Paylaş
Eee o zaman neyim ben saf mı? Yok be bu da olmadı. Saflık bende ne gezer? Hele şu son üç senede eser kalmadı kendilerinden...
O zaman neyim ben, iyi niyetli? Hah bu olabilir işte. Gerçi fazla iyi niyet de hem biraz saflıktır hem de biraz salaklık. Neyse ne işte... Demek ki hepsinden biraz var bende.
Durum şu okur dostlarım, ben kendimi bildim bileli yoğurtlusundan yoğurtsuzuna, ballısından balsızına sürekli kazık yer dururum. İşin en moku da yediğim kazık karşılığında her ne kadar hırslanıp sinir yapsam da ters bir vuruşla y ediğim kazığın bir benzerini karşımdakine atmayı bir türlü beceremem. Kazık atma özürlüyüm ben. Ha denemedim mi? Denedim tabi ama sonuç hüsran...
Bu hafta da kazıklardan nasibimi aldım. Durun bakalım bir sayayım... Hım tamam üç tane, yarın da cuma hafta bitti sayılır. Umarım bu haftayı üç kazıkla noktalarım.
Şimdi ben madem kazık yeme konusunda bu kadar tecrübeliyim, hatta bir nevi bilirkişiyim size biraz kazık çeşitlerinden bahsedeyim.
Şimdi efendim kazık çeşitleri; eş kazığı, dost kazığı, aile kazığı, iş kazığı, devlet kazığı olmak üzere beş ana madde altında toplanır.
Şimdi gelelim bunların açılımlarına...
Eş kazığı: Bundan yemeyen yoktur. Yok valla ben yemedim diyene, "Aman dikkatli ol eli kulağındadır, muhakkak bir gün yiyeceksin" derim.
Şöyle bir incelediğimizde, erkek cinsinin bu kazık çeşitinde daha becerikli olduğunu görebiliriz. Yani yüzdeye vurarsak yüzde yetmiş erkek, yüzde otuz kadın a tar eş kazığını... Eş kazığını da kendi arasında aldatma, yalan, riya, para, ikiyüzlülük gibi beşe ayırabiliriz. Bu tip kazıklar yendiklerinde ciddi anlamda da acıtırlar. Acısı hafifler ama asla tam anlamıyla geçmez. En güzel senelerinin bir kazığa bağlı olarak yaşandığını, yatağını bir kazıkla paylaştığını düşündükçe sinir olursun sinir.
Gelelim dost kazığına... Bunu da yemeyeniniz yoktur. "Valla ben yemedim" diyeninize ben de "Hadi len" derim. Bu da koyar adama, bir anda yaşamının tüm sırlarını bir dümbükle paylaşmış olmanın dayanılmaz ağırlığı vurur suratına. Fazla da üstüne gidilmez bu dümbüklerin, sonra bir bakarsın tüm sırların milletin ağzında... Dost kazığı da kendi arasında arkadan dolap çevirme, sevgiline, kocana göz koyma hatta elinden alma, kıskançlık, sırlarını ona buna ağzından kaçırma ve daha bir sürüsü olmak üzere bir sürü parçalara ayırabiliriz.
Aile kazığı... Aman tek yemediğim kazık bu şükürler olsun. Ama yiyenini çok duydum. Bunu da miras kavgası, aile şirketi varsa orada dönen dolaplar, koltuk kavgaları, kıskançlık, üvey ana, üvey baba, metres, gelin, damat şeklinde sınıflandırabiliriz.
İş kazığına şöyle bir bakarsak, bundan da yemeyen yoktur. Sonucu da adamı zıvanadan çıkarır. İşsiz kaldığına mı üzülürsün, hakkının yendiğine mi, iş yerinde maruz kaldığın tacize mi, evinde ekmek bekleyen ailene elin bomboş giderken ruhunda kopan fırtınalara mı? Adamına göre değişir. Ha bir de sana kazık attıktan sonra matah bir haltmış gibi orada burada yazılı olarak "Falancanın firmamızla, şirketimizle olan ilişiği kesilmiştir" şeklindeki duyuruları fena koyar insana (Bir iş kazığı yedim sayılır. Allah korudu da bu sefer onlar kazık atmaya hazırlanırlarken ben onlardan hızlı davrandım. Akıllanıyor muyum ne?)
Ve gelelim en önemli kazığa, devlet kazığı... Şu an sesinizi duyar gibi oluyorum. Topluca ne diyoruz; "Biz bunu toplumca, kendimizi bildik bileli yedik, hala da yemeye devam ediyoruz ve kaçışı yok, daha da yiyeceğiz." Şimdi gel sıkıyorsa bunu da üçe beşe ayır. Yok olmaz ayrılmaz. Yani ayrılır da sayfada yer kalmaz. Bu devlet kazıklarından köşe yazısı değil, her biri 10.000 sayfa olmak üzere, dokuzyüz ciltlik ansiklopedi çıkar. Gerçi artık devlet kazıklarına karşı milletçe bağışıklık kazandık, ne kadar acıtsa da kırıp mıçımızı oturuyoruz işte. Yok ki başka yolu...
Hadi bana eyvallah... Yazı bana gaz verdi. Şöyle bir çıkayım sokağa, bakarsınız kazık atacak üç beş kişi bulurum ben de... (Yakıştı mı Ayşe sana bu cümle? Yakışmadı tabi. Ama sen yine de çık sokağa, ama dikkatli ol ki yine kazık yiyip kös kös dönme eve)
LÜTFEN OKUYUN ÇOK ÖNEMLİ, YETKİLİLERE SESLENİYORUZ!
Sayın Ayşe Hanım,
Geçtiğimiz Kasım ayında hepimizi şoke eden kedi kesen kızın görüntüleri göndeme bomba gibi düşmüştü. 13 yaşındaki bu kız bir kediyi kesip parçalara ayırmakla kalmamış, bir de video klip yapıp internette yayınlamıştı. Kız ve ailesi hakkında gerekli hukuksal işlemlerin yapılması ve tedavi altına alınması için Yaşam Hakkına Saygı Derneği (YHS) olarak başlattığımız kampanyaya istinaden 5.691 imzayla yolladığımız dilekçelere ve yapılan suç duyurularına rağmen yaşının küçüklüğü sebebiyle sonuç alınamadı. Kızın amcası konuk olduğu bir TV programında, yeğeninin büyüyünce cerrah olmak istediğini ve bu olayın yanlış anlaşıldığını belirtti.
Bugün gelinen noktada ise bu kız Facebook'taki hesabını aktive etti ve tekrar 4 Haziran itibariyle hayvanlara uyguladığı şiddet görüntülerini paylaşmaya başladı. Artık bu kızın durumunun vehametinin artık tüm kamuoyu tarafından ciddiye alınması ve gereğinin yapılması gerekiyor. YHS olarak tekrar bir imza kampanyası başlattık. Kampanyaya destek vermenizi ve konuya dikkat çekmenizi rica ediyoruz.
İmza dilekçesi için linkimiz:
http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=369
İleriki yaşlarda insana uygulayacağı şiddetin ve bugün sahipsiz hayvanlara uyguladığı şiddetin önüne geçebilmek için bu kızın acil olarak tedavi altına alınmasını talep ediyoruz.
Desteğiniz ve duyarlılığınız için şimdiden teşekkür ederiz.
Saygılar,
Özgün Öztürk / Yaşam Hakkına Saygı Derneği Başkanı
Ayşe'nin notu: Dün gece tüm Twitter bu konuyu tartıştık, ne yapabiliriz diye. İmzalar topladık falan filan ama yetersiz kalıyor elbette. Ben resimlere bakamadım, yüreğim almadı. Bu kızın ailesi bir de bir süre önce bir televizyonun canlı yayınına katılıyor üstelik ve diyorlar ki; "Yanlış anlaşılma var. Bizim kızımız veteriner olacak da tüm yaptıklarının nedeni bu." Çüş diyorum size sayın aile! Ne kadar körsünüz ya da siz de kızınız kadar hatta belki de ondan daha hastasınız. Kızınızın Facebook sayfasına girsenize, ”satanistim” diye bas bas bağırıyor 13 yaşındaki bu kız.
Acil olarak devlet bu işe el atsın bekliyoruz ve takipçisi olacağız. Bu aileyi, bu kızı tedavi ettirin. Ya yarın öbür gün baltayla bir insanın kafasını keserse, o zaman ne olacak? Bir düşünsenize...
Paylaş