Otellerin maliyeti düşürmek için ‘kalitesiz’ satın alma yaptıklarını anlatan ‘Yeşillenmesin, bozulmasın, alan bir daha almasın’ başlıklı yazıma ihbar üzerine ihbar yağıyor. Tatil planları yaptığınız şu dönemde bu konunun üzerinde biraz daha dursam iyi olacak.
İşte üç izlenim:
Gelen bir daha gelmesin
‘Kelebek’te çıkan yazınızı okuduğumda aklıma geçen yıl yaptığımız Ürgüp tatili geldi. Dört yıldızlı ‘M....’ adlı bir otelde eşim ve ben neredeyse aç kalıyorduk.
Tükettiğimiz gıda ürünlerinin iyi olmasına dikkat ederiz hep. Ancak dört yıldız almış bu otelde hiçbir şey yiyememiştik yanlış anımsamıyorsam. Renginden aslında kaşar olmadığı anlaşılan bir kaşarımsı peynir, nerede üretildiği bile belli olmayan bir paket reçel, hangi şartlarda üretildiği belli olmayan portakal konsantresi, yerel bir gazoz... Sadece domates ve biber yiyebilmiştik. Oysa iyi bir kahvaltı için daha fazlasını ödeyebilirdik.
Yiyen bir daha yemesin.. Gelen bir daha gelmesin.. Bu kafa ile Türkiye’de turizm işi nereye gider?’
(Ali İhsan Yüce)
Kiremit tadında sosis..
‘Atıf Hocam, ben size Side yakınlarındaki bir otelden yazıyorum. ‘Her şey dahil otellerdeki yiyecek kalitesi rezaleti’ konulu yazınızı okudum. İşler sizin yazdığınızdan da rezalet.
Otellere gidenler özellikle yedikleri sucuk, salam, sosis türü yiyeceklere dikkat etsinler. Pazarda bile satılmayan ürünler otellere kakalanıyor. Satın almacılar da maliyet düşüreceğim diye kendilerinin yiyemeyecekleri et ürünlerini otellere alıyorlar. İçlerinde ne idüğü belirsiz bir sürü katkı maddesi. Kiremit tadında sosisler, salamlar, yağdan geçilmeyen sucuklar.
Burada otel yöneticilerinin suçu yok. Satın almacılar işi azıttı. Kötü ürün satan firmalarla saadet zinciri kurdular, Türk turizmine ihanet ediyorlar. Gerçi yöneticilerin de bu fiyata nasıl bir ürün alınıyor diye düşünmeleri lazım. Onların da işine geliyor galiba.
Lütfen bu konunun peşini bırakmayın. Bakın daha neler öğreneceksiniz.(Latif Kardelen)
Gazozdan içki yapıyorlar..
‘27 yaşında, küçüklüğünden bu yana turizmci olmak istemiş, tüm tercihlerini ona göre yapmış ve yaklaşık dokuz yıldır da bu mesleği yapan bir okurunuzum. Bugüne kadar size birçok kez yazmak istedim ama Kelebek’teki yazınızı gördükten sonra kendimi frenleyemedim.
Şu an Antalya şehir merkezinde üç yıldızlı küçük bir otelde çalışıyorum. Şu an iki kişi 60 YTL’ye kalıyor.. Ama inanın ilçelerdeki daha büyük otel ve tatil köyleri nedeniyle şu mevsimde bile dolu değiliz.
O otellerin yoğun aktivite programları olması ya da daha güzel olmaları hiç önemli değil! Herkes fiyata bakıyor. Misafirler bize gelip, ‘Kemer’de, Belek’te bu fiyata her şey dahil kalıyoruz hayatım’ diye hava atıyorlar.
İnanın yazınızda belirttiğiniz gibi bu oteller yiyecek ve içecek kalitesini o kadar düşürdüler ki, otel müşterileri yediklerinin içtiklerinin kaynağını bilseler yanlarından geçmezler! Sadece yiyecek içecek kalitesi mi... Personel kalitesi de sıfır..
Beş yıldızlı otellerde adını vermek istemediğim bir içki nasıl yapılıyor biliyor musunuz? Gazozun asidini uçuruyorlar, içine iyot ve diğer bir takım katkı maddeleri koyuyorlar, içkiniz hazır..
Viskilerde uyguladıkları şeyler ise daha da beter. ‘Ama bunun tadı farklı’ diye uyardığımda aldığım yanıt şu oluyor: ‘Ne yapalım her şey dahil yerlerde her şey su gibi gidiyor..’
Turizm Bakanlığı otellerin yıldızlarına göre ‘şu fiyattan aşağı düşemezsin’ demesi gerekiyor. Eğer demezse ‘Mega her şey dahiller’ Türk turizmini bitirecek..’