Paylaş
Hiç unutulmayacak!
Kalemizde İvançeviç var…
Geri dörtlü çelikten duvar…
Orta saha hepsi canavar…
“İleride Selçuk Yula Var”…
***
Fenerbahçelilerin yoğun olduğu yerlerde;
Yukarıdaki dörtlük her söylendiğinde;
Duygularına hakim olamaz…
Gözleri buğulanır… Sesi titrer;
Omzunda taşıdığı sarı lacivert atkısını öperek karşılık verirdi…
İçinden sanırım; “boşuna çekilmemiş bunca acılar” derdi…
Ben onun gözyaşlarını, hep Fenerbahçe için akarken gördüm…
Şimdi bizde, O’nun için ağlayacağız…
***
Çok fazla sporcuya nasip olmaz bu sevgi…
İyi futbolcu olmakta yetmez…
Kalbinin; taşıdığın renkler için, dolu dolu atması gereklidir…
Bir de adam olması…
Taraftar onu hemen hisseder ve bir daha bırakmaz!
Metin Oktay’lar, Lefter’ ler bir başka sevilir bizim ülkemizde…
Selçuk’ta onların arasında yerini aldı…
***
Tanrı hepimize; öldükten sonra hatırlanacağımız bir yaşam versin…
Selçuk’un yakınları, bu sevgi dolu adamı kaybetmenin büyük hüznü içindeler…
Ne desek boş…
Belki acıları, anılara dönüşünce anlayacaklar;
Ne mutlu Selçuk’a ve kederli ailesine ki;
---Kendi rüzgârı ile uçan saçları,
---Sürati ve zekâsı ile beş metre mesafeden attığı çalımları,
---Kaleciyi her seferinde terse yatıran penaltıları,
---Gururla taşıdığı her halinden belli olan ve en çok O’na yakışan çubuklu forması,
---Düşündüğünü söyleyebilen adamlığı ile
O’nu milyonlar hiç unutulmayacak…
“Fenerbahçe’nin ilerisinde hep Selçuk Yula olacak!”
***
Yula; “Fenerbahçe’nin tarihinin en zor maçlarından birini oynayacağını” söylemişti.
“UEFA için de en kolay yolun Fenerbahçe’nin elenmesi olur” demişti.
Haklıydı…
Ancak bugün sahada 50 bin çubuklu formalı Selçuk Yula vardı…
Red Bull Salzburg ‘un işi zordu…
***
Maçın başında yenen gol, Fenerbahçe’nin tüm avantajları bir anda bitirdi…
Avusturya’da son dakikadaki penaltı, atılmamış gibi oldu…
İlk turlarda çok maç kaybetmeye alışmıştık…
Tarih tekerrür mü ediyor diye koktuk…
Ama olmadı…
---Tribündeki 50 bin çubuklu,
---Kaliteli ayaklar…
---Geçen yıldan kalan Avrupa’da kazanma alışkanlığı
---Geçen yıldan kalan gücü olmasa da takım savunması alışkanlığı,
--- Ersun Hoca’nın; kendi sisteminde ısrarcı olmaması
--- Veya “en iyi sistem uygulayabildiğin sistemdir” diyebilecek olgunlukta olması
Turu getirdi…
***
Ancak;
Alınacak dersler var sorulacak sorular;
Bir spor kulübü, Avrupa’ya gidebilmek için;
Başkanı, taraftarı, avukatları ile mahkeme salonlarında, meydanlarda, yaşamın her alanında müthiş bir mücadele verirken;
81’ci dakikada neler yaşadığını anlatırken;
Futbol takımı nasıl böylesine hazırlıksız yakalanır?
Neden yüzde elli kapasitesi ile oynar?
Sormadan edemeyeceğim…
***
Fenerbahçe, Salzburg ile bir ay sonra oynasa, bu takımı yürüyerek geçerdi…
“Müthiş organize, genç, dinamik, proje takımı” dediğimiz takım mahalle takımına dönerdi…
***
Nereden mi biliyorum…
Ben Young Boys’u bir dönem, Dünya’yı sarsacak sandım…
Bienvenu’yu de, Dünya’nın en iyi santraforu…
Tıpkı Twente ve Stoch gibi…
Aslında sanırım ben değil Fenerbahçe’yi yönetenlerde…
***
Hep birlikte öğrendik ki;
“Rakibin ne kadar güçlü olduğu senin ne oynadığına bağlıdır…”
Biz her zamanki gibi sezon başında hazır değildik…
Adamlarda zıpkın gibi…
Biz yüzde elli ile oynarken adamlar yüzde doksandı…
***
Ama hep yazıp konuşmak ile olmaz…
Ders almak lazım…
İş yapmak lazım…
Anladım ki çok istiyoruz Avrupa’yı…
Ben de çok istiyorum…
“3 Temmuz’un hesabı Süper Kupada falan değil Avrupa’da görülür”
O zaman lütfen, hazır olalım!
***
İkici tur daha zor olacak ama biz daha hazır…
Yolun başında tökezlemez isek yolun sonunda güneş var…
İnanın inanın çocuklar…
Bu kulübün gücü,
Güneşe çok yakın…
Güneşin ardında da Lefter’ler, Serkan’lar, Selçuk’lar var…
En çok onlar istiyorlar…
Paylaş