Paylaş
Hani sanki okul sıralarındayım yine, öğretmen demiş ki bana “konu başlığın yılbaşı, yaz bakalım kompozisyon kızım Ayşe...”
Tabii siz şimdi bundan yazının giriş, gelişme, sonuç bölümlerinin falan muhteşem olacağını, kompozisyon harikası yaratacağımı sanmayın.
O günlerde de hiç yaratmazdım, benim okul sıralarından kastım aynı o günlerde olduğu gibi yine kendimi kasmayacağım, bu yazımda da biraz çocukça takılabileceğim.
Bir kere ben babamı acayip çok özledim? Artık şurama da geldi hani, hele de yılbaşı geldi mi...
Öyle koca kadınsın, alıştın, bak kaç sene geçti, sarıl anana, evladına, yıllar sarıp sarmalar acıları, zaman da aman her şeyin ilacı... demeyin, bunlar da bazı zaman insanı çıldırtıcı.
Şimdi yapmışım çam ağacımı, onun her sene benimle yaptığı gibi, beklemez miyim ben onu elindeki torbalarla, bitsin şu 31 Aralık günü, dergiden çıkmış gelsin eve diye kapıda?
Bir sene bir arkadaşıma babası küçük bir oyuncak kız bebek almıştı, ben tabii ağla ağla: “Ben de isterim aynısından baba!”
Sen benim baba düş yollara yılbaşı günü.
O zaman da oyuncakçı karaborsa, Tünel’de mi ne bebekleri kaçak satıyorlar. Bana bir bebek al oradan, (aha yalanım varsa) bebeğin boyu bir metre, konuşur, ağlar, yürür, dans eder.
Sonra da bu aileyle bizimkiler arasında koptu mu kavga. Neymiş Ayşe’ye Tekin öyle bir bebek almış ki bu sefer öbür çocuk çok üzülmüş Ayşe’nin bebeği daha güzel diye, Tekin niye böyle bir şey yapmışmış da...
Mesela annem ne alacak bana bu sene? Kaç senedir almıyor da hediye.
Bu sene çam ağacı aradım her yerde. “Of” dedi, “Ayşe, bu sene de kurmayıver be kızım, iki gündür yedin, bitirdin beni çam ağacı diye”...
Oturdum, ağladım sinirimden sonra da mesaj çektim. “Anne, zaten beğendiğim çam ağacı 525 lira ve ben onu alamıyorum diye sinirliyim, sen bir de kalkmış bana bu sene kurma diyorsun ya.
İki bavul süsü kendime mi takayım?
Emeklediğim günden beri eve çam ağacı kurup bizi alıştıran babam ve sen değil misin, ya uğursuzluk olursa kurmadım diye, teessüf ediyorum, bir süre görüşmeyelim!”
Annemden cevap: “Ay pek memnun olurum, bence de bir süre görüşmeyelim, ben biraz dinleneyim, sevgiler.”
Şimdi kızım nerede yılbaşında? Ayol anneni ara, sor be bir evladım. Yok. Hatun kişi geldi 21 yaşına ya, eh sevgilisi de var.
Ne yapacak, anacığım, hadi allı pullu neyin varsa geçir üstüne götüreyim seni bir yere, hindimizi yiyelim mi diyecek?
Hayır elbette. Saat 12’yi 5 geçe çalacak telefonum. 12’de de değil, 5 geçe.
12’den, 5 geçene kadar sevgili, eş, dost öpülecek.
Bana 5 geçe, “İyi yıllar canım annem, seni seviyorum”... Nokta.
Kardeşim Ayça ve ekürisi, kocası, oğlu belki bir mesaj düşerler telefonuma, tahminen toplu mesajlardan:
“Da da da da da...”
“Sen ne yapacaksın, anneni aramayacak mısın, ee sen kızını ara Ayşe, sen ara kardeşini, sen de kraliçesin galiba” demeyin.
Annemi aramam; duymaz, zaten annemin yılbaşı programı geçen seneden bellidir bir kere sayın okurlar.
Sevgilinle çıkmıyor musun dediniz galiba.
Ahahahahahahah, ay Allah mı söyletti ya? 4 gün var, değil mi daha?
Kazı kazanı olsa şu sevgili işinin de ya, dört gün boyunca alıp kazısam sürekli, belki tutar şans ya.
Hindimi alırım ben. Ece gitti (sağ kolum), Muhabbet geri geldi (eski sağ kolum).
Mutfağa adarım kendimi klasik olarak, sonra artık evde ne türlü delilik yaparım, o da Muhabbet’le benim iki duvar aramda.
Bak şimdi bu yazıyı okuyan eşim dostum davet de ederler beni oraya buraya. Ayın bir 30’u ola, bakarız artık duruma, sonra yazarım ne ettim bir bir sizlere bu sayfalarda.
Ayşe’nin notu: rüyamda gördüm bu sene Milli Piyango bileti alacağım.
Bu sene güzel geçecek diye düşünün, aşk, sevgi, bolluk bereket, huzur, mutluluk, güzel işler, sarsın sarmalasın hepinizi. Mutlu seneler.
Ayşe’nin 2. notu: Kendi bulduğum bu lafı çok tuttum yahu, “kazı kazan sevgili”... Bundan bir yazı çıkar, önümüzdeki hafta bunu değerlendireyim ben.
Paylaş