Paylaş
GEÇEN hafta sonu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları Bölümü, Bale Ana Sanat dalının gösterisini izledim.
Çok uzun cümle oldu ama Alya kızıyor, “İsmi bu, doğru şekliyle söyle” diyor.
Anladınız, Alya kendini o ailenin bir ferdi gibi hissediyor! Ve okuluna asla laf ettirmiyor.
PİYANO SESLERİ
10 yaşında bir çocuğun Güzel Sanatlar Fakültesi’nde derse girmesi, arkadaşlarına “Mimar Sinan’da okuyorum” demesi, her gittiğinde kendini büyümüş, olgunlaşmış hissetmesi, sanatla haşır neşir olması, derste diğer sınıflardan piyano, keman seslerinin yükselmesi bence şahaneeee.
Bizimki de bir yıl boyunca ölerek gitti.
Hocası Beyza Şekerci’ye de âşık.
Oysa iki ay sonra yolu ayrılacak.
Yaşı gereği artık konservatuvarda yarı zamanlıya devam edemeyecek.
YAŞASIN DİSİPLİN!
Fakat sınavla girdiği ve bir yıl boyunca haftada iki kez devam ettiği bu konservatuvar deneyimi ona çok şey kattı.
Bir kere “disiplin”...
Sıkı bir disiplin var, öyle
böyle değil.
Oysa çocuklarımız artık özgür, arada da fazla özgür, hepsi birer kişilik, genellikle özel okullarda okuyorlar, müthiş bir özgüvenleri var...
Bütün bu saydıklarım evet olumlu ama aynı zamanda aşırı özgüven beni sinir ediyor.
Ben disiplin seven bir insanım.
Ve Mimar Sinan’daki adanmışlık, disiplin çok hoşuma gitti.
ÇALIŞMA ESASLI
Geçen hafta sonu gösterileri vardı.
Konservatuvarın hem tam zamanlı -ki onlar esas yıldızlar- hem yarı zamanlıları, hem de çocuk konservatuvarı öğrencilerini izledik.
Ben bugüne kadar bir sürü gösteri izledim.
Ama bunun farkı, gösterinin esasının çalışma ve disipline dayalı olmasıydı. Hayatlarını baleye adamış genç insanlardan söz ediyoruz.
O yüzden çıplak bir sahne, hiçbir süs, dekor yok.
Öğrenciyi sahnenin ortasında bütün yeteneğiyle, çalışmasıyla, emeğiyle görüyorsun.
Dekor yok, sahne ve ışık oyunları yok.
Bunlar dansçıların makyajıdır, yardımcı olur.
I-ıh, burada tamamen ne ise o çıkıyor ortaya.
TAKDİRE ŞAYAN
Büyük bir iş başarmışlar!
Sanatın resmen yok edilmeye çalışıldığı bir ülkede, hele balenin esamisinin okunmadığı bir devirde, üstelik bu kadar imkânsızlık içinde böyle bir özveri, bu kadar çaba...
Takdire şayan!
Helal olsun dedirtiyor insana!
Bale Ana Sanat Dalı Başkanı Profesör Dilek Evgin’e, Başkan Yardımcısı Profesör Ayşin Kabalak’a, Natalia Khmeleva’ya, emeği geçen herkese, miniklere, annelerine, özellikle de bizim miniklerin öğretmeni Beyza Şekerci’ye binlerce teşekkürler.
Bale yaşayacaksa bu ülkede, onlar gibi idealistler sayesinde yaşayacak!
Yaşa Demirtaş!
BAŞTAN beri kadın meselesi üzerine söyledikleri hayranlık vericiydi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan söz ediyorum. Geçen gün de Hürriyet’in Liderler Buluşması 2’nin konuğuydu. Daha uzun olmasını istedim, anlattı yetmedi bana! En çok da kadınlar hakkında söylediklerine bayıldım...
Helal olsun!
-“Bizim için kadın meselesi ‘Laf olsun, kadınlar da görülsün!’ meselesi değil. Kozmetik aşamayı geçti...” (En sevdiğim özelliklerinden biri. Çünkü bu söylemi palavralarla değil, bizzat gerçekleştirerek kanıtladılar. Kadınlardan eşbaşkan yapan başka bir parti var mıydı?)
-“Meseleyi çözersek, toplumdaki bütün egemenlik ilişkilerini, devlet mekanizmalarını pozitif etkiler. Herkes eşit değil, ‘Kadın-erkek eşittir’ demek lazım. Tayyip Erdoğan egemenliği elinden gidecek diye nasıl panik halindeyse, erkekler de öyle. Kadınların öne çıkmasından, rahatsız, huzursuz oluyorlar. Bizim partide bile oluyor.” (Bu itirafa da bayıldım. Partisinde yanlış bulduklarını bile samimiyetle anlatabilen bir adam. Hasret kaldık bu tür söylemlere! Bu ülkede herkes dibine kadar haklı, herkes her şeyin en iyisini biliyor ya, böyle bir özeleştiri hayranlık uyandırıyor!)
-“O kadar erkek renk var ki parlamentoda... Yarısı kadın olsa iyi bir uzlaşma ortamı olur. Gönlümüzden yüzde 50 geçiyor ama en az yüzde 40 kadar milletvekili hedefi var. Göreceksiniz seçimden sonra, Cumhuriyet tarihinin en fazla kadın olan parlamentosu olacak...” (Buna da ‘Yaşasın!’ denir. Başka bir şey denmez. Pardon, bir de ‘İnşallah’...)
HAMİŞ
Geçtiğimiz günlerde CHP kadın aday adaylarıyla röportajlar yayınladım. Haftaya AK Parti, HDP ve MHP’den kadın aday röportajları okuyacaksınız...
Yarın Özgecan’ın babası Mehmet Aslan röportajı var
HER şey çok hızlı artık. Felaketler de üst üste yaşanıyor. “Cinnet evi” gibi oldu bu ülke. Ve biz artık yaşadığımız felaketlere bile alışır olduk. Daha birini algılayamadan, çözemeden üstüne bir tane daha geliyor. Özgecan cinayetinin şokundan kurtulamamışken savcı Mehmet Selim Kiraz felaketi yaşandı. Eskisi kadar konuşuluyor mu Özgecan? Ne tür gelişmeler yaşandı? Bu cinayet yüzünden dile getirilen taleplerde bir hareket var mı? Yarın babası Mehmet Aslan’la yaptığım röportajı bu köşede okuyabilirsiniz...
Paylaş