BUGÜN öğlen İstanbul’da Bebek Camii’nde pembe balonlar uçacak gökyüzüne...
Nehir için. Cenazesi var. Annesi Zeynep’in fikri pembe balonlar. İyi düşünmüş, 3 yaşındaki bütün kızlar pembeye bayılır. Evet uyuyor o, minik bir tabutun içinde, evet hiç uyanmayacak ama... Pembeyi sevmesine engel değil ki. O pembe balonlar gökyüzüne uçarken... Nehir’in ardından... Hepimiz ağlayacağız, içimiz oyulacak. Ve şöyle diyeceğiz; “Minik bir Nehir vardı, sonsuzluğa aktı ama biz onu hiç unutmayacağız...” Annelerinden erken ayrılan diğer bütün bebekleri de unutmayacağımız gibi...
20 bin lira Nehir’in hesabına yattı bile
BİNE yaklaşmıştır okuduğum mail sayısı. Gelen maillerin hemen hemen hepsi de, “Evet, Nehir’in hesabına yatırılmalı o para...” diyordu. Kimi tek kelimeyle yazmıştı, kimi sebeplerini uzun uzun anlatmıştı. Hey siz, Nehir’le ilgili bana mail atanlar! “Adalet duygunuza” hayranlık duyduğumu itiraf etmeliyim. Müthiş bir duyarlılık. Müthiş bir insanlık. Hepinize teşekkür ediyorum. Biliyorum ki, görünmez bağlar var bu ülkenin insanları arasında ve gerektiğinde herkes, kenetleniveriyor. Ve bu duygu, bu ülke için umutlanmama sebep olan yegane duygu. Ama “Neden böyle bir referanduma gerek duydun?” diyenler de vardı. Çünkü arkadaşlar! Para benim değil, Henkel’in. Başta vermeyi kararlaştırdığımız kişi vefat edince, onlara tekrar danışmam gerekti. Danışmakla kalmadım, sizlerden gelen mailleri de gösterdim. Çok kibarlardı. Henkel’e de teşekkür ediyorum. 20 bin lira, Nehir’in ailesinin hesabına yattı bile...
Bayazıt ailesini kucaklamamız lazım
“Ülkemİzde çocuk kanserleri bilinmiyor. Oysa, herkesin başına gelebiliyor. Benim kızım da aynı hastalığa, 2 sene önce, 2.5 yaşındayken yakalandı. Çok şükür sağlığı iyi şimdi, umarım hep böyle devam eder. Nehir’i kızımın tedavisi tamamlanmak üzereyken öğrendim; o zamandan beri de her gün takip ediyorum. O minicik yavrunun, o savaşan ailenin hallerini çok iyi bilirim. Biz de benzer şeyler yaşadık. Şansımıza, kızım Amerikan vatandaşı. Dolayısıyla sağlık sigortası bütün tedavi masraflarını kapsadı. Türkiye’de olsaydık yanmıştık! 20 bin lira konusuna gelince, bu para yoğun bakım masrafları olarak, Nehir’in sadece iki gününü karşılar. Bizim toplum olarak Bayazıt ailesini kucaklamamız lazım şimdi. Minicik yavrularını kaybettiler. Bununla yaşamak zaten zor, onların hayatlarını daha da zorlaştırmayalım. Zaten zamanı gelince eminim Zeynep Hanım dernekler kurar, Türkiye’de kanserle mücadele eden onlarca çocuğa destek olur. Ama önce müsaade edelim ki, acılarını yaşasınlar, çünkü daha çok taze...” (Özlem K.)
Acıya müdahil olmak
BİR arkadaşım, “İyi de bir sürü insanın bebeği ölüyor” dedi, “Yanlış anlama ama neden Nehir’e bu kadar ilgi?” “Neden biliyor musun?” dedim, “Annesi Zeynep yüzünden. Aylardır, yıllardır yazdığı o blog (http://nehir-im.blogspot.com/) yüzünden. İnanılmaz bir şey yaptı, hâlâ da yapıyor. Bizi ailelerinin içine aldılar. Sorunlarını, yaşadıklarını bizimle paylaştılar. Bütün duygularıyla bilir, tanır olduk onları. Aşama aşama olan biten her şeye müdahil olduk. Ayrıca, Zeynep Erden Bayazıt, blog’unda sadece kendi kızını da anlatmıyor, benzer bir şeyin pekala bütün herkesin başına gelebileceğini, geldiği takdirde neler olduğu da anlatıyor. Bu ülkenin, sağlık sistemine de ayna tutuyor. ‘Paran yoksa bitti, yardım edenin de yoksa yandın!’ Okudukça anlıyorsun. O, bizlere kendini açtığı için, içini açtığı için, biz de ona elimizden geldiği kadar destek olmaya çalışıyoruz. Yine iş geliyor, eğime takılıyor, karşımızda eğitimci biri var ve yavrusu ölürken bile bizi, bu toplumu eğitiyor...”
Bu ülkeyi seviyorum çünkü
HİÇBİR şeyimiz normal değil! U2 konserinde Zülfü Livaneli’nin çıkması, 60 bin kişinin bir ağızdan “Yiğidim Aslanım” diye inlemesi... Bundan daha absürd, daha müthiş bir şey olabilir mi? Bütün tezatlar bir arada... Tuhaf, saçma, olağanüstü, muhteşem... Ağlamayacak, duygulanmayacak insan olabilir mi? Bu, U2 konseri kardeşim! Dünyada bir numaralar. Bir Türk sanatçı çıkıyor, bir şarkı patlatıyor. Esas oğlan Bono da, eli kalbinde, onun yanında bekliyor. Şaşkınlıkla ve hayranlıkla o 60 bin kişiyi izliyor. Bu gerçekten müthiş bir şey, yurtsever bir şey! Birliği, beraberliği, bir toplumun tek yürek olarak atmasını gösteren bir şey. U2’ya bundan daha iyi hava atılamazdı. Ne kadar güzel, ne kadar güzel...
Şikâyet var
“KARİZMATİK Bono’nu gördüm. Konser olağanüstüydü, muhteşemdi, gerçekten dediğin gibiydi. Konsere gidiş ve geliş hariç! Her yerde, ‘Toplu taşıma kullanın’ dediler, biz de öyle yaptık. Giderken iyiydi, ama dönüşte ne tek bir toplu taşıma aracı vardı, ne de taksi... Berbat bir organizasyondu, 2 km yürüdükten sonra, çaresiz kalıp otostopla dönebildik. Bir sürü yabancı da sersefil bekleşiyordu. Çok ama çok utandım halimizden... Biz adam olmayız. Makyaj süper, bol laf ama her şeyin içi boş... Oh, sana içimi boşalttım!” (Yonca E.) ? İyi yaptın! Söylediklerinde tamamen haklısın, ama bu problem sadece şehirden, bizden ve organizasyonun kötülüğünden değil, U2’nun büyüklüğünden de kaynaklanıyor. Ben de Danimarka’da konser dönüşü perişan oldum, öyle ayakta saatlerce dikildim, taksi geçmez, seni getiren araba sana ulaşamaz. Yapacak bir şey yok. Boş veeer, sen izlediğin muhteşem konserin keyfini çıkar.