“Ben” dedi, “yaptığım işin duyurulmasını istiyorum. Sizden yardım rica ediyorum.” “Ne yapıyorsunuz?” dedim.
“Bir ila 15 günlük bebeklerin fotoğraflarını çekiyorum” dedi.
“Ne güzel!” dedim, “Arkadaşım Şengül Pallı da doğum fotoğrafçısıdır, hatta onların piridir. Ama o, hastanede doğum sırasında bebeklerin fotoğrafını çekiyor. Böyle yeni bir meslek yarattığı için onu çok desteklemiştim...”
“Beni de destekleyin” dedi, “Yurtdışında olan bir şey New Born Photography, Türkiye’de birkaç kişi var yapan ama ben Amerika’da bu işin eğitimini aldım.”
“Fotoğraf mı okudunuz?”
“Aslında formasyonum tamamen farklı. Anlatayım mı hikâyemi? Var mı bir 10 dakikanız...”
“10 dakika sizindir. Bu işi gerçekten tutkuyla yaptığınıza beni ikna ederseniz ne âlâ...”
*
İşte o andan itibaren Nur Ölçer, makineli tüfek gibi konuşmaya başladı, o kadar heyecanlıydı ki...
Benim haberleri ve röportaj önerilerimi, Enis Berberoğlu ve İskender Baydar’a satmaya çalışırken ki halim vardı üzerinde...
“Avusturya Lisesi mezunuyum. Boğaziçi’nde matematik lisansı, ardından da Cornell’den master. Uzun süre bankacılık sektöründe, pazarlama, strateji ve iş geliştirme alanlarında üst düzey yöneticilik yaptım. Ama bir gün, hayatta istediğim şeyin bu olmadığına karar verdim. Kardeşimin düğününde bir arkadaşımız müthiş fotoğraflar çekti. Ona sordum, ‘Sen ne yaptın? İşi gücü bırakıp fotoğrafçı mı oldun?’ diye. O da ‘Yok’ dedi, ‘Bir kursa gittim, öğrendim.’ İşte Muammer Yanmaz’la o şekilde tanıştım. Bir kamera aldım ve onun 8 haftalık başlangıç kursuna katıldım. Acayip hoşuma gitti. Muammer, portre çekmeyi öğretti. Fotoğrafın tekniğinin yanı sıra, insanlarla birebir ilişki kurmayı ve enerji alışverişini. Kurs, her hafta çarşambalarıydı, ben o günü dört gözle bekler oldum. Sonrasında da devamlı bir şeyler çekeyim, üreteyim istiyordum. Fotoğraf, müthiş bir tutku haline geldi. İlk kişisel sergimi açtım. Sonra Muammer’in ileri fotoğrafçılık atölyesine katıldım ve fotoğrafçılığın hangi alanında ilerlesem diye düşünmeye başladım.
“Bayağı takmışsınız kafaya...”
“Hem de nasıl! Ama ne, kafaya takmadan oluyor ki! “Fotoğrafçılık alanında Türkiye’de ne yok, ben nasıl bir değer yaratabilirim?” diye bakınmaya başladım. 2011’de de yeğenim doğacaktı, böylelikle “Tamam budur” dedim, bebek fotoğrafçılığına kafadan daldım.
“Kimden eğitim aldınız?”
“Yeni doğan bebek fotoğrafçılığının en popüler iki isminden biri olan Kelley Ryden’la irtibata geçtim. Ama öyle cırt diye olmuyor. Önce bekleme listesindeydim. Sonunda yer açıldı. Ta Omaha Nebraska’ya uçtum. Tabii aynı zamanda heyecandan uçuyordum!”
“Bugüne kadar kaç bebeği çektiniz?”
“Son 6 ayda 40’ın üzerinde!”
“Kaç para ödüyor anneler-babalar bu iş için?”
“Çekim ücreti 700 lira. Albüm ve baskılara göre, paketler değişiyor. Her müşteriye özel paketler hazırlıyorum, butik bir hizmet sunuyorum. Sonrasında da beğendikleri fotoğraflarından albüm ve kanvas büyük boy baskılar yapıyorum.
“Bu bebekler kaç günlük?”
“Bir ila 15 gün arası...”
“Çok da ufaklarmış, çekimlerin bebeğe bir zararı yok mu?”
“Hayır, hiç. Bebekler uyurken çekiyorum. O yüzden zaten onlar benim ‘Uyuyan güzellerim’. Her poz, bebeğin anne karnında zaten 9 ay boyunca alışık olduğu poz oluyor.
“Kaç saat sürüyor çekim?”
“3-4 saat. Çekimlerde birinci öncelik, bebeğin rahatını sağlamak. O yüzden onun ritmine uyuyorum. Uyanırsa, tekrar uyutuyorum. Tüm fotoğraflarımı doğal ışıkla çekiyorum, flaş kullanmıyorum. Çekimde çıplak oluyorlar, üşümesinler diye odayı önceden ısıtıyorum. Tüm kullandığım malzemelerin hijyenine çok dikkat ediyorum. Şapka, battaniye gibi aksesuvarlar her sefer yıkanıyor.”
“İnsan niye istesin böyle bir şeyi?”
“Niye mi istesin? Çoğu anne-baba, bebeklerinin ilk günlerini hatırlamıyor bile. O günler, flu ve bir koşturmaca içinde geçiyor. Bu ilk günlerde çekilen fotoğraflar müthiş bir anı olarak kalıyor. Bir de 7-8 aylıkken bebeğinizin fotoğraflarını çekerseniz, benzer hallerini yakalayabilirsiniz ama bu ilk iki haftaki halini bir ay sonra bile yakalamak imkânsız. Ben yaptığım işte çok iyiyim, o kadar ki, anneler çekim bittikten sonra ‘Biraz daha kalsaydınız, çok güzel uyutuyorsunuz!’ diyorlar.
Yeni doğan bebekler çok hassaslar, onları nasıl tutmak gerekir, neden hoşlanırlar, neden hoşlanmazlar resmen benim uzmanlık alanım oldu.” “Tamamdır beni ikna ettiniz, haberi bana sattınız...”