Kraliçeye Türk tabağı

Londra açılımı
21 yaşımda BBC’de staj yaparken Londra caddelerinde dolaştığımda gözüm Türk markalarını arardı. Yıllar içinde daha çok Türk markası Londra’ya açılsa da bu konudaki beklentilerim halen azalmış değil.
İşte belki de bu yüzden Karaca Grup’un CEO’su Fatih Karaca ile sohbetimizde kendisinden aldığım haberler benim için ayrıca kıymetli oldu.

Karaca’nın anlatımına göre mayıs ayında markanın Londra’da hem bir mağazası hem de bir lojistik merkezi açılacakmış. 13 ülkede halihazırda mağazaları olan marka için İngiltere sanırım tek kelimeyle bir prestij noktası olacak. Porselenleriyle meşhur Londra aslında her marka için zor bir pazar. Bu sebeple Karaca, Türk kültürünü halen yansıtan ama İngilizlerin yerel beklentilerini de karşılayan özel ürünler tasarlayacakmış. Türk gastronomisini sahiplenen ve tanıtan geniş boyutlu bir reklam ve pazarlama kampanyasına girişilecekmiş.
Hatta Fatih Karaca’nın ajandasında bir gün İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in dahi bir Türk porseleninde yemek yemesi veya çay içmesini hedefleyen uzun soluklu bir plan var.
Neden olmasın? Global dünyayı deneyimlemiş, kaliteli ürünlerle rüştünü ispatlamış markalar için bu tarz hedefler kesinlikle hayal değil.

TABAK SAĞLIĞI
Bu arada Fatih Karaca’dan öğrendim ki mutfak ekipmanlarının üretim kalitesi Covid-19’dan korunmaya etki edebiliyormuş. Düşük teknolojide üretilen tabaklardaki gözenekler daha büyük olduğu için bu durum bakterilerin yüzeyde uzun süre kalmasına ve hatta yerleşmesine sebebiyet veriyormuş.

Yani en ufak bir çatlak olan tabakta yemek yememek gerekiyormuş. Marka bu sebeple inci tozundan üretilmiş gözeneksiz tabaklar ve kulplarında bakteri barındırmayan gümüş parçacıklı tencereleri nano teknoloji ile üretmiş. Aynı hijyen hassasiyetini ön plana çıkaran dijital mağazaları ise mayısta İstinye Park’ta açılacakmış.

Gastronomik bir kaynak

Londra’da reklam ajansı işleten arkadaşım James Bill ile geçtiğimiz hafta telefonda konuşurken gastronomi dünyasına dair çok keyifli ve yaratıcı bir girişimde bulunduğunun haberini aldım. James ve ekibi “Chefs for Foodies” ismiyle yeni bir platform kurmuş.
Farklı ülkelerden Michelin yıldızlı ünlü şeflerin online eğitimlerine erişim imkanı veren platform, özellikle pandemi döneminde evde sıkılan ve gastronomi eğitimi almaya çalışanlar için nokta atışı bir kaynak olmuş. Platformun ayrıca web adresinden ücretsiz indirebileceğiniz online bir dergisi de bulunuyor.

İngilizlere kuru fasulye
İngiltere’ye dair bir diğer güzel haber ise şef Kemal Demirasal’dan. Kendisinden “Dark Kitchen” yani “Karanlık Mutfak” adlı yeni bir konsept duydum. Sadece mutfak alanı olan, online satış yapan restoranlara bu isim veriliyormuş. Londra’da bu konseptte Yek London isimli mutfağı işleten Demirasal, pandemide en çok incikli nohut, su böreği ve pastırmalı kuru fasulye gibi bir esnaf lokantasının çağdaş yorumlaması denilebilecek lezzetleri İngilizlere satmış.
Demirasal, “Turistlerin ülkemize gelmeden önce Türk mutfağının geleneksel lezzetlerini tatması, geldiklerinde bu lezzetleri daha doğru yorumlamasını sağlıyor” diyor. Umarım bu yaz açılacak Yek London sayesinde Türk mutfağı doğru anlaşılır.