Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Küçük bir ayrıntı, ama...

Şeyimize diyecek yok.

Sevgimize, sevgimize!

İçten gelen coşkumuza da.

Allah için, biz milletçe heyecanlıyız da.

Her şeyimiz var ama...

Ne yazık ki...

Aklımız yok!

* * *

Gürbüz bir oğlan çocuğu.

Adını da zaten Gürbüz koymuşuz.

Henüz üç aylık, ailece ölüyoruz ona, teyzeler amcalar, dayılar; oğlan kucaktan kucağa dolaşıyor, inanılmaz sevgi görüyor, oğlanın kuşsütü bile eksik edilmiyor.

Gürbüz aşağı, Gürbüz yukarı.

Bir de ‘‘hoppala!’’ huyumuz var.

Bayılırız kucağımıza aldığımız çocukları tavana atmaya.

Gelsin bakalım Gürbüz buraya.

- Hoppala...

Atıyoruz torunu havaya.

O da ne!

Hesaplayamamışız oğlanın ağırlığını, hafif gelmiş güçlü kollarımıza, fazlaca fırlatmışız onu yukarıya.

Çarpmış mı Gürbüz'cüğün bıngıldağı tavana!

Geçsin minik Gürbüz'ün başına gelenler (beyin kanaması!) üçüncü sayfalara...

* * *

Şeyimize diyecek yok.

Sevgimize, sevgimize!

İçten gelen çoşkumuza da.

Allah için, biz milletçe heyecanlıyız da.

Her şeyimiz var, ama...

Ne yazık ki...

Aklımız yok!

* * *

Vatani görevini yapacak.

Ertesi gün birliğine teslim olacak.

Mehmetçik olacak.

Sorulur mu, elbette, konu komşu, eş dost, mahalleli, bütün sevenleri onu yalnız bırakmayacak, terminalde onu uğurlamak için hazır bulunacak.

İşte bulunuyorlar!

Yandık, birazdan tantana kopacak.

O otobüs bir türlü kalkamayacak.

Trafik akmayacak.

Bir curcuna bir curcuna...

Aşkolsun evin yolunu bulanlara.

Vah ki ne vah o civarda oturanlara!

Ben askere uğurlananların bol olduğu, terminallerin sağlı sollu bulunduğu Gümüşsuyu'na yakın bir yerde oturuyorum da. Bu filmi onlarca defa seyrettim. Otobüsün önünü kesenleri, davul zurna eşliğinde halay çekenleri, göbek atanları ve ertesi gün birliğine teslim olacak genci bir, iki, üç diyerek havaya fırlatanları...

Bayılırız onlarca kişi bir araya gelip birilerini havaya atmaya.

- Gelsin asker adayımız buraya!

1,2,3...

Attık mı onu bir güzel havaya?

Attık.

Var gücümüzle onu yukarılara fırlattık.

Ama aşağıya inerken (Her çıkışın bir de inişi vardır) çarpmasın diye bizlere, sağa sola kaçıştık.

İyi de...

Biz onu tutamadık!

Daha vatani görevini yapamadan vurdu mu, Mehmetçik kafasını taşlara.

Geçti mi, o da üçüncü sayfalara...

Beyin kanaması geçirdiğini öğrenince biz de vururuz kafayı taşlara!

Artık ne işe yarayacaksa...

* * *

Örnekler çoğaltılabilir.

Ama daha fazla sıkıntı yaratılabilir: Düğünde damadı vuranlar (yanlışlıkla!), maç sonrası balkonda hava alanları hastaneye yollayanlar (yanlışlıkla!) o kadar çoğaldı ki işin içinden çıkabilmek mümkün değil.

Aman zaten neyin içinden çıkabiliyoruz ki!

Üzerinden çok yıllar geçti ama Steinbeck’in ‘Fareler ve İnsanları’ yazarken, Lenny tiplemesini yaratırken asla Türkiye'yi Türkleri düşünmediğinden eminim. Bizim ‘Fareler ve İnsanlar’ gibi yaşamaya başlamamız çok sonra. Eskiden bu kadar başarılı değildik. Eskiden severken öldürmek konusunda eksiklerimiz vardı. Şimdi tamamladık.

Allah sonumuzu hayır etsin!






 








Yazarın Tüm Yazıları