Paylaş
22 yıllık meslek yaşamı boyunca deneyimler sonucu özellikle ilişkiler ve evlilikler konusundaki bilgi ve tecrübeleriyle ‘Geçinmeye Niyetin Var mı?’ adlı kitap yazan Bıçakçılar, kitabın gördüğü ilgiden çok memnun...
BİR İZMİRLİ OLARAK ÜZERİME GÖREV DÜŞTÜ
- Kitap fikri nasıl oluştu?
- 2014 yılında açıklanan TÜİK verileri sonucunda İzmir, boşanma oranı en yüksek şehir olmuştu. Çağdaş ve modern bir şehir olan İzmir’in aile değerlerini kaybeden bir şehir olduğu yönünde İzmirli olmayan bazı yazarlarca kaleme alınan yazıları okuyunca durumdan çok etkilenmiştim. İzmir doğumlu, İzmir aşığı ve son 23 yıldır İzmir’e hizmet veren bir uzman olarak, tabii ki yüzlerce saatini psikoloji bilimi sınırlarında bir psikoterapist ve aile danışmanı olarak geçirmiş olmam da bunda çok etkiliydi ki, benim de üzerime bir görev düşmüştü. Özellikle İzmir’in sadece boşanan çiftleri ile değil, mutlu ve değerleri olan çiftleri, aileleri olduğunu önce İzmir’le sonra da tüm Türkiye ile paylaşabilmekti. İşte kitap tam bu fikir ile başladı.
- Neden, Geçinmeye Niyetin Var mı?
- Kitabın adını, kitabı yazmaya başladığım ilk günden neredeyse bitirene kadar “evliliği iyileştirmek”; alt başlığını da “mükemmel olmayabilir ama iyileştirilebilir” olarak düşünmüştüm. Fakat bu isim beni tatmin etmemeye başladı. Hiç beklemediğim bir anda, evliliklerinin 63’üncü yılında olan halam ve eniştem ile yaptığım bir sohbet zihnimde “fişek” gibi patladı. 94 yaşındaki eniştem özetle şunları söylemişti:
“Bizim zamanımızda dünürcüler vardı. Gençleri ve aileleri birbirine yakıştırırsa aracı olur, her iki aileyi birbirine anlatır, aileleri dünür yapmaya çalışırdı. Eee, tabii şöyle bir söz de vardır bu memlekette; ‘yedi defa dünürcülük yap, cennetliksin’ derler. Onu da söyleyeyim. Eğer her şey yolundaysa dünürcü, kız isteme dahil, her şeyin içinde olur ve iki ailenin yaşayabileceği sorunlarda da aracılık ederdi. Evli çiftin arasında bir problem çıkarsa, ilk dünürcüye haber verilirdi. Dünürcü de sorumluluğu gereği hemen soluğu evli çiftin kapısında alırdı. Kapıyı çalıp içeri girince çiftin karşısına çıkar şu sorarmış: ‘SENİN GEÇİNMEYE NİYETİN VAR MI? Varsa konuşalım, yoksa hiç konuşmayalım.’ Böylece önce niyetlerini anlamaya çalışırdı.”
Hayatın içinde yaşadıkça öğrenilenler, belki de çift ilişkilerinin en önemli noktalarını oluşturuyor: “geçinmeye niyeti olmak” da bunlardan biri. Eğer geçinmeye niyetiniz yoksa kadın erkek ilişkisi dünyanın en zor ilişkisi olabilir. İki farklı mizaç, iki farklı beklenti, iki farklı yaşanmışlık, iki farklı ailenin büyüttüğü çocuklar. Hadi hepsi oldu da, iki farklı cinsiyet; biri kadın, biri erkek ve farklı yollara gitmekte olan iki değişik hormonal yapı. Bu kadar farklılık arasında bir arada olup problem yaşamamak mümkün değil. Yeter ki GEÇİNMEYE NİYETİNİZ OLSUN. Dedim ve kitabımı tamamladım.
FARKLILIKLAR HER ZAMAN VAR, ÖNEMLİ OLAN UYUM
- Kitabı yazarken en çok nelerden ya da nerelerden ilham aldınız?
- Bu güne kadar birçok aile, çocuk, ergen ve çiftle çalışma fırsatı buldum. Danışanlarımın ne hissettikleri ve ne düşündükleri hakkında pek çok bilgi edinme ayrıcalığına kavuştum. Onların yeniden mutluluklarını kazanmalarına yardım ederken, iç dünyalarını, kaygılarını, korkularını ve amaçlarını paylaştım. Ayrıca, harekete geçmelerine de tanık oldum. İşte en büyük ilham kaynağım benim duygu dostlarım, danışanlarım olmuştur. Bu kitapla da önceliği ailenin ilk oluşumuyla; eşlerle hazırlamaya özen gösterdim.
- Kitabı yazma süreci nasıl geçti? Bu süreçte fark ettiğiniz, keşfettiğiniz yeni bir şeyler oldu mu?
- Özellikle evliliklerinde mutlu olan çiftlerin nasıl oluyor da ilişkilerini sürdürebiliyorlar diye izledim, onlarla konuştum ve sorguladım. Türk gelenekleri ile birlikte nasıl çağdaş ama mutlu bir aile olabildiklerini anlamaya çalıştım. Bu süreçte en çok fark ettiğim ilk önemli nokta “ilişkilerde farklılıkların her zaman olduğu ama uyumu insanların sağladığı” oldu. Bir de son yılların modası olan kişisel gelişelim derken, hep kişisel kalındığını gördün. Kişisel gelişelim kadar birlikte de gelişmeyi atlamamak gerekiyor. En önemli fark ettiğim nokta ise evlilik ciddi, duygusal ama bir o kadarda eğlenceli olmalı. Çünkü ilişkide eğlenemezseniz, rekabet ediyorsunuz.
DEĞERSİZLİK VE YETERSİZLİK İLİŞKİLERİN DÜŞMANI
- Kitap nasıl tepkiler aldı?
- Öncelikle sunu söylemeliyim şu an çok şaşkın olabilirim. Çünkü ben bu kadar ilgiyi açıkçası beklemiyordum. Tüm ülke kitapçılarının raflarında yer alalı 1 ay olmadı ama kitap 2. baskıya giriyor. Özellikle de sosyal medya üzerinden iletişime geçen çok fazla okuyucu oldu. Samsun’dan Urfa’ya, Antalya’dan Edirne’ye ülkenin her yerinden yorumlar destekler ve eleştirilerle büyüyoruz. Bu arada, ben de kitabın devamını yazmak için doluyorum ve yol alıyorum.
- Evlilik ya da ilişkilerin yıpranmasında en büyük neden sizce ne?
- Yalnızlaşma, yabancılaşma ve narsisizmin arttığı günümüz dünyasında özellikle evliliklerin her geçen gün kalitesizleştiğini birlikte görüyoruz. Özellikle de kentleşme kültürünün artması ve tüketim toplumuna dönüşmemiz ile 35 yaş altı gençlerin yetiştirilme tarzındaki bireyselleşme, ilişkilerin yıpranmasında büyük etken. Bu süreç kadını ve erkeği farklı etkilemekte, erkekler gerek maddi gücünü gerekse kadınların aydınlanması karşısında iktidar gücünü kaybederek yetersizlik hissine kapılmakta. Bu yetersizlik hissi sonuçta ya öfkeye -kendine veya kadına yönelik- ya da alternatif ilişki arayışına dönüşüyor. Kadınlara baktığımızda ise onların aydınlanması erkeklere göre çok daha hızlı ve ileri düzeyde. Kendine güveni ve bireysel gücünü artıran kadının ilişkisinden beklentileri de artıyor. Karşılık bulamadıkça da değersizlik duygusu bir virüs gibi hem kendisini hem de ilişkisini sarıyor. Günümüz ilişkilerinde hem değersizlik hem de yetersizlik duyguları ne kadar iyi yönetilebilirse, ilişkiler de o kadar başarılı oluyor. Bu süreçte bana düşen de yaşam biçimlerine olan hakimiyetlerini kaybetmemek için insanların, negatif bir bakış açısına sıkı sıkıya sarıldığı ülkemizde, umarım ilişkilere bir parça da olsa yol gösterici olabilirim.
İZMİRLİLER MEDENİ OLDUĞUNDAN AYRILIĞI DA DOĞRU YÖNETEBİLİYOR
- İzmir’de ayrılık oranlarının yüksek olduğu söylenir. İzmirli aile üzerine çalışmalar yapan bir aile terapisti ve yazar olarak neler söyleyeceksiniz?
- Evet, İzmir’de ayrılıkların Türkiye geneline göre daha yüksek olduğu doğrudur. Ancak bu İzmir’in aile kültürünü kaybediyor olması anlamına gelmez. İzmir yaşam biçimlerine ve insanlara özgürlük ve saygının en yüksek olduğu şehirdir. İzmir’de kadınlar boşanmış olmakla damgalanmaz, diğer illere göre çok daha güvenli ve rahatsız edilmeden yaşayabilmektedirler. Ayrıca İzmir’de hala düzenli devam eden evliliklerin oranı da yüksektir. Bazen bana “Devam ediyor ama bu evliliklerin kaçı mutludur?” diye soruyorlar, Ayçe hanım. Ben bunun da yüksek olduğunu düşünüyorum. Neden diye sorarsanız, İzmirliler eğer mutluluğa yönelik bir umut bulamazsa boşanabilme cesaretini de rahatlıkla gösterebilir. Bunu biraz önce konuşmuştuk. Sonuçta, hala sağlıklı evliliklerin oranı yüksekse, o zaman İzmir’in mutlu ailelerin, aile kültürünün, geleneklerin, sadakatin, samimiyetin ve birlikte keyif alabilmenin şehri olduğunu kabul etmemiz ve bu değerleri desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.
- İlişkilerde iletişimin önemi nedir? Bu konuda ne gibi eksiklerimiz olabilir?
- Son yıllarda “Beni anlamıyor” toplumu olduk çıktık. Annem beni anlamıyor, babam beni anlamıyor, çocuğum beni anlamıyor, eşim, sevgilim, kayınvalidem beni anlamıyor, arkadaşım, patronum, müdürüm, elemanlarım, beni anlamıyor! Şunu hiç kimse kendisine sormuyor. Belki de, ben kendimi anlatamıyorum! Peki, kendinizi anlatmanın yolları var mı? Öğrenmeye ve uygulamaya niyetiniz varsa elbette. İnsan ilişkileri karşımızdaki kişiye saygı duymakla başlar. Saygı duymak ve saygı duyulduğunu hissettirebilmek karşımızdaki insanın kendisinin değerli olduğunu anlamasını sağlayacaktır. Bu yaklaşımı gerçekçi ve doğal davranışlarımızla uygulayabilirsek ilişkilerimizde önemli bir kapıyı açmış oluruz. Bunu kitapta beş yapraklı çiçek metaforu ile anlatmaya çalıştım.
İLİŞKİLERİN İYİ BAKIMA VE ÖNEME İHTİYACI VAR
- Son olarak kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz?
- Bu kitap kesinlikle akademik bir tez değil, pratik bir el kitabıdır. Bu nedenle hepimizin anlayacağı bir dil kullanmaya özen gösterdim. Ayrıca, bazı bölümlerin “oyunsal” ve “basit” görüleceğinin farkındayım. Ama evliliğin en güzel yılları da bir miktar samimiyet ve oyunsallık içermez mi? Kitabın iskeletini insan sağlığının bazı kavramları üzerine oturttum ve bunlara ait meteforlar geliştirdim. Evlilikte bağışıklık, virüsler, vitaminler ve iyileştiriciler. Çünkü ilişkilerin de iyi bir bakıma ve önemsenmeye ihtiyacı vardır. Onun için, okuyuculara, uygulanabilirliği olan bir paylaşım kitabı hazırladım.
Paylaş