Paylaş
Kendinizden başka kimsenin bir şey başarmasına tahammül edemezsiniz.
Biri, bir başarıya imza attığında kıskançlıktan çatlarsınız, çünkü hazımsızsınız.
Hırs bürümüş gözlerinizi, canavarlardan kalmamış farkınız.
Sizler kuyu kazıcısınız çünkü Meltem Cumbul’u kıskandınız.
“Helal be” demek yerine, işin altında iş aradınız.
“Helal” demek yerine kızın kılığına, kıyafetine taktınız.
Söylemediğinizi bırakmayıp bir de yazılar dayadınız.
Eeee ama siz de haklısınız solunuzda Salma Hayek sağınızda George Clooney olan bir masada ne zaman oturdunuz?
Ne zaman Jack Nicholson size elinizi uzatsanız değecek yakınlıkta oldu?
Daha kimler kimler...
Valla ben diyeyim, “Helal
olsun Meltem. Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Yetiş Ayşe, boşanayım mı
Bir gün de bir arkadaşım bana lay lay lom bir şey sorsa nasıl mutlu olacağım, anlatamam. Yıllardır nerede en kazık soru var, hep bana sorarlar, cevap vermeye de beni zorlarlar. Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık şeklinde alır beni bin bir düşünce, “Ay ne cevap versem” diye.
Dün de aynısı oldu. Yine bir arkadaşım en kazık soruyla karşıma dikiliverdi;
“Bu adam beni aldatıyor, artık şüphem kalmadı, ne yapsam Ayşe, boşansam mı?”
Soru ilk başta kazık geldiyse de cevabım hazırdı ama tabi ondan alacağım yanıtlar da mühimdi.
Başladım sormaya...
- Üstüne kayıtlı bir şey var mı?
- Yok
- İki bin ikiden sonra da evlenmediniz değil mi?
- Hayır, önce
- Anlaşarak boşanmanız mümkün mü?
- Mümkün değil, zaten boşanmamak için her şeyi yapacak, hatta paramı da kısacak.
- Hımm...
- Hım derken ne demek istedin?
- Şunu; sakın boşanma!
- Anlamadım?
Başladım gerçekleri arkadaşıma anlatmaya:
“Anlaşma yoksa mahkeme nereden baksan beş sene sürer, yani hakkını alana kadar kılların ağarır, öyle diyeyim.
Mahkeme süresince kendi paran yoksa ya dımdızlak ortada kalırsın ya da el kadar bir nafaka alırsın.
Ha bu arada ne sevgili ne aşk aklından geçsin, zira yeni kanuna göre kocan seni boşanma tamamlanmadan biriyle görürse ve kanıtlarsa direk suçlusun, hatta tazminat ödemeye bile mahkûm edilebilirsin.
Yani kısaca sakın boşanma!” Kızcağızın hevesi kursağında kaldı ama ne yazık ki bunlar doğrulardı.
“Eeee ne yapacağım o zaman?”
“Git hayatını yaşa, adamı soy soğana çevir, hatta... Anladın işte... Hayatını yaşa her anlamda ama sakın yakalanma.”
Bu arkadaşım daha da bana fikir sorar mı bilemem ama onun için en hayırlısı bu, ondan gram
kuşkum yok.
Ev kadınının yüz karası
Bu Ayça yani benim kardeşim kadar bir kadının evden, mutfaktan bu kadar habersizini görmedim.
Geçen gün yardımcısı izine çıkınca iki buçuk yaşındaki oğluyla yalnız kalıyor evde, çocuğa tost yapıp süt ısıtması lazım ama nerde... Doğalgazı açacak, bulamıyor oğlu; “anne buyda” diyor.
Sütü bulamıyor, oğlan yine gösteriyor; “anne buyda.”
Tost makinesini bulamıyor, yine oğlu imdadına yetişiyor.
Bir saat debelendikten sonra oğluna bir bardak süt ısıtıp tost yapmayı beceriyor, tam masaya oturuyorlar, bizim oğlan alkış tutuyor, annesine dönüp, “İşte başaydın anne” diyor. O günden beri adı “başaydın anne”.
Nereye gitseler oğlu ona böyle sesleniyor, bizimki bu durumdan hiç memnun değil haliyle, oğlana unutturmak için her şeyi yapıyor ama nafile.
Paylaş