Taklitçiler çoğalıyor

BİR reklam ajansı niye yeni, daha yaratıcı işler yapacağı halde daha önce çiğnenmiş yollardan gider? Bu soru sadece Türkiye için sorduğumuz bir soru değil.

‘Taklit etme, daha önce yapılanı yapma, kolaya kaçma ’ sadece Türkiye’deki reklam ajanslarını sorunu değil. Örneğin İngiltere’de Canon ve Carlsberg’in Euro 2004 sponsorluklarını duyurmak için yapmış oldukları, yüzü boyalı taraftar reklamları neredeyse birbirinin aynı. İngiliz reklamcılar da günlerdir ‘Ne olacak bu İngiliz reklamcıların kabız hali?’ sorusunu tartışıyorlar, söz konusu benzerliği utanç verici bulanlar de çoğunlukta. Doğrudur, eğer bir reklam ajansı risk alamıyorsa, kendini sağlama almak için hep güvenli yollarda geziniyorsa bu reklam ajansı için utanç verici bir durumdur. Eğer bu riski göze almama durumu tüm sektör için geçerliyse, utanç tüm sektöründür. Riskin alınmadığı yerde yenilikten farklılıktan söz edilebilmesi mümkün mü? Bir reklam ajansı yeni yollar denemiyorsa, risk alamıyorsa varlığının sorgulanması gerekmez mi?

Kesinlikle gerekir. İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de reklamcılar artık ‘taklitçilik, sıradanlık, risk alamama’ konusunu iyice bir masaya yatırsalar iyi olacak. Sıkıcı, sıradan, yaratıcı olmayan reklamlar reklamverenin suçu değil, reklam ajansının beceriksizliğidir. Bir reklam sektörü taklitçilikle sıradanlıkla mücadele etmeyecekse neyle mücadele edecek? Reklam eleştirmenleriyle mi?

Niye biz bu filmi izliyoruz!

ALGİDA
(Unilever) geçen yıl Türkiye’nin yurtdışı tanıtım kampanyasını desteklemeye başlamıştı. Algida sayesinde tanıtım filmimiz, Avrupa’da, MTV dahil birçok önemli kanalda yayınlanıyor. Desteğin boyutu 2 milyon dolar. Algida’nın tanıtım desteğini iyi düşünülmüş bir sorumluluk kampanyası olduğu için kutluyorum. Anlamadığım Algida’nın niye bize de ısrarla Türkiye’nin tanıtım filmini gösterdiği. Ne yapacağız bu filmi izleyip? ‘Aaaa Türkiye’de ne biçim güneş, kum, tarihi güzellikler varmış’ deyip, otel rezervasyonu yapmak üzere telefona mı sarılacağız? ‘Üüüf be! Bizden de ne Türkiye güzeli çıkarmış’ deyip gerim gerim gerilecek miyiz? Yoksa, ‘Vay bee şimdi bu filmi İspanyollar da izleyip ne biçim bize hayran oluyorlardır’ deyip kendimizi mi seveceğiz? Gerçekten soruyorum. Bu filmi, biz Türkler izleyip ne yapacağız?

Bosch’un emiş gücü müthiş!

BOSCH
’un yeni elektirik süpürgesi reklamını beğenmemek mümkün değil. Bir elektrik süpürgesinin emiş gücü ancak bu kadar sevimi ve güçlü bir şekilde anlatılır değil mi? Bir bebek emekleyerek uzaklaşmaya çalışıyor, her seferinde de ‘bir güç’ tarafından engellenip gerisin geriye gidiyor. Filmin sonunda ‘bu gücün’ Bosch elektirik süpürgesi olduğunu anlıyoruz. Başarılı yönetmenlik, başarılı yapım, etkili reklam. Bosch reklamının fikri yurtdışı uygulamalar düşünüldüğünde klişe gibi gelebilir. Fikir Türkiye için yeni ve uygulamasını da çok beğendim. (Reklam Ajansı: Adcom.tr Rating: * * * * *).

Bosch reklamı ile ilgili olarak Mahmut Tibet isimli okurumdan bir e-posta aldım. Tibet, Bosch reklamı yaratıcılarının 19 Şubat 2000 tarihinde Yenibinyıl Gazetesi’nde yayınlanan kendi karikatüründen esinlendiğini söylüyor. Gerçekten de benzerlik müthiş ama daha önce de belirttiğim gibi bu fikir yurtdışı için o kadar klişe ki, bu fikrin yaratıcılarının bir yerden esinlenmelerine gerek yok. Diyelim ki, esinlendiler ya da taklit ettiler, karikatür de bir popüler kültür ürünü değil mi? Reklamcı beyni popüler kültürden beslenmeyecek de nereden beslenecek! Beslenme bu kadar birebir olursa telif sorunu doğar mı? Bu sorunun yanıtı için de bize değil ‘Avukatınız konuşuyor’ köşelerine başvurulmasında yarar var...

Colin’s titre ve kendine dön!

COLİN’S
yeni reklamında Afrikalıları giydiriyor. Colins’in kararlı bir şekilde reklama devam etmesi iyi ama ‘This is Turkish you know’ diyen ilk reklamla Afrikalılara Colin’s giydiren yeni reklamın verdiği ‘düşünce lezzeti’ arasında dağlar kadar fark var. İlk reklam Türkiye’ye burun kıvıran Avrupa ülkelerini protesto ettiği için yani ‘taraftarlık’ stratejisi uyguladığı için tat veriyordu. Afrika konsepti ise yapım kalitesi açısından sorun olmamasına rağmen içerik açısından bir şey ifade etmiyor. Colin’s ilk reklamla neyi yakaladığının farkında değil galiba. Önerim üçüncü film olacaksa mutlaka ‘taraftar’ reklamlarına dönülmesi ve daha ‘protestocu’ bir tavır alınması. Gençler bu tavrı sevecektir.(Reklam Ajansı: Art Grup, Rating: * *)

Elazığ usulü metroseksüel

GEÇEN
hafta sonu İletişim Fakültesi Dekanları Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nde bir araya geldik. Bir taraftan iletişim fakültelerinin çeşitli sorunlarını tartıştık, bir taraftan da yedik, içtik ‘gezelim görelim’ programı kapsamında kültürümüzü artırdık. Türk insanının misafirperverliği dillere destan ama doğu insanının misafirperverliği gerçekten bir başka! Rüya gibi geçen Elazığ toplantısı için Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fevzi Bingöl’e, İletişim Fakültesi Dekanı Pof. Dr. Asaf Varol’a ve 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Ethem Erdağı’na sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Elazığ’a kadar gitmişken ‘Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabeti’ de Fırat İletişim’in televizyon stüdyolarında, Elazığ İletişim’in öğrencileri ile birlikte yapalım dedik. Sağolsunlar CNN Türk Genel Müdürü Efe Önbilgin ve Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav ve Program Müdürü Başar Başarır büyük destek oldular ve bu çekimi gerçekleştirebildik. Elazığlılar, onlara ne kadar teşekkür etse az. Yarın gece yayınlacak programın konuğu da Elazığ’dan Damat-Tween markalarını çıkartmış bir isim Süleyman Orakçıoğlu. Mutlaka izleyin, Elazığ’daki öğrencilerin katılımıyla çok keyifli bir program oldu, ciddi ciddi ufkunuz açılır.

Elazığ gezmeleri sırasında reklam panolarındaki Mert Optik reklamı oldukça ilgimi çekti. Çekmemesi de mümkün değil, neredeye bütün Elazığ, Mert Optik’in bu reklamıyla donatılmış durumda. Reklamdaki erkek fotoğrafında üç ana unsur göze çarpıyor: Bıyık, Elazığ’a özgü sekiz köşeli kasket ve kocaman çerçeveli Ray Ban gözlükler. Reklamın başlığı da şöyle: ‘Özünde mert, sözünde mert, gözünde MERT’.

Süleyman Orakçıoğlu ile konuşurken söz Mert Optik’in bu reklamından açıldı, ben reklamdaki erkeği kastederek ‘Elazığ usulü metroseksüel bu olsa gerek’ dedim. Orakçıoğlu şöyle bir bana baktı, ‘Yok hocam’ dedi, ‘Bu metroseksüel değil, olsa olsa Elazığ usulü maçoseksüel olur.’

Reklamdaki erkek maçoseksüel mi yoksa metroseksüel mi onu bilemem ama bildiğim bir şey var o Mert Optik reklamının ‘Global düşün yerel hareket et!’ stratejisine yeni bir boyut kazandırdığı. Bu boyutun adı mı ne? Söyleyeyim: Global düşün, taşralı hareket et!

Çekirgelik

Vizyon aklın parfümüdür

(J.Ridderstrale& K. Nordstrom)
Yazarın Tüm Yazıları