Paylaş
Adınız?
- Elif Ertaç.
Siz haberlerdeki oğluyla duvara karşı oturan annesiniz...
- Evet öyleyim. Biz o duvara “utanç duvarı” diyoruz. Kapalı kadınlar denize rahat girsin diye, bizim yazlık evimizin önüne tahta duvarlar ördüler. Başka kadınlara hizmet vermeye çalışırken, bizim hayatımızı karattılar. Biz de bu haksızlığa isyan ediyoruz.
Hikâyenizi medyadan takip ettim, ama sizden de dinlemek isterim...
- Dediğim gibi, önü kapanan evlerden biriyiz. Evin sahibi, eşimin babaannesi. 86 yaşında. 50 yıl önce kayınpederimle yazlık olarak yaptırmışlar. Biz de her yaz, maaile oraya doluşuyorduk. Kayınvalide, kayınpeder, büyük hala, enişte, eşim, oğlum... Gır gır, şamata güzel günler geçiriyorduk. ‘Duk’ diyorum çünkü İzmit Büyükşehir Belediyesi bu yazı burnumuzdan getirdi.
Tam olarak ne oldu?
- Ağustos ayının başında evimizin önündeki sahilde bir hareketlenme başladı. Baktık, belediye işçileri hummalı bir çalışma içinde. Köyde söylentiler çıkmaya başladı: “Kapatılacakmış, kadınlar plajı yapılacakmış!” Biz de “Yok artık!” dedik. İnanmadık. İşçilere sorduk, “Doğru” dediler. Zaten çok geçmeden fotoğrafta gördüğünüz 2 metre boyundaki tahta duvarları dikiverdiler.
N’aptınız peki? Nasıl bir tepki gösterdiniz?
- Karamürsel Belediyesi’ne gittik, “Biz bir şey yapamayız, İzmit Büyükşehir Belediyesi’nin tasarrufu” dediler. O nasıl iş, onu da anlamadık. Kendi ilçende, sahile duvar örülecek ve sen, “Valla benim bir suçum yok!” diyeceksin.
İzmit Büyükşehir Belediyesi’ne gittiniz mi?
- Evet. Gidildi. “Halktan istek gelmiş”. Öyle dediler. Asıl acıtan gerçekler burada başlıyor: “Hangi halk istemiş?” Oranın halkı biziz. Bizim komşularımız ve yıllardır açığı, kapalısı, türbanlısı, tesettürlüsü, ya da giysisiyle denize giren kadınlı-erkekli Ereğlililer! Hadi ben yeniyim ama onlar 50 yıldır orada. Kimsenin kimseye yan gözle baktığını görmedim, kimse kimseye karışmıyor. Herkes, kocasıyla çocuğuyla, ben dahil, denizde. Bana da bugüne kadar kimse, “Niye bikiniyle denize giriyorsun?” demedi. Peki, kim bu isteyenler?
Kimmiş gerçekten?
- Bize, “AKP kadın kolları” dendi. Diyelim ki öyle, çoğunluklar, bu da bir ihtiyaç, bir çözüm bulmak gerek. Elbette kapalı insanlar da denize girecek. Peki bu, başkalarının hakkını gasp ederek mi olmalı? Biz, “Yasal yoldan ne yapabiliriz?” diye çırpınırken, bir hafta içinde duvar, önümüze çakılıverdi. O resimdeki bank var ya, ben orada oğluma kitap okuyordum her gün. Akşamları da, oğlumuzu yatırınca, eşimle kahvelerimizi alıp denize karşı keyif yapıyorduk. Şimdi kadınlar plajı oldu orası. Denizimizi, rüzgârımızı, havamızı, keyfimizi kestiler, bitirdiler! Bir de laf yedik, “Birkaç ev huzursuzluk çıkarıyor!” oldu. Otobüslerle her gün kadınları bir yerlerden toplayıp plaja getiriyorlar...
Demek ki gerçekten böyle bir ihtiyaç var...
- Evet. Var. Bir görseniz iğne atsan yere düşmüyor. Ama başka yerlerden getiriyorlar. Çünkü Ereğli’de zaten o kadar kadın yok ki plajı doldursun! Tekrar ediyorum, benim kapalı kadınların, özel alanlarda yüzmelerine itirazım yok ama yıllardır açık olan ve herkesin yararlandığı bir yeri, birdenbire kapatıp, sadece halkın bir bölümünün kullanımına sunulmasına itiraz var. Şimdi ben size benim kafamı karıştıran soruları sormak istiyorum...
Sorun lütfen...
1- Benim eşime, kayınpederime, komşularımıza ya da Ereğli erkeklerine sapık mı denmek isteniyor?
2- Evimizin önünden denize eşim ve çocuğumla giremeyeceksem ne anlarım bu yazlık evden?
3- Birinin evinin önünü habersiz, izinsiz kapamak, hakka, hukuka sığar mı? “Ben yaparım oldu” demek ne kadar adil?
4- Olay, eğer kapalı kadınların hakkı yeniyor konusu ise, uygun başka yer mi kalmadı? Burada bizim de hakkımız yenmiyor mu?
5- Son olarak da, başkasının hakkını yemek Müslümanlığa sığar mı?
6- Sahiller, yasal olarak kamunun malı değil midir? Biz, kapalı olmayanlar, kamudan sayılmıyor muyuz? Bizim eşimizle, çocuğumuzla, denize girme hakkımız elimizden alınmış olmuyor mu? Bize zulüm yapılmış olmuyor mu?
Elif Hanım, ben bu soruların cevabını okurlara bırakayım...
Bu olayda kim haklı tartışmaya açıyorum
SEVGİLİ arkadaşlar!
Bu meseleyi tartışmaya açıyorum.
Size de fikirlerinizi soruyorum, lütfen yazın.
Ben, “Herkes denize bikiniyle, mayoyla girecek, girmesi gerekir” diye düşünenlerden değilim.
Herkesin kendi tercihi.
Ben çıplak yüzmeyi tercih edenlere de saygı duyuyorum, haşemayla girenlere de.
Hepimiz farklıyız, inançlarımız, tercihlerimiz farklı, birbirimize saygı duymalıyız.
Fakat bu hikâyede, başka bir yer bulunamaz mıydı?
Sizce Elif Ertaç ve ailesi haksız mı?
Bu durumda ne yapılmalı?
Lütfen sağduyulu cevaplar yazın.
“Haşemayla denize girilmez, bu ne geriliktir!” demeyin, bunu tartışmıyoruz.
Huzurlarınızdan ayrılmadan ben ne düşünüyorum söyleyeyim: Kimsenin fikrini almadan, hakkını gasp ettiklerinize haber bile vermeden, “Ben iktidarım, ben güçlüyüm, ben yaparım” diye bir şey olmaz. Benim aklıma yatmıyor. Haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zulme uğradıklarını söyleyerek iktidara gelenlerin böyle davranması da ironik geliyor...
Bu köpeğin ölümüne sebep olanların adı açıklanmalı
SİZ de gördünüz değil mi o korkunç fotoğrafı?
Bir balkon ve balkonda asılı bir köpek...
Tasması, idam halkası olmuş.
Yerin, şehrin, mekânın bir önemi yok.
Ama o köpeğin sahiplerinin kim olduklarının önemi var.
Haberde geçmiyor, geçiştiriliyor.
Bence yanlış.
Teşhir edilmeli.
İsimlerinin saklanması doğru değil.
Herkes bilmeli, kim onlar...
Kim o zavallı köpeği, bir hafta boyunca, o balkonda aç, susuz bıraktı?
Bir başka canlıyı, bu halde bırakıp, kendisi tatile gitti ya da iş görüşmesine ya da başka bir şeye...
Bu eziyeti yapabilene ben insan demem.
Kim olduklarını lütfen bana yazın.
Öğrenelim, herkes öğrensin.
Biraz utanırlarsa ne fayda!...
Yürü Meltem kim tutar seni!
MELTEM Cumbul’u beğeniyorum.
En çok da duruşunu...
Tamam, yetenekli bir oyuncu...
Ama beni kişiliği, açıklığı, cesareti, o kimselere aldırmaz hali, saygılı pervasızlığı da etkiliyor.
Aklı başında özgür, sıkı bir kadın.
Kendisinden büyük aşklar da yaşadı, küçük aşklar da, ama hep şahane taşıdı.
Mesele bu.
Bir şekilde her şeyi göğüsleyebilmek.
Onda bu güç var.
Yaptığı hiçbir şey, sırıtmıyor, üzerinden akmıyor, sırmaları dökülmüyor, o yine yoluna devam ediyor.
Birlikte olduğu erkeklerle değil de, kendi kimliğiyle var olan kadınlardan.
Kimle beraber oluyorsa, gerçekten âşık olduğu için, ruhu ve teni öyle istediği için birlikte olduğunu düşünüyorum.
Onda gözyaşları içinde koşarak bize gelip, af dileyecek, merhamet dilenecek bir hal de yok.
Damadın babası, felaket açıklamalarıyla zihnimize kazındı.
Ben Cumbul’un babasının güzel dileklerini sevdim.
Yeni evli çifte mutluluklar dilerim.
Paylaş