Paylaş
Dünkü yazı serimizde hatırlarsanız bu terazi yeni ayı ile toprak ananın dönüştüğünü konuşmuştuk. Dün yaşanılan Marmara depremi gerçekten her deprem kadar korkutucuydu. Deprem ne zaman olabilir veya nerede yakalanırız sanırım bu sorunun yanıtını hiçbir zaman bulamayacağız. Sadece yapmamız gereken bununla beraber yaşamayı öğrenmek.
Ben 1999 depreminde 15 yaşındaydım. Kız kardeşim 15 günlük bebekti. Annem loğusaydı. O anı ömrüm boyunca unutmayacağımı biliyorum. Buna benzer benden daha kötü durumda olan ailesini düzce depreminde kaybeden çok tanıdıklarım vardı.
Dünkü depremle sinir krizi geçirdiler. Sokakta yattılar. Asla ikna edemedik.
Çünkü korku ve endişe insana her şeyi yaptırabilirdi. Dün hepimizin gördüğü bir sürü eksiklikler vardı. Yaşanılan bu olayda can kaybının olmaması çok sevindirici ama whatsapp gruplarına gelen kolon ve kiriş kırıkları korkutucuydu. Bu insanlar bundan sonra bu noktadan nasıl devam edecekler? Ciddi sorumluluklarla yüzleşti İstanbullular. Ama dünkü deprem kısa sürmeseydi yıkıma çok müsait olduğunu söyleyebilirim.
Dün yazdığım yazıda başlığımızda ne demiştik: “En önemli dersler kargaşalı durumlardan çıkar”
Muhtemelen çok önemli dersler alındığını düşünüyorum. Tabi bu dersleri nasıl uygulayacağımız hususu ayrı bir konu. Teknolojik olarak sınıfta kaldık. Telefon hatlarının gidiyor olması çok ürkütücüydü. Zaten ne tuhaf değil mi? Deprem olduktan sonra iş yerlerimizi terk ettik, çocuklarımız okulları terk etti. Herkesin tek düşündüğü sevdikleriydi. Kimse okula gidemedim diye dert yanmadı ya da işten patrondan izin alayım vs demedi. Hayatın tüm telaşları bir kenara bırakıldı. Sadece aile ve sevdikleri göz önüne geldi. O an ne cebindeki paranın değeri vardı ya da başka bir şeyin…Bu dünyanın ne kadar boş olduğunu bize gösterdi. Tabi kaç dakika bu düşünce sürdü ve ne kadar bunu unutmadan yaşayacağız bu ayrı bir konu ama tek güçlü bir gerçek vardı…
Şimdi akıllarda bir sürü soru. Peki astroloji bu deprem işine ne diyor?
İnanın çok uzun zamandır üzerinde çalışmalar yaptığım bir durum. Deneysel olarak çok durum deniyorum. Âmâ hep aşağı yukarı 3-5 gün aşağısı ve yukarısı olarak bir şeyler yakalayabiliyorum.17 Eylül köşe yazısında bunu yazmıştım. Ülkemiz için 28-29-30 Eylül önemli tarihler diye. Uzmanlarda zaten birkaç güne dikkat edin diyor. İnşallah bu işi de atlatacağız ama İstanbul’un bazı gerçekleri görmesi ve harekete geçmesi için bu durumdan inşallah önemli dersler çıkartılır.
Bugün nelere dikkat edelim?
Bugün ilişkilerde gerginliklere özellikle dikkat etmelisiniz ve ilişkilerinizde daha uzlaşmacı bir tavır içinde olmalısınız. Zaten yarın terazi burcundaki yeni aya doğru ilerliyoruz. Değişim ve yüzleşme zamanı. Bazı gerçekleri görün ve harekete geçin. Ona ayıp olmasın, buna ayıp olmasın derken geçti bir koca ömür…
Gelelim günün hikayesine;
Bir İngiliz, gezmek için Afrika’ya gitmişti. Amacı, uygarlıktan payını hemen hiç almamış bölgeleri adım adım dolaşmak ve burada uygarlığın olanaklarından yoksun halkın yaşam biçimini gözlemekti. Rehberi onu, kıtanın en vahşi bölgesine götürdü ve orada kamp kurdular. İngiliz yanına iki rehberini aldı ve onlarla birlikte yürüyerek, çevredeki köylerden birine gitti. Göl kamışlarından yapılmış kulübelerin oluşturduğu bu köyde gözü birden, çıplak bir yerliye takıldı. Adam, bir kütüğün başına oturmuş, elindeki tokmakla kütüğe gelişi güzel vurarak tamtam çalıyor, anlamsız sesler çıkarıyordu, İngiliz adamın yanına yürüdü ve onu bir süre dikkatle inceledikten sonra sordu:
- “Bu tamtamı neden çalıyorsun?” dedi.
Yerli, bir yandan tokmağını kütüğe vurmayı sürdürürken, bir yandan da İngiliz’e yanıt verdi:
- “Bu yaz kurak geçti, köyümüz susuz kaldı. Tamtamı çalmamın nedeni, bu kuraklık nedeniyle...” İngiliz elini kaldırarak yerliye susmasını işaret etti.
- “Devam etmene gerek yok, anladım ne diyeceğini” dedi ve piposundan birkaç nefes çektikten sonra sürdürdü sözünü:
- “Yani mevsim kurak geçti, nehirler kurudu, köyünüzü susuz kaldı... sen de şimdi tamtam çalıp, ruhları yardıma çağırıyorsun ve aklın sıra, ruhların yardımını sağlayarak yağmur yağdıracaksın... öyle değil mi?”
Yerli, tamtam çalmayı bıraktı ve şaşkınlıkla İngiliz’in yüzüne baktı:
- “Demek bu çağda hala ruhların yardımıyla yağmur yağdırabileceğini inanıyorsunuz” dedi hafifçe gülerek ve sonra da tamtam çalmasının nedenini açıkladı:
- “Komşu köyden su tesisatçısı çağırıyorum”
Mutlu günler dilerim…
Paylaş