Paylaş
Gelin sizi cep telefonunun Türkiye’deki ilk gününe götüreyim.
İki yıllık bir çalışmanın ardından cep telefonu sistemi 23 Şubat 1994’te, 28 yıl önce bugün, saat 14.00’te yapılan törenle devreye girdi.
İstanbul’daki Polat Renaissance Otel’de Başbakan Tansu Çiller’in de katıldığı bir tören düzenlendi.
Ulaştırma Bakanı Mehmet Köstepen, cebinden çıkardığı cep telefonuyla bir süre mücadele etti. Birkaç dakika geçmesine rağmen telefonu çalıştıramayınca Çiller kendini tutamadı:
“Sadece teknoloji olması yetmiyor. Görüyorsunuz, teknolojiyi kullanmayı bilmek de gerekiyor.”
Bu sözlere o kadar bozuldu ki Köstepen, yüzünün kıpkırmızı halini fark etmemek mümkün değildi.
Bakan birkaç dakika sonra Cumhurbaşkanlığı ile bağlantı kurunca Çiller hemen bakanının gönlünü almaya çalıştı:
“Ancak bu konuda da arkadaşlarımız hızla uyum sağlıyorlar.”
Aslında Köstepen’in törende başına gelen bu talihsizliği sonraki günlerde yaşamayan kalmadı neredeyse. Türkiye’nin cep telefonu teknolojisiyle imtihanı başlamıştı.
MESAJ BİLE ATILMIYORDU
O gün törende Türkiye’deki ilk cep telefonu görüşmesi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Çiller arasında gerçekleşti. Zaten Köstepen, ilk cep telefonunu Demirel’e hediye etmişti.
Çiller’in “Cep telefonu ile ilk kez sizi aramak istedik” dediği Demirel de “Hayırlı olsun, çok memnun oldum” yanıtını vermekle yetindi.
24 ŞUBAT 1994
Tabii cep telefonu çıktı diye hemen hayatın dijitalleştiğini sanmayın.
İnanması güç ama ilk zamanlarda telefonla sadece konuşuluyordu. Arayan numara bile görülemiyordu.
Kısa mesaj diye bir şey yoktu. Daha sonra devreye girdi ama o kadar pahalıydı ki, bir mesaj atmak için bile düşünmek gerekiyordu.
Cep telefonu ilk olarak Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’da devreye girdi. O da şehir merkezlerinde.
O yıllarda cep telefonları çok iyi çekmiyordu. Telefonların ekranlarında sürekli “Şebeke arıyor” yazısı çıkıyordu.
Bir rivayet Müslüm Gürses’in, diğer rivayet Mustafa Topaloğlu’nun, arkadaşlarına telefonunu gösterip “Peşimde bir şebeke var. Beni arayıp duruyor” dediği anlatılır hala.
KÖY BAKKALINA REKOR CEZA
Son günlerde başta büyük marketler olmak üzere esnaf denetimi sıklaştı.
Gün geçmiyor ki bu konuda bir haber çıkmasın. Denetimlerde de yüksek cezalar kesiliyor.
1980’ler alışverişte fiş alma bilincinin yerleştirilmeye çalışıldığı zamanlardı.
Ayşegül Atik ile Ali Atik’in oynadığı meşhur “Bir alışveriş bir fiş” filmi yıllarıydı.
26 ŞUBAT 1982
Maliye alışverişlerde kesilen ve kesilmeyen fişlerin peşindeydi.
1982 yılında Hürriyet’in birinci sayfasında o dönem için astronomik sayılabilecek bir ceza haberi vardı.
Çanakkale Çan’daki üç köy bakkalına toplam 105 milyon lira ceza kesilmişti.
Neye uğradığını şaşıran Hüseyin Şenol, Ali Engin ve Ömer Elçin bir anda “ceza rekortmenleri” sıralamasında zirveye çıktı.
Üç bakkal ne yapacaklarını şaşırdı. Hatta 33.5 milyon lira ceza kesilen Ali Engin, “Ben bu paranın yüzde 1’ini bile bir arada görmüş değilim” diyordu.
AVRUPA’DAKİ İLK DÖNERCİ İNGİLTERE’DE
DÖNER bugün Almanya’da en çok tüketilen hazır gıdaların başında geliyor. Hatta Avrupa’da nereye gitseniz bir dönerci bulursunuz.
Döner Avrupa’ya Türk işçilerle birlikte gitmişti. Almanya’nın ilk dönercisi de Malatyalı Kadir Nurman olarak biliniyor.
3 MART 1967
İlk döner büfesini de 1972’de Berlin’de açmıştı. Bu konuda resmi bir kayıt olmasa da genel kabul bu yönde. Ancak 1966 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da bir dönerci dükkânı açıldı. Belki de Avrupa’nın ilk dönercisiydi. Dükkânın ismi Nasrettin Hoca’ydı. Dükkânın sahibi de İstanbul’lu meşhur klarnetçi Çetin Bükey. Davul zurnalı açılışta Bükey klarnet çaldı, Leyla isimli dansöz göbek attı. Doğan Uluç imzalı haberde Kıbrıslı eşi nedeniyle Londra’ya gelen Bükey, aslında kebapçılıktan hiç anlamadığını anlatıyordu:
“Hayatımda kasabın önünden geçtiğimi hatırlamam. Londra’da Kıbrıslı Türklerin döner kebabına çok meraklı olduklarını öğrenince bu dükkânı açmaya karar verdim. Gündüzleri kasaptan dönerlik et alıp döner yapıyorum. Geceleri ise eş dostun hatırını kırmayıp düğünlerde, kulüplerde müzik yapıyorum.”
Paylaş