Paylaş
Altından girer, üstünden çıkar. Öyle ya da böyle yapar. Size nasıl anlatsam Işın Görmüş’ü. Bir kere hiç şüphe yok ki Türkiye’nin en iddialı kadın dergisini yapıyor. Ekibiyle birlikte. Sıkı ve tecrübeli bir ekibi var. Büyük düşünüyorlar, büyük projelere imza atıyorlar. Snob olmayan, insanı ezmeyen bir dergi yapıyorlar. Işın Görmüş, Ercan Arıklı’nın mesleğe kazandırdığı isimlerden. Abisi Alper Görmüş vasıtasıyla dergiciliğe giriş yapıyor. ODTÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu.
İddiasız iddialılardan. Ve kesinlikle doğuştan dergici. İki teyzesi de terziymiş, çocukluğu biçki dikiş dergilerinin içinde geçmiş. Genç kızlığı boyunca da dergi okumuş. Önce müzik dergileri, sonra kadın dergileri. Aynı zamanda sıkı bir dergi okuru yani. Ve kedici. İstinye’nin kedileri ondan soruluyor. Bekâr... Ama evlenmeyi düşünmüyor. Çocuk doğurmanın da bir kadının başına gelebilecek en güzel şey olduğuna inanmıyor. Prototip, alışılagelmiş kadınlardan biri değil yani. Asi, komik ve özgür ruhlu bir kadın...
Cehaletimi affet! Kadın ve moda dergilerinin hepsi birbirine mi benzer?
- Bizde benziyor ama yurtdışında öyle değil. Yurtdışında yaratıcılık ve farklılaşmak adına acayip çaba sarf ediyorlar. Derginin tasarımından editoryal içeriğine kadar sürekli kendilerini yeniliyorlar, cüretkâr değişiklikler yapıyorlar. Kapaklarında büyük risklere giriyorlar. Mesela Katie Grand diye bir kadın var, müthiş bir yayın yönetmeni, “Love” diye bir dergi yapmaya başladı. İlk sayısının kapağına “tombul sanatçı” Bette Ditto’yu bastı. Bir moda dergisinin kapağına tombul bir kadın koymak, çok çok sıradışı bir şey ama tam da zamanıydı.
Yurtdışındaki meslektaşlarımız korkmadan riskler alırken, siz Türkiye’de ne yapıyorsunuz?
- Biz tutmuş bir formül bulup aynısını yapmaya çalışıyoruz. Yeteneklerimizi konuşturmaktansa, ne yazık ki kolay yolu seçiyoruz. O yüzden de bizde dergiler, birbirlerine benziyor, ayrışmıyor. Reklamveren şikâyetçi, okur şikâyetçi... “Nasıl olsa hepsi birbirine benziyor” diyor, birini satın alıp, tatmin oluyor. Halbuki aramızda ayrışabilsek, bir okur belki de birkaç dergi alacak, dergilerimizin tirajları artacak, pasta büyüyecek... ELLE’in durumu biraz farklı tabii, 10 yıllık başarısının ardında, tam da bu sözünü ettiğim ayrışmaya, özgün olmaya verdiği önem yatıyor. ELLE bugüne kadar taklit etmedi ama fazlasıyla edildi. Hâlâ ediliyor maalesef...
Erkek okurlarınız var mı?
- ELLE okurlarının yüzde 12’sini erkekler oluşturuyor.
Epey fazlaymış. Gay okurlarınız?
- Böyle bir veri yok elimizde ama kişisel tahminim gay okurumuzun da fazla olduğu. Gay’ler hem modaya meraklılar, hem de çok iyi giyiniyorlar.
Okur profiliniz tam olarak ne?
- 18-55 yaş arası ruhen genç kadınlar. Yüzde 60’ı çalışıyor. Yüzde 55’i üniversite, 35’i lise mezunu, yüzde 10’u lise ve üniversite öğrencisi... Bu liste uzar gider. Ama seni sıkar. Düzenli yaptığımız araştırmalardan analiz ettiğimiz, ELLE okurlarının yeni olan her şeyden haberdar olmayı ve denemeyi sevdiği. O yüzden yeni olan ne varsa ilk önce bizde çıkar. İster yeni yüz olsun, ister yeni bir ürün...
42 ÜLKEDE 6 MİLYON ADET ELLE SATIYOR
ELLE Türkiye’de kaç, dünyanın diğer ülkelerinde kaç satıyor?
- ELLE, Türkiye’nin en çok satan ve okunan dergilerinden biri. Ortalama satışımız 25 bin. Bir dergiyi ortalama 4 kişinin okuduğunu düşünürsen, her ay 100 bin kişiye ulaşıyoruz. Dünyada ise 42 ülkede 6 milyon adet satıyor, 23 milyon kişiye ulaşıyor. Çok ülkede yayımlandığı için dünyanın en çok satan dergisi. Fena değil, ha?
Sizin dergi de, acayip ilan topluyormuş süper! Nasıl beceriyorsunuz?
- Evet, Doğan Burda Dergi Grubu’nun ilan gelirine önemli bir katkı sağlıyor ELLE. Türkiye’deki en yüksek reklam cirosunu yaratan dergi bizimki. Söylememe gerek yok herhalde, dergi grubumuz da Türkiye’nin en büyük ve güçlü grubu. Diğer dergi grupları maalesef küçülürken ve dergi kapatırken, biz yepyeni projeler ve yeni dergilerle 2010’a girmeyi planlıyoruz.
GELMİŞ GEÇMİŞ EN GENÇ YAYIN YÖNETMENİYDİM
Patronlar hâlâ dergilerin başına iyi eğitim almış, paraya da ihtiyacı olmayan insanları oturtup fazla maaş vermeme eğiliminde mi?
- Ercan Arıklı ekolünden söz ediyorsun! Rahmetli Ercan Bey sağ olsun, zengin aile çocuklarını işe alırdı ki, zam istemesinler! Ama çoğu hâlâ meslekte işlerini başarıyla devam ettiriyorlar, demek ki, çok da yanlış seçimler yapmamış. Ercan Arıklı’nın işe aldığı isimlerden biri olarak, şunu söyleyebilirim: O zaman da paraya ihtiyacım vardı, hâlâ var. 10 senedir ELLE gibi bir dergiyi yönetiyorum ve zengin bir aileden gelmiyorum. Beni işe aldıklarına göre, sanırım artık o defterler çoktan kapandı. Ya da şöyle diyeyim. Doğan Burda Dergi Grubu’nda insanlar maddi durumlarına bakılarak işe alınmıyorlar, başka kriterler var.
Niye bu iştesin? Nesi heyecan veriyor?
- Sen niye gazeteciysen, ben de o yüzden dergiciyim! Sanırım ikimiz de yoktan bir şeyler yaratmayı seviyoruz. Yazmayı, okumayı, incelemeyi, irdelemeyi, çomak sokmayı seviyoruz. Meraklı tipleriz. Ve çok şanslıyız ki, sosyal, eğlenceli, heyecanlı, insanı her daim genç tutan bir işe sahibiz.
Yani senin hikâyenin bir evveliyatı yok mu?
- Var, var. Doğduğumdan beri dergilerle iç içeydim. İki teyzem de terziydi ve biçki dikiş dergilerinin içinde, provalarla, iğnelerle, ipliklerle yuvarlana yuvarlana büyüdüm. İlkokula başladığımda “Bilinmeyen” diye bir dergi keşfettim. UFO’lar, uzaylılar, NASA, İnka uygarlıkları ile bayağı bir kafayı bozmuştum. Her pazartesi ilk iş koşup dergiyi alırdım. Genç kızlığım boyunca dergi okudum. Önce müzik dergileri, sonra kadın dergileri. Karşında sıkı bir dergi okuru var yani!
Eğitim yanılmıyorsam İngiliz Dili ve Edebiyatı...
- Evet, ODTÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Ama okurken, hayalim hep gazeteci olmaktı. Abim de Nokta’da çalıştığı için gözüm dergicilikteydi.
Peki ELLE maceran nasıl başladı?
- Cosmopolitan’daki yazı işleri müdürlüğü görevimden yeni kovulmuştum. Neslihan Tokcan’dan bir telefon aldım. ELLE için görüşmeler başlamıştı ve beni görüşmeye çağırdılar. Atladım gittim, Fransa ofisten, Alain Deroche isimli bir yöneticiyle yaklaşık 2 saat süren sefil bir iş görüşmesi yaptım. Tam iki saat boyunca birbirimizi yedik, ben ne dersem o tersini söyledi. Neredeyse, ağlayarak çıktım görüşmeden. Eve vardığımda zırrrrrr telefon çaldı, Neslihan Tokcan. “Neslihan Hanım, adam benden nefret etti, sizi mahcup ettim üzgünüm” dedim. “Olur mu? Alain seni çok beğenmiş, yayın yönetmeni olarak işe alındın!” dedi. Meğer beni bir tür teste tabi tutmuş, fikirlerimi sonuna kadar savunabiliyor muyum, yoksa herhangi bir baskıda yan mı çiziyorum? Bir de üzerimdeki fuşya pembesi bluzum! Meğerse fuşya pembesi, ELLE dergisinin klasik rengiymiş. 28 yaşında, tüm edisyonlar içinde ELLE’in en genç yayın yönetmeni böylece ben oldum.
Çok para verseler ve deseler ki, “Şimdi Melle diye bir dergi çıkar” çıkarır mısın?
- İyi bir paraysa Kelle diye bir dergi bile çıkarırım. Şaka bir yana, biliyorsun ben sadece ELLE’in yayın yönetmeni değilim. Yayın direktörüyüm aynı zamanda. Dolayısıyla inandığım bir dergi projesini severek yönetebilirim. İlle de moda dergisi olması gerekmez. Güçlü bir ekip kurmak ve iyi yönetmek en önemlisi.
“Ülkenin en iyi kadın dergisini ben yapıyorum” diyebilir misin?
- Tek başıma ben değil ama ekip olarak biz yapıyoruz. Kocaman bir evet!
Krizde anladık ki pahalı parçalar hayat kurtarıyor
Bir kadının gardırobunda hep bir siyah dar etek bulunması gerekir derler ya, ya da beyaz bir gömlek. Sence ne bulunmalı?
Yıllarca giyilebilecek siyah kaliteli bir elbise en zor durumlarda bile günü kurtarır. İyi kesimli birkaç jean pantolon, birkaç kalem etek, birkaç süveter, gece ve gündüz kullanılabilecek tişörtler, bir pardösü ve iyi kesimli bir paltoyla gardırobun temel parçaları oluşturulabilir. Krizde hepimiz anladık ki, ucuz değil, tam aksine pahalı ama yıllarca kullanabileceğimiz parçalara yatırım yapmakta fayda var.
HAYAL DEĞİL İLHAM SATIYORUZ
ELLE’in nesi hiçbir dergiye benzemez?
- Didaktik değiliz. Fikir veririz, seçenekleri sunarız, gerisine karışmayız. Tarafsız ve objektifiz. Bazı dergiler hayal satar. ELLE, kadınların hayallerini gerçekleştirmesi için ilham satar.
Moda çekimlerinde kadınlar neden manasız bir şekilde boşluğa bakar?
- Çekimlerde mankenlerin görevi elbiseyi en artistik şekilde gösterebilmek için askı görevi görmektir. Nereye bakabilirler ki, boşluğa bakmaktan başka?
Beni niye Afrika’ya götürüyorsunuz? Benden ne bekliyorsunuz?
- Popüler ve merak edilen bir kadınsın. İşinde başarılısın. Dergi okuruna, hatta kendi okurlarına da yakınsın. Onları korkutmuyorsun, snobe etmiyorsun, küçümsemiyorsun. Üstünlük taslamıyorsun. Hatalarını ve zayıflıklarını açık yüreklilikle paylaşabiliyorsun. Bence ideal bir kapak kızısın.
Ya beni kapak yaptığın sayı satmazsa? Ne yapacaksın?
- Satacak. Satmazsa, seni bir daha kapak yapmayacağım, adını anmayacağım!
İSTİNYE’NİN BÜTÜN KEDİLERİNE O BAKIYOR
Bu ülkenin en iyi giyinen kadınları? Erkekleri?
- Çok fazla yok. Bir insanın stili, hayat tarzını, görüşünü ve kişiliğini yansıtır. Türklerin bu anlamda kendilerini yeterince özgür, hatta doğru ifade edemediklerini düşünüyorum. Toplum baskısı, alay edilme korkusu, dışlanmak bunun sebeplerinden bazıları. Öte yanda, stil, insanın kişiliğinin önüne geçtiği zaman da komik bir görüntü çıkıyor ortaya. İlginç ve çılgın giyinmek ille de iyi giyinmek değildir. Palyaçoluğa bir adım mesafede olmak gibi bir şeydir.
Asla dergiye kapak yapmam dediğin kişi?
- Asla dememeyi, deneme yanılma yöntemiyle çoktan öğrendim. Ayrıca ELLE’e, iyi fotoğraf verme şartıyla, belli bir başarıya imza atmış her kadın kapak olabilir.
Kişiliğin yaptığın dergiye ne kadar yansıyor?
- Çok. Uyumlu olmayı seven bir kadın değilim, asi bir tarafım var. O yüzden de ELLE’e, diğer dergilere düzenli şekilde kapak olan popüler isimleri pek koymuyoruz. Daha radikal, daha uç isimleri bulup çıkartıyoruz. Hayvanlara düşkün olduğumdan, 42 ELLE edisyonu içinde hayvan sayfası olan tek ELLE bizimki mesela. Kürke karşı olduğumdan kürk ilanı almıyoruz. 3 senedir Green Issue (Yeşil Sayı) yapıyoruz. Tüm dergiyi sosyal bilinç konularına ayırıyoruz.
Mahallenin bütün kedilerini beslediğin doğru mu?
- İstinye’nin kedileri köpekleri benden sorulur. Doğrudur. Öyle derme çatma da değil hani. İyi mama, organik süt, aşılar, hepsi birlikte. Hakkını vererek.
Fotoğraflar: Nihat ODABAŞI
Paylaş