fotoğrafçılar bunu da ilginç buluyor. Doğal, masum, bakir... Melek gibi... Meleklerin de cinsiyeti yoktur... Ben de öyleyim...

Desenize markanızı bunlar üzerine kurduysanız, hiçbir zaman ortalıkta erkek arkadaşınızla dolaşamayacaksınız, öpüşüp koklaşamayacaksınız! Hep aseksüel kalmanız gerekecek...
- Evet, haklısınız. Bu da imajımın bir parçası.

VAKTİM OLMADIĞI İÇİN ERKEK ARKADAŞIM DA YOK/images/100/0x0/55ea2e36f018fbb8f86ffc36

Peki Kurkova’yla öpüşme kareniz?
- O, masum, küçük bir öpücüktü. Onda ne var? Masum insanların, masum olmayan şeyler yapması ilginçtir. Hepimizi heyecanlandırır...

O zaman siz, cinsiyetinizi değiştirmeyeceksiniz...
- Hiçbir şey için kesin konuşamam. Şu anda istemiyorum. Bedenimi seviyorum. Mutluyum. İleride neler olur bilemem.

Modellikten sonra ne yapmayı, hangi ülkede yaşamayı düşünüyorsunuz?
- Avrupa’da yaşamak isterim. Belki de burada, İstanbul’da. Neden olmasın? Annem bana hep İstanbul’u anlatırdı. 1990’ların başında gelmiş ve çok etkilenmiş. Modellikten sonrası için bir sürü şey geçiyor aklımdan. Üniversiteye devam etmek istiyorum. Sonra bir köyde ev almak istiyorum, tavuk filan yetiştirmek. Sakin, huzurlu bir hayat...

 En çok nerenize bakıyorlar?
- Yüzüme ve bacaklarıma!

Sizce, siz kadın olacaktınız da, yanlışlıkla mı erkek oldunuz? Son anda...
- (Gülüyor) Annem de öyle söylüyor!

Hem kadınların hem erkeklerin arzu nesnesi olmak nasıl bir şey?
- Şahane!

Bu ülkede, “Yanlış bedene doğdum ben aslında kadınım” diyen erkekler hâlâ bu yüzden öldürülüyor...
- Biliyorum. Bir sürü ülkede öyle. Dediğim gibi, ben çok çok şanslıyım. İyi okullara gittim. Çevremdeki insanlar, tercihlerime saygı duydu. Bir de kimse bu güzel yüzü dağıtmak istemedi!

Sevgili? Erkek arkadaş?
- Yok. Bekarım. O kadar çok seyahat ediyorum ki, çok zor...

Türkiye’den sonra?
- Tekrar New York, sonra Singapur... Ondan sonrasını ben de bilmiyorum.

ÖNCE SÜRÜNDÜM AMA SONRA GERİSİ ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELDİ


Moda dünyasının sizi kabul etmesi ne kadar zor oldu?
- Başlarda çok süründüm. Beni kabul etmek istemediler. Londra’da dört ajans gezdim, dördü de reddetti. Sonunda birileri bana inandı. Ama Paris’teki defilelere kadar sıradan bir modeldim. Ne zaman ki Galliano, Jean Paul Gautier, Marc Jacobs gibi büyük tasarımcılar beni defilelerinde kullandı, gerisi çorap söküğü gibi geldi...

Kadın modeller sizi sever mi? Kıskanırlar mı?
- Bir sürü arkadaşım var. Ama çok rekabetçi bir endüstri. Bazıları defolup gitmemi istiyor, bu sektörde yerimin olmadığını düşünüyor. Onların hakkını gasp ettiğimi söylüyor. Kulağımı tıkayıp, işime devam etmeyi öğrendim. Günün sonunda, yüzümüzün ve bedenimizin fotoğrafı çekiliyor. Onlarınki gibi benimki de çekiliyor, demek ki benimki gibi bedenlere de talep var...

O büyük tasarımcılar neden sizi kullanıyor? Arkasındaki felsefe ne?
- Beni değişik buluyorlar. Bende estetik yok. Şişirdiğim, iğne yaptırdığım, düzelttiğim, oynadığım bir yerim yok. Doğalım. Bana ‘androjen’ de diyorlar. Arada olan, hem kadına hem erkeğe benzeyen... O da doğru. Kimilerine göre de, beni eşsiz kılan böyle kadınsı bir görünümüm olmasına rağmen bir penisimin de olması...

Defilelere bazen erkek model olarak çıktığınız da oluyor...
- Tabii tabii.

Modada tabular kalkmış olabilir ama hayatta hâlâ duruyor... Bu sizi ne kadar zorluyor?
- Yoo, moda dünyasında da var. Reklamlar için hâlâ riskliyim. Öyle görüyorlar. Daha önce bana benzeyen bir örnek olmadığı için de kıyaslayamıyorlar. Başta benim birtakım şeyleri sattırabileceğime inanmadılar. Ama mesela Hollanda’da bir sutyen markası kullandı beni, iki saat içinde bütün sutyenler tükendi...

Bir de yanılmıyorsam, ABD’de üstsüz bir fotoğrafınız yayınlanıyor ve dergi, poşete giriyor...
- Evet, komik değil mi? ABD’de erkekler üstsüz olduklarında sorun yok, kadınlar olunca sansürleniyor. Benim de üstü çıplak bir fotoğrafım çekildi, ne yapacaklarını bilemediler, göğsüm yok, tahta gibi dümdüz, ama bir kadın bakıyor onlara sanki. Nitekim sansürlediler...

 

Fotoğraf: Cem TALU
Makyaj: Kryolan Kreatif Ekibi
Saç: Ebil Saç Tasarım
Andrej’in kıyafeti: Sylvia Schimmel, Esmod Munich
Ayşe’nin kıyafeti: Pierre Cardin

Yazarın Tüm Yazıları