25 yıldır yurt dışında yaşadığımdan mıdır nedir, yeni TL’nin resimlerini görünce yadırgadım. Atatürk’ten başka gurur duyduğumuz hiç bir insanımız yokmuş gibi sadece onun resimleri kullanılmış paralarda. Yaşadığım ülke İsviçre ve bu ülkenin paralarının üstünde bir tek politikacı devlet büyüğü göremezsiniz. Gurur duydukları mimar, matematikçi, sanatçı insanların resimleriyle bezenmiştir banknotlar burada. (T. Demirkan)
- Türk Lirası’nın yeryüzündeki en estetik en yaratıcı banknot olduğunu ben de söyleyemeyeceğim! Banknotlarımızda sadece Atatürk resimleri olması, benim de yadırgadığım bir şey. Kimbilir belki ileride? İçimden bir ses böyle diyor, diğer ses de, ‘Biz İsviçre değiliz ki, kardeşim! Sen delirdin mi?’ diyor. Ayrıca hatırlatmakta fayda görüyorum, İsviçre’de Atatürk ya da George Washington gibi bir devlet kurucu yok! Var mı?
HINZIR İLAN
Geçtiğimiz çarşambaydı sanırım. Ben hep Hürriyet’i spor sayfasından okumaya başlarım. O gün de öyle yaptım. Ve birden o hınzır ilan gözüme çarptı: ‘Önümüzdeki 50 yıl sana rezervasyon yaptırmak istiyorum. Mümkün mü? Ayşe.’ Kendi kendime dedim ki, bu kesin Ayşe Arman’ın işidir! Yanılıyor muyum? (A. Sürek.)
- Yok hayır yanılmıyorsunuz. Sevgilim İstanbul’daydı ve o gün doğum günüydü. O da sizin gibi gazeteyi spor sayfalarından okumaya başlar. Gazeteleri önüne koydum. Ama papaz her zaman pilav yemiyor! ‘Acelem var aşkım. Hemen fırlamam gerekiyor’ demesin mi? Desin...
KÜLLERİM EGE’YE
Meral Okay’la krematoryum ve kremasyon üzerine yaptığınız mülakat Türkiye için yürekli bir girişim. Uzun yıllar Sydney’de yaşadığımdan ötanazi ve kremasyon benim yaşantımın bir uzantısı. Hangi yöntemle boyut değiştireceğimiz bizim özgür seçimimiz olduğu için burada tartışılmıyor bile. Çünkü 2 artı 2 eşittir 4 gibi kabul ediliyor! Kimse inancından ya da inançsızlığından dolayı yargılanmıyor. Bir dinsiz olarak ben; hocalar, fatihalar, hatimler, mezar yeri, mezar taşı ve tüm o ritüeller yerine, Miles Davis’in müziği eşliğinde küllerimin Ege ya da Akdeniz kıyılarına serpiştirilmesini istiyorum. (Selçuk)
- İyi de ben size nasıl yardımcı olabilirim?! Mail’inizi yayınlaman yeterli mi? Miles Davis’i yaşarken de bol bol dinlemeniz dileğiyle...
ATEİST MEZARLIĞI
Madem yakılma özgürlüğünden söz ediyoruz, o zaman meseleyi daha da geliştirebiliriz. Ben bir ateistim ve bu ülkede bir ateist mezarlığı olması gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi de biliyorum. Ne de olsa siz inanç özgürlüğünü savunuyorsunuz. (Naim A.)
- Ama lütfen sınırlarımı zorlamayınız! Ben 6 aylık hamile bir kadınım, zaten şu satırları yazarken kızım beni tekmeliyor, ‘Anne ateist mezarlığından sana ne?’ diyor. Çok üzgünüm ama ateist mezarlığı hayaliniz beni şu anda hiç ilgilendirmiyor! Sizi neden ilgilendiriyor onu da anlamadım, madem ateistsiniz ölümden sonrası sizin için yok ki!
YAĞMUR ÜZERİNE
Benim de bir kızım var, Yağmur’la yaşıt. Ankara Hacettepe’deki doğum doktorlarımız bile aynıymış. Her neyse, bu çocuğu ben de ne zaman gazetelerde görsem içim sızlıyor. Yanlış hatırlamıyorsam, İsviçre’de bir liseye gönderdi onu annesi. Sonra ne oldu? Bir üniversiteye filan devam ettiğini duymadım. Acaba annesi ne düşünüyor? Yine de bir çocuk yetiştirmek zor iş, size de kolay gelsin. (Y.T)
- İyi ki yeniden gündeme getirdiniz bu konuyu! İzninizle, ben günah çıkarmak istiyorum. Yağmur’la ilgili pazartesi yazdığım yazıya yeniden baktım da, çok ağır yazışım. Ben kastımı aşmışım. Yazımın içeriğini savunuyorum ama üslup, ıh-ıh olmamış. Ben sadece Yağmur’un şöhretli bir anne babanın kızı olmanın ötesine geçmesi gerektiğini vurgulamaya çalışmıştım; bir de her ne sebeple olursa olsun, kadınları itip-kakan çok sevdiği için bile olsa tartaklayan adam tipine alerjim olduğunu. Hala bunları savunuyorum ama o yazıyı şimdi yazsam bu kadar kafa atarak yazmam...