Paylaş
Başkent’in müzmin sorunlarının başında gelen metrolardı konu.
Bilindiği gibi, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 22 yıllık belediye başkanlığı döneminde bir türlü tamamlayamadığı üç metro istasyonunu hükümete devretti.
Hükümet de bunları tamamlama sözü verdi.
Tıpkı Gökçek gibi.
AKP’nin Ankara İl Başkanı Murat Alparslan da metroların 2014 yerel seçimlerinden önce tamamlanacağını ifade etmiş.
Biz de Alpraslan’ın bu sözünü not ettik.
Gerçi bu kentin tecrübelerini düşününce insanın zihninde “Not etsek ne olacak ki?” cümlesi de volta atmıyor değil.
Hatırlayın, Gökçek tutmadığı metro sözleriyle kaç seçim kazandı bu şehirde. Metro sözü de ilk kez tutulmuyor değil. Yine tutulmaz olur biter.
Sanırım artık Ankaralıların bir metro beklentisi falan da kalmadı zaten.
Önümüzdeki seçimlerde herhangi bir aday konuyu metrodan açınca tüm dinleyenler arkalarını dönüp gidecekler gibi geliyor bana.
Gökçek, bu kentin ufkunu, beklentilerini o kadar daralttı, aşağı çekti ki...
Artık değil bir metropol, bir kasaba kadar bile vizyon kalmadı bu şehirde.
* * *
Alparslan’ın not ettiğimiz cümleleri arasından bir tanesi aklın girdaplarında kendine uygun bir yer bulup hemen yüzeye çıkıverdi.
Diyor ki il başkanı:
“2009 yılında söz verilen tüm projeler yerine getirilecek. ‘Şunu yapacağız, bunu yapacağız’ şeklinde hamaset söylemleri başka partilerde olabilir, ama AK Parti’de siyaset bu şekilde işlemiyor.”
Alparslan’ın çizdiği tabloda sırıtan bir şey çarptı mı gözünüze?
Bu sözlerdeki “hamaset söylemleri” kelimesi bir kişiye ne kadar çok uyuyor değil mi?
Nihayetinde bu kentin yöneticilerinin 22 yıl içinde tutmadığı onlarca söz var. En başında ise metrolar geliyor.
Ben unuttum metrolar kaç seçimdir Gökçek’in vaatleri arasında yer alıyor.
Alparslan’a göre “şunu yapacağız, bunu yapacağız” diyenler “hamaset” yapıyor.
İyi de, Gökçek zaten bunu yıllardır yapıyor.
Dolayısıyla bu kent hamasete yıllardır alışkın. Bir seçimde daha olmuş ya da olmamış, ne fark eder.
Not: TDK’ya göre hamaset, “Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım” anlamına geliyor.
Türk tipi koruma
BUGÜNKÜ manşetimizde okudunuz.
Yaban koyunu, soyunun tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya.
Buna rağmen, 2006 yılından bu yana avlanmasına devam ediliyormuş Fatih Tekeci’nin haberine göre.
“Av turizmi” yapan acentelerin “Koyunlar yaşlılıktan ya da kurt saldırısıyla ölüyorlar, bari ava açılsalar” istemiyle başlamış hayvanların katliamı.
Dünyanın hangi yerinde soyu tükenmekte olan bir hayvan için av yasağı kaldırılır ki?
Tam “Türk işi.”
Bu kararı veren birimin adı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü.
Doğa koruma isme ne kadar da yakışıyor bu karara...
Soyu tükenmekte olan bir hayvanının katledilmesi için eğer yaşlılık bir “av” gerekçesi ise bunun adı soykırım olur.
İnsanın bu dünyaya karşı işlediği günahların ne sınırı, ne hesaplanabilir tarafı kaldı.
Kendi hırslarımızın, ihtiraslarımızın, bedelini bu dünya, doğal yaşam ödüyor yıllardır.
Sonra da bu gezegen çeşitli şekillerde bu bedeli tahsil ettiği zaman üzülüyoruz.
Ne halt yediğimize gözümüzü kapatıp, acımıza gömülüyoruz.
Gerçekten halt ediyoruz.
Paylaş