Her mayıs beni bir korku alır. O meşum gün geliyor ya. Pazara rastlıyor ya. İnsanlar günün anlam ve önemine uygun yazılar döşeniyor ya. Es geçsen olmaz.
Yok saysan olmaz. Boru mu? Anneler Günü! İyi de ne yazacağım? Bu yıl ben ne yumurtlayacağım? Kiminle ne menem bir röportaj yapacağım? Hamile olsam kendimle yaparım. Zor iş be abi. Kendinle röportaj yapmak değil! Karalar bağlarım yani. Çünkü yıllardır, Allah sizi inandırsın, çekmediğim numara kalmadı. Takla attım, takla! Küçüktüm kendi Mami'mle başladım, yıllar içinde pek çok anneyle röportaj yaptım: Yeni anneler, geleneksel anneler, babaanneler, anneanneler, annelik üzerine yazılmış duygusal yazılar, anne gibi olan babalar. Ben bittim. Tükendim. O yüzden de bu yıl karar verdim, Anneler Günü'nde özel bir şey yapmak yok. Yaratıcılığım tükendi.
*
Derken...
Yemin ederim aklımda bile yokken...
Abdullah Oğuz ve Feryal Pere'yle masum bir öğle yemeği yedim.
Yaratıcı olma gibi bir derdim yoktu. Ben bir dinleyiciydim.
Şöyle ki, Asmalı Konak'ın yapımcısı, ANS Abdullah Oğuz, üçüncü kez baba oldu, ilk eşinden olan iki oğlu büyük, ama ikinci eşi Selay’dan olan Maya küçücük. Haliyle sevindirik bir baba, Maya diyor, başka bir şey demiyor, cüzdanında hap kadar olan kızının boy boy fotoğraflarını taşıyor. Gün içinde sık sık eve kızını sevmeye gidiyor. Kızının maceralarını anlatırken laf Maya'nın dadısı Gülşen Işık'a geldi...
Ama ne dadı...
Hiç evlenmemiş, çocuk doğurmamış.
Ama bugüne kadar 20 tane çocuğa bakmış.
Basbayağı anne yani.
Hele baktığı her bebek için günlük tuttuğunu öğrenince onunla mutlaka tanışmalıyım dedim. Hiç üşenmedim Kemer Country'deki Orman Evleri'ne gittim. Günlüğü de okuyunca Anneler Günü röportajı olarak kendisini seçtim.
Beni kırmadı kabul etti. Bu gazetenin bir yerlerinde onunla yapılmış bir röportaj yer alıyor. Bana da bütün annelerin (ve tabii dadıların) Anneler Günü'nü kutlamak kalıyor. Yaşasın bu yılı da atlattık. Seneye... Allah kerim!
İdeal dadı nasıl olmalı
?
Çok çok önemli bir iş yaptığının farkında olmalı. Bir anne en değerli varlığını size emanet ediyor, işe gidiyor. Akşam da haklı olarak bebeğini mutlu görmek istiyor...
Dadı, anne ve babayla çok iyi ilişkiler kurmalı. Gerektiğinde evin kahyası gibi de davranmalı...
İş tabii sadece çocuk bakmakla bitmiyor. ‘‘Ben işimi yaptım, akşam da annesinin kucağına veririm, olur biter!’’ değil yani.
Anne ve babayla kesinlikle fikir birliği içinde olmalı. Ben siyah diyorsam anne beyaz diyorsa o işten kimseye hayır gelmez!
Dadı hiçbir konuda aileyi yanıltmamalı. Bir çocuk yemek yemiyorsa, ‘‘Yemedi’’ diyecek. Mutlaka gerçeği söyleyecek.
Bir bebeğe bakmak için onu çok çok iyi tanımalı. Tanımadan bakamazsınız. Ankara'daki bebeğime gittiğimde üç aylıktı. Daha kapıdan girer girmez, sağ elinin yumruğunu hiç açmadığını gördüm. Ertesi gün annesine söyledim. ‘‘Farkında mısınız Derya sağ elini açmıyor.’’ O da doktoruna iletti. Doktor da ‘‘İlahi’’ demiş, ‘‘Endişelenmeyin çocuk solaktır.’’ Bir sene boyunca bebeğin o sağ elinden şikayetçi oldum, doktor ısrarla hiçbir şeyi olmadığını söyledi. Ama ne yazık ki, ben haklı çıktım. Şu an Derya fizik tedavi görüyor.
Bebeğin beslenmesinde doktorun isteğinin dışına çıkılmamalı. Rastgele verilmiş mama miktarı değil onlar. Bebeğin gelişimine göre veriliyor. Aman yesin yok yani! Ne yazık ki bizde öyle. Beş aylık bebeğe Dardanel ton balığı bile yedirmek isteyenler gördüm ben.
Bebeğin çok temiz olması sağlanmalı. Hijyen pek çok şeyi kapsar. Mesela şunu çok yaşadım: Uçaklarda, otobüslerde, sokaklarda insanlar gelir ‘‘Aman ne şeker şey!’’ diye hemen çocuğunu yüzünü eller. Yanaklarını mıncıklar. Keşke insanlara anlatabilsek, bir bebek o şekilde sevilmez.
Bebeğin uyku düzenine çok çok önem verilmeli. Uyuyan çocuk mutlu kalkar. Çığlıklarla, gülücüklerle. Uyumamış bir bebek varsa elinizde, o da ağlasın, siz de! Özellikle çalışan anneler, sırf sevebilmek için uyuyan bebeklerini uyandırmasınlar. Çok zor olduğunu biliyorum ama mümkünse işlerine ara verip eve gelip, bebeklerini öyle sevsinler.
Bebekle bol bol sohbet edilmeli. Ona şarkılar, şiirler okunmalı. Öyle boş boş, bir altını temizle, sonra yanında otur, olmaz. Saksı mı bu? Dadı, bebeğin sevgisini, güvenini kazanmalı. O biliyor, anlıyor. Onu yanıltamazsınız...
Bebeğin sağlık sorunu varsa mutlaka doktorun tavsiyelerine uyulmalı. Ekstradan ilaç vermek yanlış. Bizde bir fitil alışkanlığı var: ‘‘Uyumadı. Bir fitil verelim.’’ O fitil o gece onu uyutacak. Ama yarın? Terleyecek, ağlayacak, mutsuz olacak. O gece ben mutsuz olmaya razıyım, yeter ki sabah o rahat etsin.
Ailede başka çocuklar varsa; abla, abi onlara sevgiyle yaklaşılmalı. Küçük kardeşlerinden kesinlikle ayrı tutulmamalı. Çünkü ileride tamiri olmayan sonuçlarla karşılaşılabiliyor...