Paylaş
Artık adım adım akrep burcundaki yeniaya doğru ilerliyoruz. 5 Kasım gece saatlerinde yeniay doğacak. Garip bir bilinçaltı doluluğu içindeyim. Dün bazı rüyalar gördüm. Öyle karışık ki hiç net değil. Bilinçaltı ne kadar karışıksa artık kafamın arka planında neler yatıyorsa…
Düşünmekten yorulmuşluk olduğunu anladım...Konuşulmayan ve baskılanan her şeyin zihnimde ağırlık yaptığını fark ettim…
Neyi bırakmam gerektiği korkusunu bile taşıyamaz oldum.
Eskiden adabımla bir korkum vardı. Onu bile elimden aldılar.
Hayat muazzam döngüsel bir yer…
Sizi mutlaka ne olursa olsun çözemediğiniz ve yarım bıraktığınız olaylarla ya da kişilerle karşı karşıya koyuyor. Hayatımda öyle çok örneğini yaşadım ki…
Bunu zamanı gelince size anlatacağım.
Şu an o kadar eminim ki hak etmediğiniz muamelelerle karşı karşıya kaldığınıza…
Akrep burcu teması budur zaten…
Astrolojide hep terazi burcunda hak ya da haksızlık yorumu yapılır. O işlere Terazi bakar. Ama Terazi burcunda olan yeniay ya da dolunaylarda adaletsizlikler bellidir. Kanun vardır. Nerede arayacağını adaleti az çok bilirsin. Ortada 4 birim bir şey varsa 2’si senindir 2’si karşı tarafındır. Eğer 18 yaşını geçtiysen ehliyet alabilirsin gibi düşünebilirsiniz. Bunlar hak kazanılmış durumlardır. Bunlar Terazi burcu adaletidir. Bunları sistem size sağlar.
Ama akrep burcu dolunay-yeniaylarında 18 yaşındaysan bir bakarsın biri çıkar ehliyet hakkını şu an sana veremiyorum der. Sonra bir bakarsın senin yaşında herkes sırada ve kuyrukta patır patır ehliyet alıyor. Başlarsın sövmeye, söylenmeye… Arkadan işler dönmüş saçma sapan şeyler olmuş. İnsan hakkı olan şey için savaşır mı? Alıyor işte herkes diye düşünürsün. Ya da sıranın sonundasındır biri gelir araya kaynar kasa da ödeme yapar gider. Adaletin bu mu dünya dersin. Sonra başlarsın o sıradaki kişiyi bulmaya, onu şikayet etmeye. Enayi yerine konduğunu düşünürsün vs.…. Hayatınızı şu an gözlemlediğinizde kendinizi aynen böyle hissediyorsunuz.
Sustuğumuz yerlerden neden suçluyuz?
Bu yeniayın içinde Uranüs olması bizleri her an patlamaya hazır bir bomba gibi yürümemize neden oluyor. O kadar kalbimiz çarpıyor ve o kadar heyecanlı hissediyoruz ki bu enerjiyi nasıl düzelteceğimizi bilemiyoruz. Öfkemiz çok yüksek ama garipte bir sakinlik var.
Dün avm’de kadının biri bana çarptı yürürken…
Elimdeki kahve düştü ve her yerim battı…
Döndü bana öküz müsün be önüne baksana dedi…
Oradan bir adam koştu peçeteyle başka bir kadın ıslak mendille aman hanımefendi siz bakmayın ona dediler. Deli herhâlde bu kadın vs. diye herkes söylenmeye başladı.
Sonra kadın üstüme yürümeye devam etti. Çarpan kendi, vuran kendi kahveyle mahvolan ben vs. derken hala sesim çıkmadı. Göz göze gelmemeye çalıştım. Yok gibi davranmam onun sinirlerini daha da bozdu. Adamın biri en son dayanamadı bağırdı. Manyak mısın kadın defol git. Bu kadın senle kavga etmez dedi…Kendine başka birini bul.
Kadın bu sefer adamla kavga etmeye başladı. Yani kısaca kadın her şekilde biriyle kavga edecek. Kaçar’ı yok. Sonra kızı varmış koşarak geldi. Dedi iki dakika tuvalete girdim olana bak. Herkesten çok özür dilerim demeye başladı. Mahcup bir şekilde. Annem hasta ve kendini kontrol edemiyor. İlaçlarını vereceğim dedi. Koluna girdi ve annesini sakinleştirmeye çalıştı. Çevrede herkeste bir sessizlik oldu. Ben zaten sessizdim. Sonra o kahveli halimle temizlendim. Adamcağız yanıma geldi. Siz hasta olduğunu biliyor muydunuz da sustunuz dedi… Gülümsedim. Başıma ne geldiyse şu kahveyi sevmekten geldi valla. Kahve beni ne hale getirdi diye söylendim… Bu da deli herhâlde demiştir içinden diye düşünmüştür herhâlde…Beyefendi de güldü çekti gitti.
Bilsem ne bilmesem ne…
Orada kendim için sustum…
Kimse için değildi…
Aslında çok öfkelenmiştim. Böyle tek bir kelime çıksa ağzımdan kendimi bozacak gibiydim. Ama yapmamam gerektiğini kendime telkin ettim. Sonra dedim ki aynı Uranüs gibi hatun. İçimden kendimle konuştum.
Yaşamın içinde sanırım kendimizi adamamız gereken şey insanı anlamak. Herkes yazgısının peşine düşen bir kahraman değil mi? Bu yolda kimimiz deliriyoruz, kimiz akıllanıyoruz kimimiz sinir hastası oluyoruz. Ama hikâyede tek ortak noktamız var. Bu gezegenden gitmek… Yerleşik olanı yıkmaktan ve inandığımız doğruların peşinden gitmekten vazgeçmemeliyiz…
Bu yeniay bilinmeyenin peşine düşme cesareti, sezgilerinizle bir şeyleri koklayarak bulma fırsatı derinlerde bulduklarıyla dünyaya, gün ışığına çıkarma şansı sunuyor.
Astrolojik semboller ise anlamamız için bizlere birer köprü…
Bir konuyla önemli olduğu için ilgilenmekten yana hiç olmadım. Bir konuya bir şekilde kapılmaya inanıyorum…
Hepimiz kendimizi yalnız hissediyoruz. Biriyle konuşmaya çok ihtiyacımız var. Ama konuşacak noktada kişiyi bulamıyoruz. Öte yandan hoş karşılanmayacak ve bana tekrar güvenmeyecek diye korkuyoruz…
Bu akşam günlerden RADYO D 104!
Artık biliyorsunuz,
1 yıl olacak.
Her şey 3 Ocak 2021 yılında başladı…
HER Çarşamba-Perşembe-Cuma saat 20:00-22:00’da “astromatik cevaplıyor” programımız var. Her Pazar saat 14:00-16:00 arasında haftalıkları konuştuğumuz programımız var. Radyo D ailem ile astroloji üzerine muazzam işler yapıyoruz. Sizleri bu akşam bekliyorum. Müzik ve astroloji iyi ki var…
Akrep yeniayının yalnızlığında kaybolduğunuzu düşünüyorsanız yalnız değilsiniz…
Frekansı ayarlayın…
Kahvenizi yapmayı unutmayın…Başımıza ne geldiyse onu sevmekten geldi…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş