Arda çok haklıyken, sinirine hâkim olamadığı için çok haksız duruma düşmüştür. Bir insan sadece yaşı ileri diye ne yaparsa yapsın idare edilmez ancak ne yaparsa yapsın ona vurulmaz, küfredilmez. Ayrıca Arda’nın haklı olarak kızdığı, ancak haksız olarak saldırdığı yazıyı aslında %100 tek başına Bilal Meşe bile yazmadı! Tarihin en başarılı, en kariyerli 3 Türk teknik direktöründen birisi Fatih Terim’e sorulduğunda bize söylediği gibi: “Siz biliyorsunuz.”
MEDYUM MUYUZ?
Biz nereden bilelim hocam? Neden bilelim? Bu “Şenol Güneş-Fikret Orman birbirinden iğreniyor” süper palavrasını ortaya atanlar gibi Medyum Memiş’e, Keto’ya değil, Muhammed Ali, Cruyff gibi büyük sporculara, İslam Çupi gibi onları en güzel yazanlara özeniyoruz. Olmadığımız yerde olan bir şeyi biz nereden bilelim? Ayrıca bilmesi gerekenler sadece biz değiliz, Türkiye Milli Takımı’nın taraftarı olan herkes bilmek istiyor. Terim bile olan biteni halka açık seçik anlatacak özgüvende değilse, Türkiye Milli Takımı etrafında ne acayip güç oyunları dönüyor, Allah bilir! Biz bu oyunları değil daha fazla Enes Ünal, Cengiz Ünder, Emre Mor istiyoruz; biz Dünya Kupası’na tekrar gitmek istiyoruz...
Peki, bu genç yeteneklerin uzun süre idol bellediği, delikanlılığında Şehremini Lisesi’nin halı sahasında “Son dakika Arda’nın golü, Türkiye Dünya Kupası şampiyonu” diye bağıra çağıra hayaller kuran Arda, hiç Dünya Kupası’na gitmeden Türkiye formasını nasıl bırakabilir? TFF, sahi sen neden varsın? Çok sevdiğim Arda kim ki ay-yıldızı Ömer Seyfettin’in ‘Diyet’ hikâyesindeki adam edasıyla bırakıyor, kendi kendine bıraktığını açıklayabiliyor?
TFF, bir zahmet toplanıp Arda’ya yaptığı büyük hatanın cezası kadar kadro dışı versen olmaz mıydı? Dünyada hangi milli takım hep grubundaki en zayıf halkayla karşılaşmadan önce krize girer? Keşke Kosova ve Kazakistan daha güçlü olsaydı, ama değil ikisi de bulundukları grubun en zayıf halkası. Milli Takım tarihinin en başarılı kalecilerinden Volkan Demirel, Kazakistan; faal en kariyerli Türk futbolcu Arda, Kosova maçından önce bıraktı! Sonra Ali Ece çıldırdı, benim en çıldırmış halim bile bu krizleri yönetemeyenlerin yanında Marko Paşa gibi kalır!
GAZETE SAHİBİ
Sahi, nasıl olur da futbola bayağı para harcayan iddialı bir ülkenin federasyon başkanı, aynı anda ülkenin en çok satan 10 gazetesinden 2’sinin sahibi olabilir? İngiltere Federasyon Başkanı Clarke’ın Guardian ya da Daily Mirror’ın sahibi olması mümkün mü? Kanunlara, yani mantığa göre mümkün değil. Arda, maalesef Bilal Ağabey’e ne diyor: “Seni bu uçağa alanın.” Ah be Arda, Bayrampaşalılığın neresinde patrona kızıp işçiye küfretmek var?
Yazarken elim ayağım titriyor:
Bonservisi halen Swansea’de. Marsilya’da kiralık olarak özellikle Rudi Garcia göreve geldikten sonra St Etienne-Lyon dönemlerindeki başarılı golcülüğünden örnekler sergilemeye devam etti. “Ama 31 yaşında” diye itiraz edenlere saygı duysam da Süper Lig gol krallığının zirvesinde 33 yaşındaki Vagner Love’ın olduğunu hatırlatalım. Eto’o daha yaşlı ancak şüphesiz en az bir üst seviye. Adebayor da daha önceki 2 yılı adeta boş geçse de Türkiye’de, “form geçici klas kalıcı” tadında bir performans sergiledi. Eren Derdiyok’un sadece kafa vuruşları ve zaman zaman akrobatik vuruşları Gomis’in vuruşlarından daha iyi. Gomis ise estetik vuruşlar kasmaz, gerektiğinde bazuka gönderir gibi topa vurur, golünü atar.
Marsilya’nın son kazandığı kupalardaki katkısı, sonrasında Fransa’nın tek Şampiyonlar Ligi şampiyonunun Devler Ligi’nde başarılı olduğu son sezonlarda başta Dortmund maçı olmak üzere topla yarattığı harikalıklar... En iyi zamanındaki Valbuena da en iyi zamanındaki Iniesta gibi hem ileri 3’lünün kanatlarında hem de santrfora en yakın ofansif merkez orta sahada harikalar yaratıyordu.
Tabii ki Iniesta daha iyiydi artık Iniesta bile “o Iniesta” değil malumunuz! Valbuena ise Altın Çağı’nda olmasa da geçen sezon Lyon’un aldığı dakika başına en verimli oyuncularından birisiydi.
UEFA Ligi’nde Lyon’un Lacazette’le beraber en etkili oyuncusu olan Valbuena, Ligue 1’de de 15’inde 11’de başladığı 30 maçta 8 gol, 5 asistle oynadı.
KARIM BENZEMA FAKTÖRÜ
- Valbuena’nın Türkiye Ligi ortalamasına göre aktif yetenek seviyesini nasıl ölçersiniz?
32 yaşındaki Valbuena son 5 yılda oynadığı en iyi 5 maçtan 3’ünü Türk takımlara karşı oynadı! Kadıköy’deki Fenerbahçe-Marsilya ve bu sezonki iki Beşiktaş-Lyon karşılaşmalarında “en Iniesta” performanslarını sergiledi.
Peki, bu kadar iyi performansına rağmen Valbuena ile Lyon’un yolları neden ayrılıyor?
L’Equipe gazetesinden
Beşiktaş’ın çıtayı Türkiye ortalamasının üstüne çıkardığı dönemler de oldu. Napoli galibiyeti, Benfica geri dönüşü, Avrupa Ligi’nde penaltılara kadar süren yürüyüş. Bazen birden fazla kulvarda çıtayı yükseltmenin mental sıkıntısını yaşadı. Sezonun ilk yarısında sol önde 7 oyuncu denendikten sonra 2. yarıda sorunu kökünden çözen Babel üst üste şampiyonluğun düğümünü de Gaziantep’te erkenden çözdü. Beklerin muazzam katkısı, Oğuzhan’ın kaptanlığa kadar yükselişi, sol ayağı mancınıktan daha iyi olan Talisca ve daha birçok oyuncu katkısı...
KONUŞTUKÇA
Beşiktaş’ta sabit olan ve şampiyonlukta kilit bir faktör var. Biliç görevdeyken “Tam da Güneş’lik takım” diye yazarken anlatmaya çalıştığım: Beşiktaş’ta seviyesi 10 üzerinden 6, 7 olan bir sürü oyuncu vardı. Güneş tedrisatı onları lig standardında 8’lik 9’luk oyunculara dönüştürdü. Ligin ilk maçında Beşiktaş 4-0 öne geçtiğinde Güneş, gol sevincinden istifade edip oyuncularını çağırıp direktifler vermişti. Meslektaşım “4-0 zaten” dediğinde “Güneş farkı burada ama” demiştim. Dün skor 2-0 olunca Güneş, Talisca’y çağırdı ve sonra şovunu izlediniz. Tosiç’ten daha iyi bir stoperle seneye de şampiyonluğun en güçlü adayı.
Önder Özen’ce konuşursak: Mangala hamleli mi? Hamleli üstelik de erken müdahaleci. Guardiola’nın kafasındaki elit ‘çok önde oyun’ için sakar mı? Evet, biraz sakar, o yüzden 2016-17 sezonunu Valencia’da kiralık geçirdi. Peki, Türkiye Süper Ligi stoper kalite ortalamasına göre sakar mı? Hayır, gerektiğinde Türkiye’de defansif orta saha bile oynar!
TETİKÇİ DEĞİL SÜREKLİ TETİKTE STOPER
Mangala’da Türkiye’de bir stoperin başarılı olması için olmazsa olmaz baş özellik olan pozisyonu erken süzmeye bağlı sindiricilik özelliği en üst düzey seviyede var: Porto’dayken Türk futbol severlerin çok sevdiği deyimle rakip forvetleri adeta yediği sahneler herkesin malumu. Barcelona maçında gördüğü kırmızıya aldanmayın: Mangala tetikçi değil, daha çok sürekli tetikte olan bir tarzı var. Topu oyuna iyi sokar mı sokar, en azından ‘birisi gibi’ iftira atar gibi pas atmaz! Kısacası Mangala’nın vasati performansı Tosic’in en iyi performansının kalite olarak üstünde.
Mangala’nın en iyi hali ise 2014’te Manchester City’nin onu Porto’dan almak için ödediği rakamın en azından yarısı eder: 30.5 milyon bölü iki yani yuvarlak olarak 15 milyon. Galatasaray’da kiralıkken beğenilen, Celtic’te Van Dijk’le döktüren Denayer, Mangala’ya sebep kadroda kendine yer bulamayıp kiralık gitmişti. Mangala’nın Türkiye futbolu yetenek ortalamasına oranı potansiyel olarak Denayer’in üstü.
O DA ‘MADE IN PORTO’
YOLU Porto’da geçip Türkiye’de fark yaratanlar da herkesin malumu: Jardel, Quaresma, Varela, Castro, Bosingwa, Meireles, Josue, Bruno Alves, Belluschi, Aboubakar... O yüzden Mangala’nın İngiltere Premier Lig ya da Manchester City formasıyla Devler Ligi’nde bekleneni verememesi bizim Türkiye ligi ya da takımlarımızın Avrupa karnesi için belirleyici değil.
Transfer önündeki engellerden en önemlisi Valencia. Mangala daha Standart Liege’de oynarken Fransız stoperi isteyen İspanyol ekibi o dönemde Porto’nun ödediği 6.75 milyon Euro’yu ödemek istememişti.
City ise,
Doğru çalışıp doğru yaşayarak bir lider oyun kurucu ve kaptana dönüştü. Kaptan Oğuzhan santradan itibaren hem kaptanlık hem de oyun kuruculuk maharetlerini sergiledi. Altyapısında piştiği Arsenal’in futbol harikalarından Bergkamp’ın araştırmacı driplingi üstüne Fabregas verkaçıyla Aboubakar’a asistin kralını yaptı. Bergkamp emekli oldu, Fabregas daha çok yedek o yüzden Türkiye’de başkası benzer asist yaptığında “Oğuzhan asisti” olarak nitelenebilir.
FARK YARATIYOR
Oğuzhan’a hep “Büyük maçlarda diğer maçlar kadar ağırlığını koyamıyor” eleştirisi yapılır. Bu eleştirilere %51 katılmıyorum. Türkiye’de ortalama 3 takım şampiyonluğa oynuyor, onlarla toplam 4 maç yapıyorsun kalan 30 maçta Oğuzhan’ın kalitesi ise şampiyonluk yarışında fark yaratıyor.
F.Bahçe bu sezon hiç derbi kaybetmedi ancak şampiyonluk yarışında erken havlu attı. Hâlbuki ortada bir Oğuzhan’ı olsaydı, farklı olabilirdi. İlk yarıda hem topla maestroluk yapan hem de takımının en çok mesafe kat eden oyuncusu olan Oğuzhan, Türkiye çapında öyle büyük bir oyuncu.
Beşiktaş’ın ilk yarıyı önde kapamasını sağlayan penaltı golü de Oğuzhan liderliğindeki bilinçli baskı sonucu geldi. Oğuzhan pasörlüğünün zirvelerinde dolaşırken Quaresma da dripling ve ortalarından bir “En İyiler” derlemesi izlettirdi.
ABOUABAKAR ZİRVEYE
Gomez’in Wolfsburg’la küme düşmeme mücadelesi verdiği gün Aboubakar’ın Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışında verdiği harika katkı manidar: İyi bir takımın yoksa ne kadar iyi olursan ol boş! Aboubakar’ın asistindeki oyun zekâsı bir yana, oyundan atılmadan muhteşem mücadele sergilemeyi öğrenmesi diğer yana. Hücum bölgesindeki çarpıcı %75’lik isabetli pas oranı ise Şenol Güneş’in hocalık maharetinin turnusol kâğıdı.
En başta teknik direktör Mehmet Hacıoğlu ve Altınordu Kulübü olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler. Her şeyden önce futbolda son 5 yıldaki başarı(sızlık) ortalamamızın çok üstünde bir başarı. Çocuklarımız İspanya, İtalya ve Hırvatistan’ın olduğu gruptan çıkıp finale kadar yürüdüler. A millide bu üçüyle rakip olsak direkt ‘yaslanma yaslanmama’ tartışmasıyla kendimizi elerdik! Finale 4. kez çıkan İngiltere’ye yenilmek ayıp değil, futbola bu kadar devasa paralar yatıran ülkenin milli takımıyla başa baş oynamak ise çok büyük başarı.
Zamanında o dönemki adıyla gençler kategorisinde yine finale çıkıp Robbie Fowler’lı İngiltere’ye finalde kaybetmiştik. O zaman hocamız Serpil Hamdi Tüzün’dü. Serpil Hamdi Hoca o maçla ilgili şöyle demişti: “Aslında kazanabilirdik de lakin rakibin hocasının ve oyuncularının bize gösterdiği korkuyla karışık saygı başardığımız işin boyutunu fazlasıyla gösteriyordu.” Mehmet Hacıoğlu’nun takımının İngiliz rakipleriyle maçını izlerken aynı ‘korkuyla karışık saygı’yı görmek o yüzden ekstra güzeldi. Zaten asıl başarı U17’de ders alıp A millide ders vermek!
SERGEN’İ YETİŞTİR AMA İŞ BULAMA!
Serpil Hoca’nın o sözünün gerisi gelmedi. Doğrusu getirmesi gerekenler getirmedi. Başta milli takım sporlarındaki ilk şampiyonluğumuz olmak üzere, altyapıda Sergen, Rıza, Ali, Feyyaz yetiştirmek, Metin’i geliştirmek gibi Türkiye ölçeğinde sonsuz başarılara imza atan Serpil Hamdi ile TFF yolları ayırdı. Beşiktaş da altyapının çölleşirken Tüzün’ü göreve geri getirmedi.
MUSTAFA REŞİT BOSZ MU, PETER AKÇAY MI?
yıllar sonra Mehmet Hacıoğlu ve çocukların başarısını tebrik etmek yetmez, peşine düşmek gerekir. Serpil Hamdi Tüzün, Cruyff’un oynadığı Ajax’ta staj yapmak için eldeki avuçtaki iki kuruşu da idealleri için harcamıştı. Yıllar sonra Mustafa Reşit Akçay tek malvarlığı arabasını satıp benzer bir staj projesine yatırdı. Bu sezon A takım seviyesinde Osmanlıspor hocası olarak tarihi bir başarıya imza attı. Hollanda’da olsa Peter Bosz gibi gelişmekte olan takımdan Ajax gibi ülkenin en güçlü takımlarından birinin başına getirilirdi. Kim bilir belki de Bosz gibi takımını UEFA finaline çıkarabilirdi. Akçay hocaya herhangi yüksek profilli bir teklif geldi mi?
TÜZÜN-YAVAŞ’IN KULÜPLEŞMİŞ HALİ
ne
Tam aksine gömülü Bursa derin savunmasına karşı öne doğru hızlı oynayıp rakibin dengesini bozmak gerekiyordu. Bilakis ilk gerçek Beşiktaş tehlikesi de hızlı bir derin top sonrası geldi. O pozisyonda Sivok son adam mıydı, tekrar izlemem gerek. 18’de Quaresma istem dışı mı yoksa hatalı müdahale mi yaptı? Uzun lafın kısası bir an önce video hakem uygulamasına geçmek gerekoğlu gerek!
İLK 45’TEKİ HATALI TERCİHLER
Beşiktaş’ın ilk yarıda daha akılcı yerleşmeli, tempoyu yükselterek hücumda alanı genişletmeliydi: Bu kadar derin alan savunmasına karşı Talisca’nın ekstra şutları yokken Oğuzhan’ın klasik 10 numara gibi değil de ‘klasik Oğuzhan’ gibi Atiba’ya yakın oynaması lazımdı. Zaten ilk yarıda Beşiktaş’ın en fazla hücum sürekliliği yakaladığı ve etkili olduğu dakikalar Oğuzhan’ın 10 numaradan çok sağ iç oynadığı bölümler oldu. Merkezdeki Oğuzhan’ın top alma pozisyonunun yanı sıra iki sol bekle oynanan rakibe karşı sürekli sağdan oynamak da faydasız bir inattı.
TEMPO VE ÇİFT SANTRFOR
2. yarıya Beşiktaş daha etkili başlasa da 60’ta Fabri kendisini taraftara sevdirdiği cinsten kritik kurtarışlarından birisini yaptı. Tabii ki tüm siyah-beyaz bilinçaltları ‘Geçen hafta da bu sevdiğimiz Fabri gibi olsaydın ya’ demeden yapamadı. Sonrasında mevkidaşı Harun kalesinde devleşti.
Beşiktaş 62’de 4-4-2’ye döndü. Cenk ilk pozisyona girişinde golü atarken diğer santrfor Aboubakar 10 numara asist yaptı! Asistin asisti yine Tolgay imzalıydı. Aboubakar’ın son saniyedeki golü de klastı. Bir maçta daha oyunun temposu yükseldikçe Beşiktaş’ın oyun kalitesi yükseldi! Kalan haftalarda 3’te 3 yapmak için bir numaralı olmazsa olmaz bu yüksek oyun temposu.