Paylaş
Baskı kuracağız…
Formalarınızı giyin bizi Yeşilköy’de bekleyin…”
Nasıl bir güvendir bu.
Elbette içerdeki oyuncu da bunu hissetmektedir…
Ben televizyonun başında hissettim.
“Sarı kırmızı formayı giyen oyuncu uçuyordur şimdi”
Dedim.
***
Yalan olmasın!
Fenerbahçeli duygularla televizyon başına geçen ben;
“Helal olsun” dedim.
On üç yıl önce cadde de giydiğim formayı giyesim geldi…
“Bu ateş üflemek ile sönmez. Vs.”
Küsmüştüm biraz…
Maç başlayınca küskünlüğüm de bitti…
***
Bu yazıyı, Davala’yı dinleyip kadroyu görünce yazmaya başladım.
Turu kaybetsek de yazı değişmeyecekti…
Bu maçı bir köseye yazalım!
Türk futboluna yön vermeye çalışan herkese ders diye okutalım.
Hiç unutmayalım!
Hep hatırlayalım!
Tarihte çocuklarımız da okusun ve biz ne yapmalıyız?
Diye sorduklarında; “ hep bu maçı izlesinler”.
İnanın abartmıyorum!
Büyük bir zaferi de anlatmıyorum!
Sadece Türk insanın stratejisi ne olmalı?
Sorusuna cevap arıyorum.
Sadece futbolu yönetenler değil…
Türk sanayicisi de…
Türk dış politikası da…
Bu strateji ile yönetilebilir…
Biz aksini yapamayız…
Beraberliğe oynayamayız…
Karakterimize aykırı…Beceremeyiz…
***
Biliyorum ne demek istediğimi anlatamadım.
Anlatmaya çalışayım…
Fatih Terim ne yaptı?
Bir:
Almanya da sahaya olabilecek en ofansif ve en tecrübeli kadrosu ile çıktı…
İki:
“Rakibin Bastos’u , Farfan’ı varmış. Geniş alan bırakırsak duman olurmuşuz.”
Demedi.
--- “Esas, topu onlara bırakırsak perişan oluruz” dedi.
Üç ve en önemlisi;
“Herkes kendi yapabileceği işin en iyisini yapmaya çalışmalı” dedi.
***
Biz kontrollü bir savunma futbolu oynayabilir miyiz?
--- Çok çalışırsak biraz…
Almanlar kadar oynayabilir miyiz?
---- Bizim en kontrollü birinci sınıf takımımız, Alman dördüncü ligindeki kadar kontrollü bir savunma topu oynayamaz!
Peki, biz ne yapabiliriz?
---- Biz o çok sevdiğimiz topu elimize alırız. Ve oynarız…
Ne kadar yaparız?
---Gücümüz yettiğince…
Ne yapmalıyız?
--- Fiziğimizi, gücümüzü arttırmalıyız!
***
Artık kimseyi taklit etmeye çalışmayalım…
Sözüm önce Abdullah Avcı hocamıza;
Lütfen yeni bir model yaratmaya çalışmayalım…
Avrupa’da top böyle oynanıyor falan demeyelim…
Real başka bir şey oynuyor…
Barca bambaşka bir şey…
***
Biz neyi yapabiliriz Fatih Terim anlattı bize.
Öncesinde de göstermişti…
Üçüncü kez yapıyor bunu…
Adanalı bir Anadolu çocuğu…
Severiz sevmeyiz…
Ama biz buyuz!
Yeni bir arayışa girmeden Amerika’yı keşfetmeden…
Avrupa’nın en iyi orta saha oyuncularından biri Selçuk İnan’ı kesmeden…
Bence çok önemli bir dersti bu…
Turu yitirsek de yazılacaktı…
***
“İyi güzel de ikinci yarı gidiyordu tur”:
Muslera’ya bir tebrik göndermek lazım.
Fatih Hocama da iki eleştiri;
Bir:
Bence Sneijder’ı geç çıkardın. Belki de hiç oynatmamalıydın.
Gol geliyorum dedi…
İkinci yarı, Japon oyuncu Atsuto Uchida bizim sol tarafımızı duman etti…
İki:
Rakibin dizlerini titreten tek bir oyuncumuz vardı.
Burak Yılmaz.
Çok da güçlü gözüküyordu… Çıkarmamalıydın…
---- Ateş bey, golü yerine giren Umut attı (!)
Bizde maçın sonunu görerek eleştiri yapmıyoruz hocam…
Burak olsaydı o topu birde atardı. Ayrıca Umut girmesin demedik hocam!
***
Neyse…
Eleştiri bu kadar…
Yazının başında söyledim.
Sandıktaki formayı çıkarmasak da, Ümit Davala’nın güven dolu sözcükleriyle, kalbimizi temizleyerek oturduk maça…
Biz tırsmıyorduk!
Geriye düştük… Bitmedik…
Hep direkten dönecek değil ya…
Doğduğu yerde; yüreğine, direk de dayanamadı…
Gel gir dedi içeri…
***
O Almanların;
Matematiğin, fiziğin krallarının, strateji uzmanlarının yüzündeki korkuyu gördükçe tüm kızgınlıklarım gitti…
Yerini cadde de “Cim Bom Bom” diye haykıran küçük Ateş aldı…
Hiç sevmiyordum zaten bu kindar Ateş’i…
Ama bu yıl, Galatasaray yenilsin diye oturuyordum televizyonun başına…
Bitti…
Kimse bozmasın bu duyguları…
Bu gün yine Nevizadeye gittim.
Çiçek pasajındaydım…
Adanalı bir delikanlının Almanya’da dik duruşunu gördüm.
Kendisiyle birlikte 11 Aslanını dimdik tuttu…
Ne diyelim Aslanım…
Helal olsun!
Bir de, Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışanlara da örnek olsun…
Paylaş