Paylaş
Post-modern kebapçı Tike
- İtalyan? dedim.
- Iıı ııhh! dedi.
- Peki gidip, Çin yiyelim, ne dersin? dedim.
- Iıı ııhh, adam gibi bir şey, adam gibi! dedi.
- Peki o zaman mahalle balıkçımıza gidelim, hem güzel balık yeriz dedim.
Buuuz gibi baktı.
Yüz ifadesini görünce birden durumu kavradım.
Benim güzel kardeşim bir Adanalıydı.
Ve adam gibi bir şey yemekle kasdettiği tek bir şey vardı:
Kebap!
* * *
El insaf!
Elin Amerikası'ndan geleli üç gün olmamıştı ki, beyefendi İstanbul'un bütün iyi kebap yenecek yerlerini keşfetmişti. Fikrimi beyan etmeme fırsat bile vermeden kendimizi Levent'te yeni açılan Tike'de buluverdik. Oysa, bir süredir yanında ikamet ettiği ablası, sadece ara sıra onu, yeni aldığı marangoz kutusunun içindeki o güzelim aletlerle doğramayı düşünse bile, düşünmediği zamanlarda şefkatle bağrına basıyordu.
Buna karşılık ‘‘kardeş’’ ne yapıyordu?
Şirretlik!
Küstahlık!
Artı bir de ukalalık!
Utanmadan, ona bu kadar iyi davranan hatta ilk zamanlar arabasını ödünç veren (elbetteki aklı başına gelip!) anında geri alan, ablasına:
- Güya Adanalısın, hadi söyle ‘‘Tike’’ ne demek? dedi.
Şöyle bir baktım o güzel kiremit rengi villaya ve çınarların altında, püfür püfür eserken kebap yenilebilecek o hoş mekana ve şöyle deyiverdim:
- Buranın sahiplerinin soyadı filan mı?
Lanet olsun!
Beni o kadar aşağıladı ki!
Masada duran ‘‘taneli’’ şalgamın içine atlamak istedim.
Yetmedi!
Bir de şu güzelim sumaklı soğanlara bulansam, o küçük fındık lahmacunlarının kıymalarının arasına karışabilsem ya da tavuk kıymadan yapılan Adana kebapları (oranın spesiyalitesi) suratına fırlatabilsem...
- Peki neymiş dedim.
- Tike, Adanacadır, kuşbaşı et demektir, soyunu inkâr eden de piç olur dedi. Ben ne yaptım? Lafı bir güzel hazmettim, öğrenmenin yaşı yoktur, dedim biraz da mahçup olarak, yalancıktan önüme bakarak Tike'nin yemeklerinin keyfine vardım.
* * *
Varılmayacak gibi değil.
Taneli şalgamı başka bir yerde bulamazsınız, en azından ben bilmiyorum. Ama şalgam dediğin taneli olur, onu biliyorum. Tavuk kıymasından kebabı da başka yerde yiyemezsiniz, gerçi benim tercihim ‘‘düz’’ olanıdır, ama bu da fena değil. Bu kararı insanın kendisi vermelidir. Servis vallahi çok iyi, cart diye girer girmez masanızı donatıyorlar. Önce insanın gözünü doyuruyorlar sonra midesini. Üstelik son derece kibarlar. Ne de olsa yeni açılmış bir yer. Umarım bir süre sonra bozulmaz.
Bir de o tatlılar!
Bizim oranın şahikaları...
Özellikle halka tatlısı, taş kadayıf ve karakuş tatlısı.
Yeme de yanında yat türünden!
İyi de olur, kilo almamış olursunuz...
* * *
Bir Adana yemeği yiyecekseniz, bir Adanalıya güveneceksiniz.
Hayat böyle.
Beyana itimat esastır.
Pişman olmayacaksınız, tabii bizim gördüğümüz özel bir izzet ikram değilse...
Tike'nin sahiplerine ben güvendim, siz de güvenebilirsiniz. İstanbul'da oturan Adanalılar, yani stilize edilmiş bir Adana klasiğiyle karşı karşıyasınız.
Haydi hayırlısı...
Şimdi bir de bu çıktı, post-modern kebapçı!
* * *
HAMİŞ: Meraklısına özel not: Tike Ocakbaşı, Hacı Adil Caddesi, 4 Aralık no:1 İkinci Levent/ İstanbul. Tel: 0212 281 88 71
Paylaş