Biz bu muyuz? Yoksa yeni mi haberimiz oluyor?

Bize bir şeyler mi oluyor? Daha önce de mi böyleydik yoksa! Sadece habersiz miydik olan bitenden ya da yeni medya mı bizi her şeyden haberdar eden? Bu kadar bilmediğimiz zaman daha mı mutluyduk, yoksa bu kadar büyük ve acı haberleri duymazdan mı geliyorduk önceden?

Haberin Devamı

Sabah uyanıyoruz, bir can kaybolmuş.

 

Küçücük, henüz sekiz yaşında bir bebişin anası, babası çığlık çığlığa yavrusunu arıyor. Ne yapacağımızı şaşırıyoruz...

 

Aslında pek de bir şey yaptığımız da yok.

 

En özel duygularla ve gerçekten çok da üzülerek, sosyal medyada paylaşıyoruz, ne yapalım ki başka?

 

‘İnşallah bulunur çocukcağız!’

 

Oh, Allaha şükür, on iki bin kişi paylaşmış!

 

Teselliye bak!

 

*

 

Haberin Devamı

Her gün aynı habere odaklanıyoruz sonrasında.

 

‘Yok çocuk! Nerede acaba? İnşallah bir yerlerdedir! Anası, babası kim bilir ne perişan haldedir!’

 

Kendi çocuklarımıza bir kez daha sarılıyor, uyurlarken bir öpücük daha konduruyoruz. İnsanlık hali!

 

Günler geçiyor, umutlar azalıyor.

 

Sonra bir sabah bir haber geliyor, akıl almaz bir yerdeymiş kayıp bebiş. Bir elektrik direğinin dibindeymiş!

 

Allah kahretsin!

 

*

 

Bitmiyor ki!

 

Bir özel paylaşım daha geliyor ardından, sen daha direğin altına gömülmüş bebişi aklından çıkaramadan!

 

Arkadaşlar, resimde gördüğünüz engelli kardeşimiz kayıp, görenlerin...’

 

Sonra, üzülmen bitmeden, için durulmadan, bir paylaşım daha...

 

‘Sevgili dostlar, bu küçük kardeşimiz evden çıktı ve bir daha dönmedi, yardım!’

 

Haberin Devamı

Haberler bitmiyor, her geçen gün bir yenisi ekleniyor...

 

*

 

Her birine parça parça duygulanıyoruz, ateşin düştüğü yeri yaktığını biliyoruz, kalbimizin yettiğince üzülüyoruz.

 

Yetmiyor biliyoruz, içten içe yanıyoruz...

 

*

 

Sonra, gerçekler vuruyor yüzümüze!

 

Çirkin suratlar, birbirine yakın hırslı gözler, daha önce hayvanlara eziyet etmiş ve ceza almamış tipler, alnı secdeye değenler, secde nedir bilmeyenler, öz dedeler, yandan enişteler, bildiğin amcalar, güvendiğimiz komşular, evlerimizdeki gizli sapıklar, evlerimizi gözleyenler, çocuklarımızın yakınında görmek istemediğimiz insansılar beliriyor ekranlarımızda.

 

Kim bunlar Allah aşkına? Ne kadar çoklar!

 

*

 

Haberin Devamı

Küçük çocukları kaçıran, istismar eden, insanlığa sığmayan vahşeti bu zavallı yavrucaklara yaşatan canileri medyadan, maalesef uzaktan izliyoruz!

 

Aklımıza gelmeyen kötülükleri düşünebilen bu insanlara, aklımıza gelen bedduaları ediyor, sadece söylenip duruyoruz!

 

*

 

Bir baba olarak;

 

Üzülerek yazıyorum,

 

İzleyerek perişan oluyorum,

 

Yaşanan acıları düşünerek yaşlanıyorum!

 

*

 

Her geçen gün bir bebişin daha kayboluşuna, kalplerimizi boğan bir halde ve bir imkansız yerde bulunuşuna, ekranlarımıza düşen acımasız bir sapığın resmine, içimizden biri oluşuna, cezaların yetersiz kalışına, önlem alınamayışına, gün geçmeden yeniden yaşanışına, acıların çokluğuna, aramızdaki sapıkların varlığına; hep birlikte, milletçe, bir televizyon programı, bir Amerikan filmi izler gibi alışıyoruz...

 

*

 

Haberin Devamı

Minik Eylül, minik Leyla rüyalarımız giriyor ve alışmak istemiyoruz!

 

*

 

Bizde var mıydı bu sapıklar önceleri?

 

Küçücük bebişlere göz diken bu manyaklar hep aramızda mıydı? Kendime sorup duruyorum. Neden çoğaldılar?

 

Her şeyden haberimiz olduğu için mi her bir şeyden haberimiz oluyor artık? Biz zaten böyle miydik?

 

Bilemiyorum, çok üzülüyorum...

 

*

 

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

anlatanadam@gmail.com

 

Yazarın Tüm Yazıları