Paylaş
GEÇEN hafta Galatasaray’ın peşinden Madrid’e giderken önce Barcelona’ya uğradık. Barcelona’ya gitmemizdeki en önemli neden oğlumun dünyanın en iyi takımlarından Barcelona’nın stadını ve futbol havası koklamak istemesi. Daha önce Barcelona’yı görmediğimden bana da çekici gelmedi değil.
Doğrusu Barcelona’nın bu kadar güzel bir şehir olduğunu bilmiyordum. Akdeniz havası, tarihi zenginlik, müthiş mimari, rafine bir kültürün birleşimi Barcelona. Aslında 1992 Olimpiyatları öncesinde çok da gözde bir yer değilmiş fakat olimpiyatlarla öyle müthiş bir değişim göstermiş ki şimdi yılda 14 milyon turist ağırlayan bir şehir olmuş. Özellikle dahi mimar Anton Gaudi’nin birbirinden özel eserleriyle şehre kattığı değer tartışılmaz.
Her şehrin bir Gaudi’si olsa
1800’lerin ikinci yarısında doğan Gaudi, öğrencilik yıllarında gösterdiği matematik başarısıyla iyi bir mimar olacağının işaretlerini veriyormuş. Casa Mila, Casa Batllo gibi evlerin eğimli cepheleri Dali’nin deyimiyle denizde dalgalanıyormuş görüntüsü veriyor. İçleri ise sanki lüks bir mağara... La Sagrada Familia ustanın en önemli eseri. İnşası devam ediyor gibi görünüyor. Zaten Gaudi’de ‘Usta, ne zaman bitecek bu La Sagrada Familia?’ diye soranlara, ‘Merak etmeyin, Tanrı’nın ve müşterilerimin acelesi yok’ diyormuş. Hele bir de Park Güell adlı bir park var ki Gaudi sayesinde gerçekten fantastik bir hava kazanmış.
İşte, kösteklenmek, eleştirilmek yerine desteklenen özgünlük ve yaratıcılığın sonuçları... Barcelona bu sayede, tarzı, gustosu ve özel kimliği ile diğer tüm güzel şehirlerin önüne geçmiş...
İzmir’in sunacakları var ama düzenlenmeli
Şehrin en belirleyici kimliğini ise futbol takımı oluşturuyor. Takımın kendisinden fazla forma ve yan ürün satışlarından sağlanıyormuş. Biz de Nou Camp Stadı’nı gezmeye gidiyoruz. Müzesi, stad, resmi mağazası derken yarım günümüz geçiyor. Tabii oğlum çok seviniyor. Barcelona için futbol ve takımları çok önemli. Sadece spor anlamında değil, şehrin çok önemli bir gelir kaynağı.
Barcelona İzmir gibi diyenlere katılabileceğim tek şey taşıdığı Akdenizli hava ile canlı pub ve cafeleri. Onun dışında maalesef mimari anlamında yakınından bile geçmiyoruz. Çünkü bizim turistlere sunacağımız öyle bir eski şehrimiz şu an için yok. Kemeraltı, Basmane ve Agora gibi eski merkezlerimizi ise düzenleyip turizme kazandırmamıza da daha çok var gibi görünüyor.
Sesli sessiz koronun büyüsü
Bu cumartesi çok farklı bir konser yapılacak Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde... “Sesli ve Sessiz Koronun Büyüsü” adlı bu konserde işitme engelli çocuklar ile engelli olmayan çocuklar birlikte konser verecek. İzmir Tülay Aktaş İşitme Engelliler Okulu Korosu, Özel Piri Reis Okulları Korosu ve Boğaziçi Caz Korosu’nun sahne alacağı etkinlikte amaç, engelli öğrencilerin “müzik” vasıtası ile eğitilmeleri, kendilerini ifade etmeleri, özgüven kazanmaları, engelli olmayan yaşıtları ile ortak proje oluşturmaları, arkadaş olmaları ve toplumun içinde küçük yaşlardan itibaren yerlerini almaya hazırlanmaları... Sanıyorum, bu çalışma engelli çocuklar kadar engeli olmayan çocuklar için de çok önemli çünkü onlar, bir sosyal sorumluluk projesinde “farklı” arkadaşlarla birlikte takım çalışması yaparak, engellilerin toplum içinde çok önemli yerleri olduğunun farkında olarak, onların iletişim dili olan “işaret dilini” kısmen öğrenerek, kendilerininkinden çok farklı dünyaları keşfederek kazanımlar elde ediyorlar.
Uluslararası Rotary 2440. Bölge, 2013-2014 Dönemi Başkanlar Eğitim Semineri (BES) ve Çalıştayı (Asamblesi) kapanış etkinliği olarak organize edilen bu anlamlı gecede Rotary, İzmir Valiliği ile işbirliği yaparak 300’e yakın engelli vatandaşımızın da bu konsere gelmesini sağlayacak. Bu büyülü gece, gerçekten bir ilk olacak gibi görünüyor...
Paylaş