Dubai + hamilelik + annelik + evlilik vesaire üzerine sorular

Bir süredir mail kutuma özellikle üst başlıkta yazan konularda yoğunlaşan mailler geliyordu. Bugün size bir güzellik yaptım, onları cevaplandırdım. Rapor veriyorum: Durum aşağıdakinden ibarettir...

Siz ne kadar överseniz övün, Dubai dünyanın en yapay cenneti! İş için defalarca gittim, her seferinde ayrılırken ‘Oh be!’ dedim. Sizce de orası fena halde sıkıcı değil mi? (Filiz S.)

- Tamam da Filiz, ben yalnız değilim ki, sevgilimle birlikteyim. Tek başıma olsam, içim şişer tabii. Ama şimdi şişmiyor. Hem boş gezenin boş kalfası değilim ki, işim var benim, evden çalışıyorum, size yazı yetiştiriyorum! Bak, ben sana oradaki hayatımı anlatayım: Basit ve kolay bir hayat. Sinirleri alınmış bir kadın. Say ki, Dubai yerine Çeşme’de. Gerginlik yok, sesini yükseltmek yok, acele etmek yok. Anladın değil mi, ağır çekim bir hayat. Uzun yaz öğleden sonraları var. Spor var, yüzmek var, okumak var, yazmak var. Bir de sevgili var. Ona hazırlanacak akşam yemeği için kafa yormak var. Tüm bu anlattıklarım sana sıkıcı gelebilir. Ama ben yıllarca at gibi koşturmuşum, biraz rölantiye alınmış bir hayat bana iyi geliyor. Bir de çöl iklimi yüzünden midir nedir, etraf hamile kaynıyor. Şahane anne-çocuk görüntüleri var. Hamilelik geçirmek için ideal bir yer anlayacağın. Ama haklısın, birkaç yıl sonra sıkılabilir insan. Hatta sıkılmak ne kelime, beyin ölümün orada gerçekleşebilir. Çünkü insanın kaosa da ihtiyacı var. Ve Dubai’de bu yok. Ama olmaması bana şimdilik koymuyor, sıkıcı gelmiyor. Geldiğinde nasıl olsa haberiniz olur...

Ben Ayşe Arman’dan evlenmeden çocuk doğurmasını beklerdim. Niye koştura koştura evlendiniz? (Katya)

- Ben de kendimden Ayşe Arman’ın evlenmeden çocuk doğurmasını bekliyordum. O bunu yapar diyordum. Yanılmışım! Koştura koştura evlenmemin sebebi şu: Aksi takdirde bebeğimi orada doğuramayacaktım. Niye bu meseleye kafayı bu kadar taktım? E çünkü İstanbul’da doğurursam, doğuma hazırlıktı, doğumdu, bebeğin 40’ının çıkmasıydı derken, sevgilimden en az 3 ay ayrı kalacaktım. Ne yalan söyleyeyim bunu göze alamadım.

İnternette dolaşan nikah fotoğrafınız çok antipatik. Sevgilinizle birlikte stüdyoda çektirdiğiniz fotoğrafları ne zaman göreceğiz? (M. Varol)

- İşte onu göremeyeceğiz! Çünkü sevgilim izin vermiyor. Yoksa ben şimdiye kadar 40 kere basardım o fotoğrafları. Ama albümü arabada taşıyorum, hiç üşenmiyorum, kim merak ederse, çıkarıp gösteriyorum. Buna izin var. Yolda filan karşılaşabiliriz yani! Bu ambargolar beni fevkalade üzüyor ama yapacak bir şey yok. Mesela Dubai’deki evin fotoğrafı da çekilemiyor. Gerekçe şu: ‘Arnavutköy’deki evini istediğin gibi çektirebilirsin. Nitekim çektirdin de. Çünkü orası senin evin. Ama bu, ikimizin evi. Benim de tasarrufum var yani. Ve ben, yaşadığım yerin bana özel olmasını istiyorum. Görüntülenmesini kabul etmiyorum.’ Anlatabiliyorum değil mi? Çocuğumun da, yani çocuğumuzun fotoğrafı da ne yazık ki çekilemeyecek. Çünkü o da ikimizin. Miş. En komiği ben göbeğimi çektirmek istiyordum. Kaç kere hamile kalacağım hayatta, her türlü absürdlüğü yapmayı hayal ediyordum. Zannettim ki, göbek, benim göbeğim. Ih-ıh, şu an bebeğimizin evi görevini üstlendiği için sevgilimin de göbeğimde tasaruffu varmış! Göbekten de veto yedim anlayacağınız.

Senin için hamileliğin en can sıkıcı kısmı ne? (Hepgül Y. K)

- Doğruyu söyleyeyim mi: Çok çok irileşmek. Ve bende öyle bir potansiyel var. Dün doktorum açıkça şöyledi: ‘Hızla kilo alıyorsun. 4 ayda 3.5 kilo fazla. Zaten 6. aydan sonra ikişer ikişer gideceksin. Böyle devam edersen 9 ayı artı 22 kiloyla tamamlayacaksın.’ Yerin dibine girmek istedim. Unutmak istediğim bir şeyi hatırlamıştım: Ben iriyim. Her zaman öyleydim. Son yıllarda biraz incelmiş, küçülmüş, çekmiştim. Şimdi 22 kilo ekle bana... Aman Allah’ım! Bir sabah Güliver gibi uyanma fikri fena halde canımı sıkıyor anlayacağın. Önlem alacağım.

Anne olmak sizi korkutmuyor mu? Bambaşka bir kadın olmaktan ürkmüyor musunuz? Özgürlüğünüzün bir elektrik süpürgesi gibi ‘hüüüüp’ diye elinizin altından çekileceğini düşünmüyor musunuz? (Okşan)

- Evet, anne olmaktan korkuyorum. Başka bir kadın da olmaktan ürküyorum. Özgürlüğüm elimden gidecek diye de üçbuçuk atıyorum. Ama ben sanırım bu bebeği her şeyden daha çok istiyorum. Gerekirse bunları da göze alırım. Bütün bedelleri ödemeye hazırım yani. Güliver olmak dahil!

Seks yazıların için hamileliğinin bitmesini mi bekleyeceğiz? (Osman B.)

- Bu seks meselesi benim de pek çok hamileye sorduğum bir şeydi. Size salakça gelebilir ama seks hayatımın hamilelikte sekteye uğrayacak olması beni korkutuyordu. Öyle kutsal anne filan olmayı kendime yakıştıramıyordum, bir de istemiyordum! Valla Osman Bey, olmadım. İlerleyen aylarda ne olur bilemem ama çocuk yapmayı hayal ediyorsanız merak etmeyin her şey eskisi gibi sürüyor. Değişen bir şey yok... Diyemeyeceğim. Var çünkü. Bir arkadaşım şöyle tarif etmişti: ‘Balayımızda bile bu kadar sevişmemiştik!’ Hormonlardaki farklılık hamilelik esnasında seks hayatınıza fevkalade olumlu yansıyor. Kimbilir belki denk düşerse yazarım hamilelik ve seks...

Ben de hamileyim. 22. haftadayım. Bir hassasım, bir hassas. Gereksiz yere ağlamalar, her abuk şeye gözü dolmalar... Sen? (Derin’in annesi)

- Olimpiyatlarda Türk bayrağı görmem yetiyor. Yanlış anlama madalya almamız gerekmiyor, sadece ay yıldızı göster bana. Gözlerimin şişmesini istiyorsan, fonda İstiklal Marşı da çalabilir! Duyguları hassaslaştığı için midir nedir, hamile bir kadın en milliyetçiden daha ileri bir milliyetçi oluyor.

Sevgilinizin size davranışlarında bir değişiklik var mı çok merak ediyorum. Benimkinde oldu da... (H.O.P)

- Bilmem. Bana hep düşkündü. Ama sanki daha bir düşkün oldu (Tabii o ‘daha bir’in benimle mi yoksa bebekle mi ilgili olduğunu ben hiçbir zaman bilemeyeceğim.) Çok sakar olduğumu bildiği için merdivenlerden inerken yanımdan hiç ayrılmıyor. Kolumdan tutmazsa kafamı kıracağımdan emin. Haklı da. Bir de ultrasonda bebeğe bakarken gözleri doluyor filan...

Kedi ne yapıyor kedi? Kıskanmıyor mu? Yazılarda artık ondan hiç bahis yok... (Ali Can Y.)

- O yine benim başımın tacı! Eylülü bekliyordum beyefendiyi Dubai’ye götürmek için. Hani havalar biraz normale dünsün, bizimki bahçeye filan çıkabilsin... Bu arada ben yokken bunlar Leman’la pek yakınlaşmışlar. Eskiden ben İstanbul’a geldiğimde ‘Bir hafta neredeydin?’ diye küser, bana surat yapardı. Şimdi hiç oralı değil. Eve gelince beni sırtüstü yatarak karşılıyor, gülücükler atıyor, sonra kalkıyor ayağa, gözümün içine baka baka Leman’ın bacaklarına sürtünüyor. Sinirim bozuluyor tabii. Sanırım hamile olduğumu hissediyor ve bana nispet yapıyor. Leman’a söyleyeceğim bu kadar yakınlaşmasınlar. Yoksa ikisi için de fena olur!

Bir ara ‘Oğlum olursa adını Arman koyacağım’ diyordun, fikrini değiştirmedin değil mi? (Arman A.)

- Ne yazık ki değiştirdim! Çünkü evlilik cüzdanını aldıktan sonraki soyadım bu ismi kullanmaya müsait değil. ‘Abidik Gubidik’ gibi oluyor. Kakofonik yani. İlerde çocuğumla dalga geçmeye kalkmasınlar diye, ben kendimden fedakarlık ettim. Yoksa sizin isminizi ve kendi soyadımı acayip çok seviyorum...

İyi bir şey mi bu hamilelik? Biz de mi kalalım? (Berfe D.)

- Berfe tam adamına soruyorsun. Bu işlerde yeniyim ben. Dur bismillah, daha 4 ay oldu. Ama şu ana kadar her şey şahane gitti. Tahtalara vur, inşallah böyle devam eder. Sadece doğurmuş kadınların ve hamilelerin bildiği bir şey bu. Sanki onlar ayrı bir teşkilat ve ayrı bir dilleri var. Doğurmamış kadınlar sıkılıyor bu hamile muhabbetinden. Bilmiyorlar neyin nesidir çünkü. Ama özel bir şey olduğu kesin. Yap bir delilik derim ben...

Ben çok çektim. Siz de kıyafet konusunda zorlanıyor musunuz? (Nacihan P.)

- Hem de nasıl. Zaten karnım tam çıkmadı, ortalıkta gazım var gibi dolaşıyorum. Ve kalınlaşan belimi estetik bir biçimde gizleyecek üstler bulmakta zorlanıyorum. Nedense hamileler için dünyanın en iğrenç şeylerini yapıyorlar. Dişilikten nasibini almamış kıyafetler, renkler de kötü. Ama geçenlerde Jenny Rose diye bir Avustralyalı designer’ın dükkanını keşfettim Dubai’de, hayatım kurtuldu. Bu kıyafet meselesi ciddi bir sorun.

E şimdi sürekli hamilelik ve bebek yazıları mı okuyacağız? Biz erkek okurlar ne olacağız? (Egemen)

- Valla misafir umduğunu değil bulduğunu yer! Ne okuyacağınızı daha henüz ben de bilmiyorum...

‘Normal doğum mu, sezaryen mi?’ diye kafanı ütülemeye başladılar mı? (Üçlemiş anne)

- Evet. Büyük konuşmayayım ama normal doğum yapmaya niyetliyim. Onun ağrısız olanından tabii!

Canın en çok ne istiyor? (Balkız R. K.)

- Akşamları 11’de uyumak. Bazen 10 buçuk!

Açık yüreklilikle cevap vermeni istiyorum: Kız mı olsun istiyorsun erkek mi?

- Yalan cevap istiyorsanız: ‘Kız ya da erkek olmasının bir önemi yok, sağlıklı olsun yeter!’ Ama hakikaten doğru cevabı istiyorsanız: ‘Erkek olmasını istiyorum. Ama kızım olacak gibi geliyor bana. Ayıp mı oluyor acaba böyle yazınca kızıma?’
Yazarın Tüm Yazıları