Sedef Kabaş’ın ikinci ‘Sesli Düşünen Röportajları’ bu kez ‘Zamanı Dize Getirenler’ ismiyle karşımızda. Kabaş bizim alanda doktora yapıyor.
Geçenlerde doktora yeterlik jürisini yaptık. Başarıyla doktora tezi yazmaya hak kazandı. Baktım tezini yazacağına yine yeni kitap hazırlamış. Sedef çok yönlüdür, koltuğunun altında birkaç karpuzu taşıyabilir ama yine de dikkat etmek lazım. Günler çabuk geçer. Bir bakarsın sana verilen yarıyılları harcamışsın.
Neyse biz kitaba dönelim. Kimlerle ropörtajlar var bakalım yeni kitapta. Adalet Ağaoğlu, Altan Öymen, Atıf Yılmaz, Betül Mardin, Doğan Hızlan, Hakkı Devrim, İhsan Doğramacı, İoanna Kuçuradi, Sakıp Sabancı, Nermin Abadan Unat, Yıldırım Mayruk, Yıldız Kenter, Zeki Başeskioğlu. Okuyunca düşüncelere dalacağınız tam 53 ropörtaj.
Eleştirmenler ‘Hata yapmaktan korkar mı?’ diye düşünüyorsanız yanıtı Doğan Hızlan’da var: ‘Hata yapmamak için ben çok çalışırım. Fetva demeyeyim ama akıl verdiğiniz konuda hata yaptığınızda güven sarsılır. Mimari dergisine yazıyorsam, üç dört gün mimarlarla konuşurum bir hata yapmamak için. Bir de söze inanmam ben, birisi bir şey söylerse ‘Hangi kitapta, kaynak ne?’ diye sorarım, çünkü yanlış kalmış olabilir aklımda. ‘Ali Bey’e sormuştum, Ali Bey utansın’ mı diyeceğim sonra? İngilterelere faks çekerim, telefonlar ederim, bütün kütüphanemi tararım. Kütüphane evim vardır benim. Bu insanı ülser de yapar takdir edersiniz ki..’
‘Felsefe dogmatizme nasıl başarılı olur?’ sorusu aklınızda varsa yanıtı bu kez İooanna Kuçuradi’de: ‘...İnanılan şeylere baktığımızda en az iki tür inanç olduğunu görüyoruz. Bir tanesi nesnesini yaratan inanç, diğeri başkasının bir önermesinin doğru olduğuna inanç. Bu önerme doğru olabilir, saçma olabilir, yanlış olabilir. Çok sevdiğim bir örnek vardır, epistomolojik bakımdan son derece enterasandır. Birisi birdenbire arpa tanesi olduğuna inanıyor, tavuk görünce kaçıyor. Hastalık diyoruz buna. İnandığı şeyi kendisi uydurmuştur, nesnesini yaratır derken bunu kastediyorum...’
Çok sayıda soru, çok sayıda yanıt. Çoğunu televizyonda izlemiş olsanız bile yazıda yanıtlarla yüzleşmek başka birşey. Düşünmek isteyenlere birebir. (*) Sedef Kabaş, Zamanı Dize Getirenler, Doğan Kitap, 2005.
CUMA TAKINTISI
Bir haftadır Yaşar’a takmış durumdayım. Yaşar ve yaz dendi mi orada duracaksın. Hatırla isimli yeni albümde de ‘Bu yaz yine ayrılık var’ isimli şarkıyı dinleyince ben de durdum. Yaşar’ın ‘yazla ne alıp veremediği var’ diye şöyle bir düşündüm. Yaşar yaz aşkı ruhunu albümlerine taşımayı ilke edinmiş durumda. Yaz aşkıyla bütünleşip kendini kışlara taşımayı çok iyi beceriyor. Yeni albüme adını veren ‘Hatırla’ en beğendiğim şarkı. Kıymet bilmez misin ise en aklımda kalanı. İltifat Et, Bak Bir Tanem kendilerinden söz ettirecektir.
CUMA İTİRAFI
coca-koala; Cinsiyet: KadınYaş: 34; İl: İstanbul
Geçen yıl sadece çay ve sigara içip domates yiyerek 2 ayda 8 kilo verdim. Böylece diyetisyenlere para vermeyerek kárá geçtiğimi düşünüyordum. Ancak bir süre sonra konsantrasyon bozukluğu, fazla sinir, denge kaybı ve ellerimde şiddetli titreme başladı. Oturduğum yerden kalkarken düşmeler, kırık bir bacak ve gidilen doktorların MS’ten şüphelenmesi. Tüm bunlar için gördüğüm tedavi sonrasında, verdiğim 8 kiloyu 12 kilo olarak geri aldım, yaklaşık 3 bin YTL doktor parası ödedim. Üstelik şimdi biraz fazla yürürsem kırık bacağım sızlıyor. Biraz sıkışırsanız fazladan 12 kilomla birlikte bana da magmada yer açabilirsiniz. Not: İtirafçılar magmayı bilir. Bilmeyenler için söyleyeyim. Magma utancından yerine dibini boylayıp magma tabakasıyla yakın ilişki içinde olmak demek!)
Yorum: Çay... Sigara... Domates... Buna olsa olsa ‘aklını peynir ekmekle yeme’ diyeti denebilir. Ölmediğine dua etsin. Kısa sürede çok kilo vermek isteyen mutlaka bir diyetisyene danışsın. Bunun şakası yok.Yoksa inilen magmadan bir daha çıkamamak da var.