Paylaş
Bugün gökyüzünde duygu durumumuzu kontrol eden Ay, yay burcunda ilerliyor. Aynı zamanda Mars gezegeni ile yakın bir temas içinde hareket ediyor. Bu sizleri tuhaf bazı yanılgılar içerisine çekebilir. Bazı konular ve durumlar üzerine hırslanmanız sizi hatalar yapmaya sürükleyebilir. Biraz daha vereceğiniz kararlarda sakin kalmalısınız. Aslında özünüzde var olan iyi duyguları iyi bir şekilde ortaya sunmak dışında tutkulu davranışlar sizi yorabilir. Önemli olan disiplinli ve prensip içinde olmalısınız.
Besteci Çaykovski, bir mektubunda kendi çalışma disiplini üzerine şöyle yazmış: “Daima çalışmalıyız. Kendine saygısı olan bir sanatçı ‘havamda değilim’ diyerek ellerini kavuşturup oturamaz. Havaya girmek için çabalamak yerine ilham gelsin diye beklersek, çabucak miskinleşir ve hissizleşiriz. Sabırlı olmalıyız ve ilhamın yalnızca gönülsüzlüklerine gem vurmasını bilenlere geleceğine inanmalıyız.”
Çok güzel değil mi?
Büyük adamlar boşuna büyük adam olmuyorlar.
Bugün harekete geçin ve başarısız olmaktan korkmayın. Çok sevdiğim bir sözü hatırlatmak isterim: “Harekete geçin, başarısız olursanız, başarıya gitmeyen yollardan birini tecrübe etmiş, elemiş olursunuz” denir, doğrudur da. Pes etmeyin ve başarısız deneyimlerinizden ders alın. Belki farklı bir yöntemle tekrar denediğinizde bu sefer başaracaksınız. Nerden biliyorsunuz?
Gelelim günün tavsiyeli hikayesine;
Evveli bir varmış bir yokmuş bir derviş ile bir kocakarı varmış.
Derviş her gün kocakarının evine gelir:
“Koca nine! “Herkes eder, kendi kendine eder, yine kendi kendine eder” der dururmuş.
Kocakarı bu dervişten bıkmış usanmış.
“Usandım şu dervişten! Bir kurtulsam!” dermiş.
Günlerden bir gün bir katmer yapmış.
İçine zehir koymuş: “Şunu şu derviş müsveddesine yedireyim de görsün böyle tak tak ötmesini.” demiş.
O gün derviş yine gelmiş: “Ben geldim koca nine. Herkes eder kendine eder, yine kendine eder.” demiş. Kocakarı zehirli katmeri dervişe vermiş.
Derviş yine: “Koca nine herkes eder, kendine eder, yine kendine eder.” demiş ve çıkıp gitmiş. Gide gide bir yere varmış. Orası askerlerin geldiği yer imiş.
Oysaki kocakarının askerde bir oğlu varmış. Tezkere ile geliyormuş. O kadar acıkmış ki, açlığından karnı zil çalıyormuş. Karşısına eli çıkınla gelen dervişe: “Ne olur derviş amca?” çok açım, elindeki ekmeği ver.” diye yalvarmış.
Derviş de zehirli katmeri vermiş. Oğlan ekmeği yedikten sonra vücuduna bir fenalık gelmiş. Kendisini eve zor atmış. Eve gelince iyice nefesi kesilmiş.
Anası “Ne oldu oğlum, sana ne oldu?” diye dövünmeye başlamış.
Oğlan: “Çok acıkmıştım. Karşıma bir derviş geldi. Elindeki katmeri istedim. O da verdi. Katmeri yedim.
Sonra ne oldu bilmiyorum demiş.
Oysaki katmeri annesi zehir koymuş.
“Oğlan ölüyorum diye bağırmış”
Anası: “Ah benim yavrucuğum! O katmeri ben yaptıydım, dervişi zehirleyim diye. Şimdi ne oldu” diye çırpınmaya başlamış.
Koşa koşa dervişi bulmaya koyulmuş kocakarı.
Kocakarı dizlerini dövmeye, saçını başını yolmaya başlamış. Fakat elden ne gelir?
Derviş ona: “Koca nine!” Herkes eder, kendine eder, yine kendine eder.”
Dememiş mi? Koca nine kendi kendine etmiş. Koca nine de kendi kazdığı kuyuya kendisi düşmüş.
Dervişten af dilemiş ve her şeyi ona anlatmış…
Yani dememiz o ki; siz doğruluktan sapmayın. Bu hayatta ne ederseniz kendinize edersiniz.
İyilikte sizedir, kötülükte…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş