Paylaş
Konsept danışmanlığını yapan, düzenleyen şair ve yazar Sunay Akın’la müzeyi gezdik. İzmir Oyuncak Müzesi’nin, daha ilk günden, geçen yıl oğlum Arda ile gittiğim Münih Oyuncak Müzesi’nden geri kalmadığını söylemeliyim. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın, İzmir’i kültür başkenti yapma projesine yürekten katılıyorum. 8 bin yıllık tarihi olan bir kentte ne kadar müze açarsanız açın, az.. Ama şunu da unutmamalı, müzeler ziyaretçileriyle yaşar. Yoksa o eserler, bir kaidenin üzerinde durmuş ya da sandıkta sıkışmış veya toprağın altında kalmış hiç fark etmez... Farkı yaratan onları sahiplenen insanlardır...
Keşke Türkiye İzmir olsa
» İzmir de oyuncak müzesi kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
» Kendi oyuncak koleksiyonumla 2005’de İstanbul Oyuncak Müzesi’ni açtım. İzmir’deki müze Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ile gündeme geldi. Tartan seçilince, İzmir’i adına, ülke ve Ege medeniyetindeki duruşuna yakışır bir kültür beldesine dönüştürme çalışmalarına başladı. En büyük eksiğin müzeler olduğunu gördü, bir dizi proje geliştirdi. Oyuncak Müzesi bunlardan biri. Ümran Baradan’ın mülkünü bu amaçla bağışlaması da çok büyük bir şans. Benim de bu konuda birikimim olunca sac ayaklarını oluşturduk. Müzenin İzmir’de olması beni çok mutlu etti. Keşke bütün Türkiye, İzmir olsa.
» Nasıl topladınız bu kadar oyuncağı?
» Dünyada oyuncak ve çocuk tarihi denildiğinde akla gelen birkaç isimden biriyim herhalde. 20 yılı aşkın birikimim var. Kitaplarım, tek kişilik oyunlarımdan kazandığım tüm parayla oyuncak alıyorum. Bankada iki kuruşum üst üste durmadı ama yine de çok zenginim ve bu zenginliği de paylaşan bir insanım. Bunlar sıradan oyuncaklar değil. Her birinin oyuncak tarihinde önemli yeri var.
» Nerelerden aldınız oyuncakları?
» Yurtdışından, daha çok Avrupa’daki antikacı veya açık artırmalardan aldım.
Müzeler bilim ve sanatın mabedidir
» Bizde müzelere pek rağbet edilmemesi hevesinizi kırmıyor mu?
» Ben müzeciliğe çok çok önem veriyorum. Çünkü, müzeler yaşam kültüründe, aydınlanma ve çağdaş, demokrat bir ülke olmakta çok önemli mekanlar. Müzeler, bilginin, bilimin, sanatın mabetleridir. Biz buralarda ibadet ediyoruz aslında. İnsanın aydınlanma tarihinde kendimizi buluyoruz. Buna çok ihtiyacımız var, Türkiye’nin en büyük eksikliği bu zaten.
» Birçok Avrupa ülkesinde tarihi zenginlik olmamasına rağmen müze çok, bizde malzeme çok ama müze yok denecek kadar az.
» Hedefimiz Avrupa Birliği. AB konusunda onca
seminer düzenleyen, uzmanlara şunu sormak istiyorum; Avrupa ülkeleri önce ekonomilerini düzeltip sonra mı müzelerini kurdular? Yoksa önce müzelerini kurup toplumlarını her adımı bilgi dolu koridorlardan geçirerek mi bugünkü Avrupa’yı oluşturdular? Buradan bakınca bizim en ciddi ve önemli konularımızdan birinin müzecilik olduğunu anlarız. Bir Alman, her gün bir müzeye gitse, 16 yılını müzelerde geçirir. ABD’de 17 bin 500 müze var, Fransa’daki müzelerin koridorlarının uzunluğunu tahmin edemezsiniz. Mesela, Haydarpaşa Garı otel, alışveriş merkezi ya da kültür merkezi yapılacak deniyor ama Paris’teki D’Orsay Garı kapatılınca hemen D’Orsay Müzesi oldu, kimse bilmiyor.
Gelişmiş ülke cocuğun hayali gelişsin diye alır, geri kalmış ülke ise oyalansın diye
» Bugünkü oyuncakların çoğu Çin’den. Gelecekte sergilenmeye değer mi sizce?
» Bugün sergilenecek nitelikte oyuncaklar Türkiye’ye ithal edilmiyor. Çin oyuncağı deyince herkesin aklına kötü oyuncaklar geliyor. Aslında dünyanın en güzel oyuncakları Çin’de yapılıyor. Ama onlar satılamaz diye Türkiye’ye getirilmiyor. Çünkü biz oyuncağı sadece çocuğu oyalayan, ucuz birşey olarak görüyoruz.
» Peki nasıl görmeliyiz?
» Oyuncağa değer veren toplumlarda, çocukların düşleri, hayalleri zenginleşir. Gelişmiş ülkelerde oyuncak, çocukların düşleri gelişsin, daha çok hayal kursun diye alınır. Bu toplumlar bilirler ki geleceklerini o çocukların hayalleri oluşturuyor. Geri kalmış ülkelerde ise oyuncak çocuklara oyalansın diye alınır. Ya da politikacılar arabanın bagajından rüşvet olarak dağıtır. Oyuncakları çocuklarının hayal güçleri canlansın diye alan ülkeler dünyanın gidişinde söz sahibi olur. Çocuklarına rüşvet veya oyalansın diye alan toplumlar onların kapılarında oyalanır.
Küçüklüğümden hiç oyuncak yok, annem hepsini muhtaçlara vermiş
» Sizin çocukluğunuzda hiç oyuncağınız yok muydu?
» Çok şanslıydım, çok oyuncağım vardı. Babam tüccar terziydi Trabzon’da, mal almak için İstanbul’a gider her dönüşünde oyuncak getirirdi. Aslında sonradan farkettim ki babam oyuncakları kendine alıyormuş.
» Kendi oyuncaklarınız da var mı müzelerde?
» Çocukluğumdan hiç oyuncak kalmadı. Çünkü annem mahallemizde dar gelirli, oyuncak alamayan çocuklara veriyordu, çok da iyi yapıyordu. Birkaç tane kalsın isterdim ama hiç de hayıflanmıyorum çünkü doğru yerlere gitti onlar.
Burada aralarında yüz yıllık da olan bin örnek var
» Müzede kaç oyuncak var?
» Yaklaşık 1000 oyuncakla açacağız ama artırmaya devam edeceğiz. Buranın danışmalığını da yürüteceğim. Bir müze organizma gibi kendini yenilemeli, buraya da yeni eserler kazandırmalıyız.
» Müzedeki en eski oyuncak kaç yıllık?
» Yüz yıllık oyuncaklar var. 1860-1880 Victoria döneminde yapılan bir bebek arabası, bir tahta at ve kağıttan yapılan şehir ve evler var.
» Nasıl koruyorsunuz bu oyuncakları?
» Batılılar zaten ben alana kadar onları itinayla koruyor. Onlar korumacılığı bizden iyi beceriyor. İstanbul’da oyuncak arşivi olarak kullandığım bir evim var.
Büyükler mutlaka gelsin çok iyi zaman geçirecek
» Oyuncak müzesi birçok çocuğun hayatında gideceği ilk müze olacak. Bu sizin için ne ifade ediyor?
» Haklısınız. Oyuncak müzelerinde çocukların tarih bilinci gelişir. Bu oyuncaklar üretildikleri dönemin tanıkları. Çok eski bir bakkal dükkanından, bir evin tasarımına kadar, uçağın ya da trenin gelişimine kadar pek çok bilgi de mevcut.
» Sadece çocuklar değil, büyükler için de çekici.
» Oyuncak müzesi büyüklerin dünyasında daha bir derinlik kazanıyor. Onlar çocukluklarıyla buluşup çocukluğun duyguları ve yaşanmışlıklarını bulacaklar burada. İstanbul Oyuncak Müzesi’nde haftanın 2-3 günü gelenlere tanık oldum. Nedenini sorduğumda, “Çünkü ruhumu düşlerimle yıkıyorum” diyorlar.
Annelere çağrı
» Bizde müzeler sıkıcı yerler olarak düşünülüyor...
» Çünkü bizde müzeciliğin yeni anlayışı bilinmiyor, müzeler can sıkıcı karanlık ortamlar olarak algılanıyor. Bir kez müzeye giden bir daha gitmemekte haklı çünkü orada tasarım, yaratıcılık, zeka, bilim gibi insanı çeken hiçbir düzenleme göremiyoruz. Son yıllarda sivil anlamı ile çok güzel müzeler açılıyor. İstanbul Modern, Sabancı Müzesi, Rahmi Koç Sanayi Müzesi gibi.
» Böyle olunca da anneler çocuklarını müze yerine alışveriş merkezlerine götürüyor
» Kişilik dediğimiz şey beş yaşında şekillenir. Bu yaşa kadar çocuğunuzu nerelere götürürseniz, oranın havasını suyunu alır. Bilinçli bir anne çocuğu kitap okusun, araştırsın, fikri, zihni açık, düşünmeyi, soru sormayı bilen bir insan olsun diye çocuğunu müzelerden geçirir.
Bir düş gerçek oldu
İzmir’i kültür başkenti yapma projemiz kapsamında butik müze açılımını gerçekleştirdik. Türkiye’nin en kapsamlı Oyun ve Oyuncak Müzesi’ni İzmir’e kazandırmanın onurunu yaşıyoruz. Uygar toplumlarda müzelerin o ülkelerin gelişmişlik göstergeleri olduğunu biliyoruz, bu İzmir turizmi için önemli bir adım, önemli bir gösterge olacaktır. Mask ve Kostüm, Ege Medeniyet, Folklor, Şiir Çalgı ve Karikatür, Asker Atatürk Kıyafetleri müzelerini de kısa zaman dilimleri içinde kentimize kazandırmanın mutluluğunu birlikte yaşayacağız. 2010 yılında 5 butik müzenin daha açılışında birlikte olmak dileğiyle.
Paylaş