Ayça Akın

Kandırmayın kendinizi.

21 Aralık 2016
Karakteriniz her duruma göre rol kestiği için hayattan aldığınız zevk hep yarım kalıyor.

Yalnızlıktan öleceksiniz.

Etrafınız kalabalıkmış, yoğunmuş gibi yapmaktan zevk alamaz oldunuz.


Kendinizi önemli hissetme ve hissettirme çabanız kişiliğinizi yüz parçaya bölüyor.


Karakteriniz her duruma göre rol kestiği için hayattan aldığınız zevk hep yarım kalıyor, arayışınız bitmiyor, sevmediğiniz insanlara benziyorsunuz ama bu durumdan kurtulmak için sohbetlerinizde ben, şöyle şöyle insanlar sevmem deyip kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz.


Yazının Devamını Oku

Yeni bir aşk için kapılar hep açık. Yeter ki biz onu nasıl davet edeceğimizi bilelim.

18 Aralık 2016
Yeni yılda hayatımızda yeniliklere kapı açma arayışında olduğumuzu söyleyebiliriz. Ve bazılarımız için bu durum aşkta da geçerli.

Güzel haberse, yeni yılın heyecanı ile yenilenmiş bizlere yeni aşkın kapılarının açık olduğu. Yeter ki biz onu nasıl davet edeceğimizi bilelim.

Bunun için atılabilecek birkaç adım var. Gelin yeni yılda doğru kişiyle başlayacak yeni bir aşk için atmamız gereken adımlara bir göz atalım:

Geçmişe sünger çekin

Hala eski sevgiliniz hayatınızda ve düşüncelerinizdeyse yeni birine pek yer kalmamış oluyor. Şans varken olmamış bir ilişki yüzünden yenisini yaşayamayacak mısınız? Hemen kendiniz toparlayın ve güle güle demeye bakın. Sizi hala eski ilişkinizde tutan şeyin ne olduğunu bulmaya çalışın ve ondan vazgeçin. Bunun için bir terapiye gitmeyi düşünebilir veya kendi başınıza bir arınma meditasyonu yapabilirsiniz. Bu meditasyona eski sevgiliyi hatırlatan eşyalar da dahil. Eğer sevimli bir anıdan çok üzüntü kaynağı oluyorlarsa onlardan da kurtulun.

Yazının Devamını Oku

İşin neresini konuşsam?

14 Aralık 2016
Ben artık söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum.

"Kan kusturacağız", "intikam", "dişe diş" vb sözler dillerde sakız oldu. Maskeli ya da maskesiz eline alet alan istediği yeri basıp istediği kişiyi darp edebiliyor. Sanat galerisindeki eserden rahatsız oldu diye bir grup toplanıp tekbir getirerek galeriyi basıyor, eserin sahibini tehdit edebiliyor ve dün biri elinde satırla yine tekbir getirerek Fazıl Say konserini basıyor.


Düşünceler artık kelimelerle değil şiddetle, aletlerle, darpla, kırıp dökerek hatta kan akıtılarak ifade ediliyor.


İşin neresini konuşsam?


Gözü dönmüşlüğümü, öfke kontrolsüzlüğünü mü, sanattan - kültürden anlamadığımızı mı, saygı dediğimiz olgudan eser kalmadığını mı, insan olmaktan hızla çıktığımızı mı, neresini konuşayım?

Yazının Devamını Oku

DEV - Dünya Engelliler Vakfı bilimsel bir projeye imza atıyor.

11 Aralık 2016
Hep derim, engelli bireylerin hayatlarında fark yaratmak için klişeleşmiş çalışmalar

ve aktiviteler dışında daha gerçekçi, daha kalıcı ve daha fark yaratıcı projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Akıllı cep telefonlarını engellilere özgü tasarlanmış yazılımlar ve yardımcı parçalar ile iletişimin yanı sıra, engelli bireylerin hayatını kolaylaştıran araçlar haline getirmek amacıyla DEV - Dünya Engelliler Vakfı bilimsel alt yapıya dayanan bir projeye imza atıyor.

WDU Dijital Erişebilirlik; Dünya Engelliler Vakfı DEV & Dünya Engelliler Birliği WDU öncülüğünde İstanbul Gelişim Üniversitesi koordinatörlüğünde, Hacettepe Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi kurumsal işbirliği ile WDU E-MOBILITY yazılım projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Keşke sen de Pollyanna olabilsen...

7 Aralık 2016
Pollyana, Eleanor H. Porter tarafından yazılmış çocuk edebiyatının klasiklerindendir.

Romanın kahramanı, ne olursa olsun bir olaydan mutlu bir sonuç çıkarabiliyor ve bu iyimser yaklaşımıyla ''Pollyannacılık'' sözcüğünü dünya dillerine kazandırıyor.

Evet, Pollyanna günümüzde edebi değerinden ziyade iyimser kişilere takılan bir ad olarak dilimizde varlığını sürdürüyor. Ayrıca bu isim, günümüzde gerçekleri benimseyemeyen – benimsemeyen kişiler için aşağılamak veya dalga geçmek maksatlı da kullanılıyor.

Belki bir çoğunuza göre bu yazacaklarım da Pollyanna’cılık gibi gelebilir, ama belki de mutsuzluklarımızın en büyük nedeni de budur; Pollyanna olamamak.

Yazının Devamını Oku

Duşlardan zehirli gazın mı yoksa suyun mu geleceğini bilmediğiniz toplama kampından sağ kurtulmak.

4 Aralık 2016
Hayatın anlamını düşündünüz mü hiç?

Her gün uyanıyorsunuz, işe gidiyorsunuz, belki sizi mutlu etmeyen bir ilişkiniz var ama henüz bu ilişkiyi bitiremiyorsunuz, belki kazandığınızdan daha fazla para harcıyorsunuz, belki çok fazla alkol tüketiyorsunuz veya çok fazla yemek yiyorsunuz ve bu sayede sorunlarınızdan uzaklaşacağınızı sanıyorsunuz. Aslında mutsuz olduğunuzu biliyorsunuz ama bu konuda ne yapmak istediğinizi bilmiyorsunuz.

Birçoğumuz başkalarının veya başka şeylerin bizi mutlu etmesini, hayallerimizi gerçekleştirmesini umut ederek bekliyoruz. Oysa bunu kendi başımıza yapabileceğimizi hiçbir zaman bilmiyoruz. Aslında şundan emin olabilirsiniz, eğer kendi kendinizi mutlu ederseniz bundan çok daha fazla mutlu olacak ve tatmin duyacaksınız. İlişkileriniz çok daha sağlıklı bir hal alacak.

Bunu yapabilmenin en zorlu kısmı şu: şansınızı denemek. Başarısız da olabilirsiniz, başarıya da ulaşabilirsiniz. Ama denemezseniz bunu hiçbir zaman bilemezsiniz. Ve dahası, hiçbir zaman büyüyemezsiniz.

Yazının Devamını Oku

"Her insan bir engelli adayıdır" sosyal mesajını vermeyi reddediyorum.

3 Aralık 2016
"Her insan bir engelli adayıdır" klişesini geçelim.

Bu cümle, çevresinde engelli olmayan biri için pek bir şey ifade etmiyor. Ta ki deneyimleyene kadar.

Gelin, bu 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde “her insan bir engelli adayıdır” klişesini beyinlere kazımaya çalışmak yerine konuşulmayanları konuşalım.

Mesela, çeşitli nedenlerden dolayı doğuştan veya sonradan engelli olan kişilerin her fırsatta engelli olduklarının yüzlerine vurulmasından bahsedelim.

Yazının Devamını Oku

Diğer insanların yorumları kendi kişisel değerlerini yansıtır.

27 Kasım 2016
Size yapılan haksızlığa takılı kalmak başkalarının onayına bağımlı olduğunuz anlamına gelebilir.

Çocukluğumuzda öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri adalet duygusudur.

Çocukluğumuzdan bize miras kalan en önemli değerlerden biri adalettir. Çocukken, eşitliği öğreniriz ve sorumluluk duygumuzu geliştirmek için kısasa kısas davranışını benimseriz. Oyun oynarken eşit şartlar oluşturmak için nöbetleşe oynamayı öğreniriz. Paylaşmanın önemiyle birlikte birinin adil hisseden fazlasını almasının ve başkalarını oyuncaklarımızla oynatmamanın doğru olmadığını da öğreniriz. Rol modelinizden, birinin oyunun adil oynanması için oyunu regüle etmesi gerektiğini, bu sayede kuralları çiğneyenin cezalandırılması gerektiğini öğreniriz.

Yetişkinliğe ulaştığımızda ise, bazı insanlar, bir kesimin tüm avantajlara ve ayrıcalıklara sahip olduklarına inanmaya başlarlar. Karşımıza iki grup çıkar; sahip olanlar ve olmayanlar. Eşitsizlik ve adaletsizlik bizi sinirlendirir ve tepki göstermemize neden olur.

Yazının Devamını Oku