Paylaş
Salaklar ‘pati’yi kim yaptı diye soruyorlar
‘‘O reklamdaki adam Cem Yılmaz'ın babası!’’ dediler.
‘‘Hadi be’’ dedim, ‘‘Kokoreççileri bile tiyatro oyuncularından seçiyorlar. Kim oynatır Cem Yılmaz'ın babasını. Nasıl o kadar doğal oynayabilir ki!’’
Çok gazete okuyan biri olmadığım için haberi görmemişim. Bir iki çıkmış yerde Arif Yılmaz. Ben yine geç kalmışım!
Haliyle insan merak ediyor.
Kimdir, neyin nesidir?
Nasıl biridir?
Bu Cem Yılmaz nasıl bir aileden gelmedir?
* * *
Dağıtım için Er Cem, İstanbul'da olmasın mı?
Olsun.
Ben onu bulmayayım mı?
Bulayım.
Aksi gibi ben de evlenmek üzere değil miyim?
Öyleyim.
Ama bunun konumuzla alakası yok.
Acilen konumuza dönelim.
* * *
Ulus'ta Cem Yılmaz'ın evi.
O gece, ailecek geçirecekleri son gece.
Yarın oğlan Ankara'ya gidecek. Pek de yakışmış askerlik ona. Altı kilo vermiş. Boyu hala kısa. Olsun, saçları uzamış.
Gençleşmiş yani.
Ben adres bulma özürlüyüm...
Gerçi o ‘‘Domino Pizza'nın oradan döneceksin’’ filan diyor ama, bana hiçbir şey ifade etmiyor. Akmerkez'in önünden alıyor eve götürüyor. Beni ve lahmacunları! Çok açtım biliyor musunuz, lahmacun olsa ne iyi olur demiştim. Ama ben bir balya lahmacun alacağını bilememiştim!
Aslında böyle muhteşem bir aileyle karşılacağımı da hayal etmemiştim.
* * *
Evin içinde bir anda İtalyan filmlerinden çıkma bir aile görür gibi oldum. Cem Yılmaz, babası Arif Yılmaz, annesi Sabahat Yılmaz, abisi Can Yılmaz, kardeşi Özge Yılmaz. Bu arada abisinin karısı, kızı, kuzenlerinden biri, bir arkadaşı bir de ben. Allah'tan ev büyük. Lahmacunlar da güzeldi. Herkes birbirine laf yetiştiriyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Sürekli gülünüyor. Espri espri üzerine patlıyor. Herkes doğal. Herkes eğleniyor.
* * *
Ben bir aileden bir tek star çıkar zannederdim.
Onlar da söylediler ama ben de gördüm ki, bu ailede herkes star. Ve yok böyle bir komplekssizlik. Babaya soruyorsunuz mesleğiniz ne diye, ‘‘Ben mi? emekli tezgahtarım’’ diyor. Ve başlıyor anlatmaya. Nerede çalışmış biliyor musunuz 30 sene? Tophane Boğazkesen'deki Refik Ercen Arçelik Bayii'nde. Bilmez miyim? Çamaşır makinamı oradan almıştım! Herkes bilir orayı. Babıali'de çalışıp da oradan bir şey almamış kimse yok gibidir.
Bu ülkede herkes kendine bir başka hava vermeye çalışırken, kendisini başka türlüymüş gibi göstermeye uğraşırken, sekreterlik sanki kötü bir şeymiş gibi asistanlığa dönüşürken, Arif Yılmaz'ın satış elemanı gibi laflar icat etmek yerine, ‘‘Tezgahtarım’’ demesine öldüm.
Abi Can Yılmaz'a ne dersiniz?
‘‘Mesleğim yok’’ dedi.
Kızkardeş Özge Yılmaz, ‘‘Liseden beklemeliyim’’ dedi.
Herkes olduğu gibi.
Cezasını da Cem Yılmaz çekiyor.
Çünkü ailede kimse onu gereğinden fazla ciddiye almıyor.
Ortanca oğlan işte!
Ne var ki!
O çocukluğunda da böyleydi, o zaman da komikti... Hayatımız değişmedi ki... İstemeyiz öyle, parayı gördü delirdiler desinler... Delirmedik çünkü.
* * *
Birbirlerine çok bağlılar.
Aile dediğin de öyle olmalı.
Ben öyle hayal etmemiştim. Cem Yılmaz'ın altı çok sağlammış. Röportaj esnasında hepsinin birbirine laf yetiştirmesi yetmiyormuş gibi, bir de teyze telefon açıyor. Telesekretere insan muamelesi yapan teyze. Yavrucuğum diye hitap edip, acayip kibarlaşıyormuş telesekreterle karşı karşıya kalınca. Bunlarda komiklik genetik.
* * *
Bir ara şüphe krizine düştüm. Herşey düzmece gibi geldi. O ev bir tiyatro sahnesiydi ve herkes oynuyordu. En doğalı, en rahatı, en demokratiği onlardı. Babaya bunu sorunca, ‘‘Ne numarası, biz böyleyiz işte. Çingeneler gibi, kavga ederken klarnet çalıp eğleniriz’’ dedi.
Ben inandım.
Kardeş kardeşi kıskanmaz mı? Bunlar da böyle. Kıskanmıyor gibi duruyorlar. Hatta 17 yaşındaki kızkardeş, çalıştığı casting ajansında Cem Yılmaz'ın kardeşi olduğunu bile söylemiyor. ‘‘Başıma dert mi alacağım!’’ diye ekliyor.
* * *
Cem Yılmaz, babasından söz ederken bir çekiç hikayesi anlattı ki, bittim. Tom ve Jerry'den alınmış gibi. Hiçbir olay karışında, ‘‘Ben yapamam!’’ demeyen baba, balkon demirlerini tamir ederken, yani böyle bir şeyi yaptığını iddia ederken, çekicin tahta sapı elinde kalmış, başı aşağıya düşmüş. Sokağa!
Ama en komik öykü bu değil.
Bir ‘‘pati’’, var ki ‘‘pati’’ evlere şenlik...
Şimdi arkadaşlar bu Mavi Jeans reklam filminin en can alıcı noktası, babanın arabayla patinaj yaparak kalkması...
Ama o karede baba gözükmüyor...
Yani patinajı kimin yaptığı, arabayı kimin bu kadar iyi kullandığı belli değil. Tabii insanlar acayip merak ediyorlar ve soruyorlar. Ben de bu gaflete düştüm. Evin içinde bir kahkaha patladı ki sormayın...
Sonrası aynen şöyle:
Arabayı hakikaten öyle kullanabiliyor musunuz? Müthiş bir patinajla kalkıyor ya araba...
- Kendi arabamı ben öyle kullanıyorum. Ama filmde ‘‘pati’’yi Cem yaptı!
CEM YILMAZ: Ama sağda solda sorduklarında, ben yaptım diyormuşsun!
- Ne var yani! Olay bitmiş. Salaklar niye soruyorlar. Onlar zaten bir kaç para aldın diye soruyorlar, bir de ‘‘pati’’yi kim yaptı? Ben yaptım diyorum. Var mı? Hem istersem, kendi arabamla ben de öyle kalkarım!
CEM YILMAZ: Kalkamazsın!.
- Niye kalkamayacakmışım? 10 ton çakıl döküldü oraya, öyle ‘‘pati’’yi babam da yapar!
Paylaş