Paylaş
Anadolu Ajansı’ndan Muammer Başkan’ın fotoğrafıyla önce Türkiye’nin gündemine geldi.
Sonra İngiliz The Guardian gazetesinin haberiyle ünü tüm dünyaya yayıldı.
Adı Ferhat’tı. Türkiye onu Dana Ferhat olarak tanıdı.
İnsanlar Dana Ferhat ile fotoğraf çektirmek için sıraya girdi.
Herkes otomobilin arka camından bakan bu sempatik danayı çok sevdi.
EŞİ ŞİRİN KIZI ŞİRİNE
Bir süre sonra bir kardeşi dünyaya geldi. Adını Serhat koydular. Ardından dünyaevine girdi Ferhat.
Eşinin adı Şirin’di. İlk yavrularına, Şirine ismini verdiler. Dana Ferhat’ın sahibi Mehmet Toker, iki oğlunun sünnet düğünü için hazırladığı davetiyeye de onun fotoğrafını koymuştu.
Ferhat çok sevildi ancak ömrü çok uzun olamadı.
FABRİKADA SUCUK YAPTILAR
Mehmet Toker, SSK borçlarını ödeyemeyince, 2004’te onu bir sucuk fabrikasına satmak zorunda kaldı. Sucuk fabrikası da alır almaz Ferhat’ı kesip sucuk yaptı. Firma yetkilisi övünerek, “Şu anda piyasada satılan sucukların arasında Dana Ferhat da var” diyordu. Ferhat’ın aramızdan ayrılmasının ardından Kanat Atkaya, Hürriyet’te “Dana Ferhat’a veda mektubu” başlıkla bir yazı kaleme aldı: “Ne bileyim Ferhatçım. Bu fotoğraf Büyük Britanya’da veya ABD’de çekilseydi, en azından bölgenin Belediye Başkanı filan sahip çıkardı sana. ‘Simge Dana’ seçilip refah içinde yaşardın, hediyelik eşyaların yapılırdı, bölgenin tanıtımı için bile kullanılırdın vallahi. Olmadı Danacım! Kısmet değilmiş.”
8 Ocak 2004
DANA FERHAT VE ULDUZ KIZ
İran’lı yazar Samed Behrengi, dünya klasikleri arasına girmiş “Ulduz ve Konuşan Bebek” kitabında bir hikaye anlatır. Zalim üvey annesi, Küçük Ulduz’un yetiştirdiği ve çok sevdiği ineğini keser. Et pişirilir ama Ulduz dışında herkese ineğin eti zehir gibi gelir.
İnek, etindeki gizli lezzeti bir tek Ulduz’un tatmasına, etinin bir tek ona yaramasına izin verir. Herkesin midesi bulanırken Ulduz yemeye doyamaz eti.
İran’da şah yönetimine masallarıyla başkaldıran Behrengi henüz 28 yaşındayken nehirde ölü bulundu. Ama kısacık yaşamına sığdırdığı masalları bugüne kadar ulaştı.
Behrengi’nin harika biçimde anlattığı Ulduz kız ile ineğinin hikayesini hatırlattı bana Dana Ferhat.
Kimbilir belki de, Ferhat’ın etinden yapılan sucuk bir tek ona kıymet verenlere tatlı gelmiştir.
İSTANBUL’DA İNSAN AYIKLAMA
İSTANBUL’un kalabalığı malum.
Her geçen yıl daha da artıyor.
Bu kente yerleşen herkes, kendinden bir sonra gelenden şikayet eder.
İstanbul’un artan nüfusu sadece bugünün değil, 60 yıl öncesinin de önemli bir sorunuydu.
1961’de kentte asayişin iyice bozulduğu düşünülüyordu.
27 Mayıs darbesinin ardındaki askeri yönetim günleriydi.
24 Ağustos 1961
Dönemin İçişleri Bakanı Nasır Zeytinoğlu ile Vali ve Belediye Başkanı Korgeneral Refik Tulga bir araya geldi.
İkili kafa kafaya verdi ve bazı radikal kararlarda uzlaştı.
Buna göre, kente giriş çıkışlar kontrol altına alınacaktı.
Diğer şehirlerden gelecek olanlar önce izin kağıdı çıkaracaktı.
İzni olmayan İstanbul’a giremeyecekti.
Bunun sağlanmasının ardından “ayıklama” çalışmaları başlayacaktı.
Yani insanlar ayıklanacaktı.
Her mahallede etrafını rahatsız eden, asayişi bozanlar tespit edilecek ve haklarında tahkikat açılacaktı.
Bunun sonucuna göre uygun görülmeyenler İstanbul’dan atılacaktı.
Bu radikal karar hiçbir zaman uygulanamadı.
Zaten uygulanması da mümkün değildi.
Bakan ve valinin fantezisi olarak gazete sayfalarında kaldı.
Paylaş