Paylaş
Tam 24 yıldır iki yaka arasında mekik dokuyan Boğaz’ın en afili vapurlarından biriydi.
1985 senesinin 5 Mart günü, Kadıköy’den 500 yolcuyu alıp Haydarpaşa’ya geldi. Buradan da 300 banliyö yolculusunu alan vapur Karaköy’e geçti.
Alevler, Anadolukavağı’nı dakikalar içinde sardı.
Saat 14.45’te tüm yolcular vapurdan inmişti.
Yeni yolcular Kadıköy’e geçmek için yavaş yavaş vapuru doldurmaya başladı.
Tam o sırada, saat 14.55’te vapurun içinden alevler yükseldi. Ardından da patlamalar duyuldu.
Büyük bir panik vardı ama şans eseri yolcuların tamamı kendilerini iskeleye atabildi.
Vapurun kaptanı Besim Ölmez, hemen emir verip halatları çözdürdü ve içinden alevler fışkıran Anadolukavağı ağır ağır iskeleden açılmaya başladı.
İlk 10 dakikada alevler vapurun yarısına yakınını kaplamıştı bile. Patlamalardan Karaköy İskelesi’nin camları kırıldı.
Söndüren-1 ve Söndüren-2 adlı deniz itfaiye gemisi hemen yangına müdahale etmeye başladı.
Vapur Sarayburnu’na doğru sürükleniyordu. Vapurun deposunda 50 ton mazot vardı. Tehlike büyüktü.
Anadolukavağı’nın yangından önceki hali
KARA BİR HAYALET KALDI
Denizden müdahalenin yanı sıra Boğaz’ın her iki yakasındaki sahile itfaiye ekipleri geldi.
Yüzen bir alev yumağı halindeki vapur yedeğe alınıp Salacak önlerine karaya oturtuldu.
Vapurdan çıkan simsiyah duman, İstanbul siluetinin önünde bir perde gibi asılıydı.
Kaptan Ölmez ile çarkçıbaşı Fuat Soyar son dakikada vapuru terk edebildi. Alevler artık Anadolukavağı’nı tamamen kaplamıştı.
Hürriyet muhabiri Erol Dernek’in objektifi bu hüzünlü anı ölümsüzleştirdi.
7 MART 1985
Mazot tankı infilak etmeden saat 17.30’da yangın kontrol altına alınabildi.
Hürriyet’in ertesi günkü haberinde “Siyah dumanlar rüzgârla iyice dağıldıktan sonra kuğu güzelliğindeki vapurdan geriye kara bir enkaz kaldı” deniliyordu.
Yapılan incelemede yangının arka alt yolcu salonunda çıktığı belirlendi.
Vapurun ahşap bölümü tamamen yanmış, alüminyum üst bölümleri ve kaptan köşkü çökmüş, ana direği devrilmişti.
Makine dairesinde hasar yoktu ama zarar 1 milyar liraya yakındı.
6 MART 1985
Yangında tek bir kişinin bile yaralanmaması büyük bir mucizeydi.
Çok değil yangın 15 dakika önce başlamış olsa vapurdaki 800 yolcu ölümle burun buruna gelecekti.
AĞACA TÜNEYEN İSMAİL DAYI
Italo Calvino’nun pek lezzetli bir romanı vardır, “Ağaca Tüneyen Baron” isminde. Babası Baron Arminio Piovasco di Rondo’ya kızıp, isyan ederek ağaçta yaşamaya karar veren Cosimo’nun hikâyesidir.
24 MART 1973
Cosimo 65 yaşında ölene kadar ağaçta yaşar.
İşte tıpkı Cosimo gibi Ankara Hasköy’de yaşayan 62 yaşındaki İsmail Kumlu da karısıyla kavga edince bir seher vakti kavak ağacına tünedi. İsmail Dayı’nın tırmandığı kavak ağacı 20 metreden daha yüksekti. Kısa sürede tüm mahalleli ağacın çevresine üşüşmüştü bile. Önce karısı ikna etmeye çalıştı.
“Bey, Allah’ını seversen in rezil olduk herkese. Gel aşağıya senin her dediğin haklı olsun” dedi ama ikna edemedi.
Hürriyet muhabiri Metin Yalman ile efsane fotomuhabiri Hüseyin Ezer de İsmail Dayı’nın direnişini görüntülemek için oradaydı.
Ahali toplandı, polis geldi. Ama bir türlü ikna olmuyordu İsmail Dayı.
Eline bir satır aldığı için kimse ağaca çıkmaya da cesaret edemiyordu. İkna çabası sonuç vermeyince polis çekti gitti. Saatler geçti, İsmail Dayı milim kıpırdamadı ağaçtaki yerinden. Ağaçtaki saltanatının 8’inci saatinde Hasköy’ün iki delikanlısı bir çırpıda ağaca tırmanıp İsmail Dayı’nın yanına ulaştı.
Biri eline vurup satırı yere düşürdü. Diğeri sarılıp aşağı indirmeye başladı. İki delikanlının çabasıyla İsmail Dayı toprağa ayak bastı. Bu direniş Hürriyet’in 24 Mart 1973 tarihli nüshasında tam sayfaya yakın haber oldu.
Hüseyin Ezer, anbean fotoğrafladı gelişmeleri. Calvino’nun Cosimo’su kadar uzun sürmese de İsmail Dayı’nın kavak ağacındaki direnişi, Ankara’yı bir gün boyunca ayağa kaldırmaya yetmişti.
Paylaş