E valla pes. Tamer Karadağlı hadisesinden, pardon pespayeliğinden söz ediyorum.
Bakın, kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmez, herkes kiminle ya da kimlerle isterse yatar, kalkar.
Tekli, çiftli, grup...
Zevk onların zevkidir.
Eleştirmek, kınamak, lanetlemek bana düşmez.
Haşa!
Ama ne düşer biliyor musunuz...
Çifte standartları, ikiyüzlülükleri insanların yüzüne vurmak...
*
Kaç tane standart var bu ülkede?
Neye kime göre, ne ahlaklı ne ahlaksız bizde?
Neden bazen birilerini lanetliyoruz, bazen de birilerini bu olayda olduğu gibi neredeyse mağdur gösteriyoruz?
O zaman sorarım size, Kaya Çilingiroğlu bu memlekette neden uçkuruna sahip olamayan bir adam olarak lanse edildi?
Karısına sürekli ‘Boşayacak mısınız eşinizi?’ diye soruldu.
Kadıncağızın tepesinde boza pişirildi...
Tamer Karadağlı’nın nesi farklı?
Uçkuruna daha mı az düşkün?
Yoksa o, seks tuzağına düştüğü için mağdur mu?
Yok artık daha neler!
Adam nereyse şantajcıları yakalattığı için kahraman ilan edilecek.
O havayla demeç veriyor.
Bir de ekliyor:
‘Eşime düştüğüm tuzağı anlattım, karım arkamda.’
Aferin sana.
Bir aferin de karına.
Tamam, şantajcılar iğrenç ama eğri oturup doğru konuşmamız gerekiyor, böyle bir tavır da iğrenç. Seksüel fantezilerden söz etmiyorum. Hiç hatan yokmuş gibi, zeytinyağı gibi su üzerine çıkıp, karının arkasına sığınmaktan söz ediyorum.
Ben adam gibi bir adamdan şöyle bir demeç beklerdim:
‘Kardeşim evet onlar iğrenç. Bana şantaj yaptılar. Ama ben de iğrencim. Gittim böyle bir halt yedim. N’apim uçkuruna sahip olamayan herifin tekiyim. Allah’tan karım beni yine de kapının önüne koymuyor. Yalvardım, binlerce dil döktüm. Gerçi boşanmayacak olmamız hatamı öyle kolay affettirmez ama...’
Şimdi bu ses tonu farklı...
‘Nereden bileyim art niyetli davranacaklarını. Eşimle saatlerce konuştuk. Her zaman olduğu gibi yanımda...’ demek farklı.
Sen böyle konuşursan ben bu ilişkinin, bu evliliğin samimiyetinden bile şüphelenirim.
*
Bir de tabii işin taş fırın erkeği yönü var.
Nedir kardeşim bu ikiyüzlülük!
Taş fırın erkeğinin dizideki karısı gerçek hayattaki kocasını aldattığı için linç ediliyor, diziden atılıyor.
Kıza yapılmadık kalmıyor.
Şimdiki oyuncuya da ufaktan ‘Vurun kahpeye numaraları’ çekilmeye başlanıyor.
Merak konusu olan şu:
‘Acaba sonu Pınar Altuğ gibi olur mu?’
Ama otel odasında bir değil bilmem kaç tane kadınla karısını aldatan Tamer Karadağlı söz konusu olunca, yani milli taş fırın erkeğimiz, dizinin oyuncusu ya, değerli bir tiyatrocu ya, erkek ya...
Korunuyor.
Niye?
Neden bu çitfe standart?
Ben de bu ülkede yaşayan bir kadın olarak itiraz ediyorum.
Erkek olduğu için mi böyle kayırılıyor...
Üzerine gidilmiyor...
Yoksa bütün erkekler halden anladığı için mi?
Bütün erkeklerin en çok korktuğu şey birtakım kadınlar tarafından tuzağa düşürülmek olduğu için mi?
Merak ediyorum Emniyet’tekiler Tamer Karadağlı’ya ‘Geçmiş olsun abi. Bütün erkeklerin başına gelebilirdi’ mi diyor?
*
Allah sizi inandırsın, Tamer Karadağlı ve karısıyla herhangi bir işim olmaz.
Üstelik merhabamız var.
Birbirimizi gördüğümüzde iki laf etmişliğimiz var.
Oyunculuğunu beğenirim. Çok beğenirim. Ama bu başka bir şey.
Beni biraz sert yazı yazmaya yönelten belki de kadın olmamdan ötürü başka bir duygu.
Şimdi bakın düşünün siz de bana hak vereceksiniz.
Bu çifte standardı artık ortadan kaldırmak lazım.
Bakar mısın şu duruma: Birol Güven’i aramışlar ‘Ne diyorsun?’ demişler. Cevabı şu olmuş: ‘O benim oyuncum, sonuna kadar arkasındayım!’
Acaba ‘O erkek, sonuna kadar arkasındayım’ mı demek istedi?
Bunların hepsi size de pespaye gelmiyor mu?
Yalan dolan değil mi bunlar.
Yazıklar olsun!
Uma ve Isabelle affetmedi
Birkaç hafta önce dünyanın en çok satan haftalık dergilerinden Fransız Paris Match’ın kapağında ilginç bir haber vardı. Ünlü Fransız sinema oyuncusu Isabelle Adjani, sevgilisi müzisyen Jean-Michel Jarre’dan ayrıldığını, derginin kapağından ilan ediyordu.
Oysa iki sevgili, birkaç ay önce aynı derginin kapağında birlikte poz vermiş, hatta evlenmeyi düşündüklerini açıklamışlardı.
Ancak aradan geçen sürede, Isabelle Adjani, Jean-Michel Jarre’ın kendisini başka bir sinema oyuncusuyla, Anne Parillaud ile aldattığını öğrenmişti. Hemen harekete geçmiş, Paris Match Dergisi’ni aramış, olayı anlatarak ayrılma haberini onların aracılığıyla duyurmak istediğini söylemişti. Derginin canına minnetti... Isabelle Adjani kapağa yerleşti ve verdiği röportajda da sevgilisine veryansın etti.
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra, Jean-Michel Jarre ile yeni sevgilisi Anne Parillaud da Paris Match’ın kapısını çaldılar, birlikte fotoğraf çektirip kapağa yerleştiler, ‘bizim de anlatacak şeylerimiz var, ama çok asil olduğumuzdan anlatmıyoruz’ gibi üstü kapalı cümleler ettiler.
Bunun üzerine haftalık L’Express Dergisi, Isabelle Adjani ile bir röportaj yaptı ve ona sevgilisinden ayrılmak için neden medyayı aracı olarak seçtiğini sordu. Cevabı hazırdı: ‘Uma Thurman’dan öğrendim. Kocası Ethan Hawke onu bir kere aldattı, Uma affetti. Ama ikinci kere aynı şey olunca, bir basın toplantısında boşanmaya karar verdiğini bütün dünyaya ilan etti. Kocası da haberi basından öğrendi.’
Herkesten çok belki de Paris Match’ın işine yarayan ve efsanevi derginin şöhretine şöhret katan bu olay, sadece Fransız basınında değil, İngiliz ve Amerikan basınında da yankılandı. Hatta Isabelle Adjani ve Uma Thurman’ın eşlerini terketme yöntemini, kadınların yeni davranış modeli olarak yorumlayan yazılar bile yazıldı: Hillary Clinton’ın yaptığı gibi, ‘ne yaparsa yapsın kocasının yanında olan kadın’ imajı, anlaşılan eskisi kadar iş yapmıyordu...