Paylaş
“100 liralık sözleşmesi olmasına rağmen Fenerbahçe’den ayrıldığını ve Almanya’ya yarı fiyatına gittiğini” söylüyor…
İşin kötü tarafı futbolu bırakalı dört yıl olmasına rağmen, hala fedakârlık yaptığını sanıyor…
Oysaki bu söylediklerinin doğru çözümlenmesi şu;
Ümit Özat’a Fenerbahçe, yıllarca piyasa değerinin iki katını vermiş…
Ayrılmak zorunda kaldığı anda aslında ederinin bu bedelin yarısı olduğunu görmüş…
Ümit’in yaptığı, “fedakârlık” değil,
Fenerin yaptığı “müsrif tüccarlıktır”
***
Ümit, sadece bir örnektir…
Süper ligde özellikle büyük takımlarda oynayan tüm futbolcuların durumu budur…
Arda, İspanya’da iki liraya oynuyor…
Aynı futbolcunun bizim ligimizdeki değeri en az iki katıdır…
Yerli oyuncu böyle olunca, yabancı oyuncuya da değerinin iki katını vermek zorundasınız...
***
Mehmet Topuz’un 2,5 milyon Euro aldığı takımda, Kuyt’ı 1,5 milyon Euro ya oynatamazsın…
Oynatırsanız da verim alamazsınız…
Bu nedenle takımdan ayırmak istediğiniz hiçbir futbolcu bir yere gitmek istemez…
Onurunu ayaklar altına alır, PAF takım ile idman yapar, ömrü billah gitmez...
Çünkü bu parayı hiçbir yerde bir daha bulamaz…
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın değerleri 350 milyon lira civarındadır…
Bir an bu işi bıraktıklarını ve sermayelerini satmak zorunda aldıklarını düşünün…
Yarı fiyatına çıkamazlar bu işin içinden…
***
Oysaki bu paralar birer balondur…
Balonu şişiren, sınırlama sebebiyle, yerli futbolcuya değerinin iki katını vermek zorunda olan kulüpler…
Kulüpleri ayakta tutmak için-siz buna onlara sahip olmak da diyebilirsiniz- parayı basan, Devlet…
Yayıncı kuruluş, Devlet…
Özetleri veren kuruluş, Devlet…
Türkiye kupasının isim hakkı, Devlet’in…
Süper Ligin isim hakkı, Devlet’in…
***
Devlet, dediğime de bakmayın…
Aslında; “cakayı satan” devlet;
Parayı veren gariban halktır…
***
Parayı verdiği için de düdüğü çalar…
Mili takım hocasını da saptar…
Federasyon başkanını da…
Hangi şehre stadyum yapılacağını da…
Yakında düşen takımları ve şampiyonları da belirler…
Karışamayız…
***
Önceleri zengin kulüp başkanlarının elinde oyuncak olan kulüplerimiz;
Şimdi devletin eline bakmaktadır…
Oysaki tek çıkış yolu;
Kulüplerin kendi ayakları üzerinde durmasıdır…
Rekabet her zaman yarar getirir…
----Çocuğunuzu; düşmesin diye yürütmezseniz, koşmayı öğrenemez…
----Yerli buzdolabı üreticisin koruyacağım diye ithal yasağı getirirseniz güdük kalır…
----Sosyalist sistem bile rekabet olmadığı için, korunduğu için çökmüştür…
Türk futbolu da bir balondur ve çökmektedir…
***
Acilen ne yapmalı?
----Balonu patlatmalı…
Sınırsız yabancı patlatır bu balonu…
Tabi ki önümüzdeki yıla ilişkin…
Yolun yarısında kural değişmez…
Ancak kararın şimdi alınması gerekir ki takım planlaması yapılsın…
***
Kimse korkmasın Milli takıma hiçbir şey olmaz…
Kesinlikle uzun dönemde daha iyi olur…
Gerçi merak ederim kafasında iki şapkası birden bulunan Terim;
Bu kez ne der bu işe?
Malum, bizim ülkede kafandaki şapkaya göre değişir düşünceler…
***
Şimdi Dünya sıralamasındaki yerimiz; 58.ci sıra…
Voleybolda ve Basketbolda 7. sırada olduğumuzu da burada hatırlatalım…
1993 yılından bu yana bu kadar kötü olmamıştık.
Olmayız da…
---Var olan topçularımızın yok olacak hali yok…
---Ya daha iyi olacaklar, takımlarındaki yerlerini koruyacaklar;
---Ya da alt liglerde oynayacaklar…
---İyi olduklarında, ülkede verilen para azaldığı için daha kaliteli liglere de gidebilirler…
***
Gökhan Gönül yerine koyun kendinizi.
22 yaşındaki Gökhan niye geliştirsin kendini?
Alabileceği en büyük parayı alıyor…
Ailesinden ve İstanbul’dan ayrılmıyor.
Pek de canını dişine takmadan…
Soruyorum; “Siz sıkar mıydınız kendinizi?”
***
Açın, Üniversite sınavı sonuçlarını,
Anadolu Lisesi sınavı sonuçlarını,
Derece alan çocukların tamamı, orta gelir seviyesindeki ailelerin çocuklarıdır…
Az gelirlilerden çıkacak ama onların dershaneye gönderecek parası yoktur!
Yaşam seviyesini geliştirmek için hazırlanırlar sınava…
Hem kendileri hazırlanırlar hem de aileleri…
***
Yabancı oyuncu sayısı konusunda, benim görüşüm de çok nettir.
Birinci önceliğim;
Kulüplerin mutlaka Avrupa kupalarında yer almasıdır.
İkincisi ise;
Bu hedef ne kadar az yabancı ile gerçekleşirse o kadar iyidir…
Biz öncelikle takımlarımız Avrupa liglerinde oynamayı alışkanlık haline getirene ve hedefini bu yönde çizene kadar;
Sınırsız yabancı ile oynamalıyız…
Özetle; Futbolumuz, basketbol veya voleybolun seviyesine gelene kadar…
Sonra uluslararası standartta futbolcumuz arttıkça, yabancı sayısı azalabilir…
Kural ile kanun ile değil, süreç kendiliğinden gelişecektir…
***
Not: Milat olacak olay, küfrün tescili oldu…
Volkan Şen’e, “mahallede misket oynamıyoruz” diyerek yolları ayıran Hacıosmanoğlu ve “Paraları alırken iyiydi biz zamanında ne küfürler yedik” diyen yorumcular sayesinde kaybettik…
Yazık!
Türk futbolu bir cephede daha kaybetti!
***
Futbolumuzun 20 Yıllık durumu:
Biliyorum sayıları tabloları sevmeyiz…
Ancak dikkatle incelemekte yarar var…
Bu ülkede şuanda işsiz olan kariyeri başarılarla dolu hocalarda var;
Paylaş